Paylaş
Bakırköy başta olmak üzere çevre semtleri, bizim oturduğumuz Bahçelievler’i de fena şekilde etkilemişti...
Daha önce hiç görmediğimiz bir şeydi...
Şıktı, zengindi, gösterişliydi...
20’li yaşlarımın Galleria’sı şöyleydi...
* Okulu kırıp Galleria’ya kaçardık, boş boş bakardık vitrinlere...
* Daha sonra açılan buz pistinde kaymışlığım bile var...
* O zaman gençler arasında Galleria’da tezgahtarlık yapmak modaydı...
* Galleria’da çalışan bir sevgilim vardı, akşamları iş çıkışı almaya giderdim onu, servisle dönmez Bakırköy’ün içinden beraber yürürdük...
* “Galleria’dan gidip alalım” lafı bile havalıydı...
* Yemekleri pahalıydı, daha doğrusu biz parasız olduğumuz için bize her şey pahalıydı...
* Sonra bir ara Fransız Printemps oldu burası, nasıl okunacağı konusunda Türk halkı uzun süre uğraştı... Doğru okunuşun Prentan olduğunu öğrendik sonra...
45 yaşımın Galleria’sı
* Gitmeyeli herhalde 10-15 yıl oldu, belki de daha fazla...
* Ne satılıp, içinde hangi mağaza olduğundan çok, çevresiyle, Ataköy’e yapılanlarla ilgileniyorum artık...
* Dün Hürriyet’te Vahap Munyar yazdı... Şimdi de yıkılıyormuş Galleria, daha doğrusu yeniden yapılacakmış...
* Sahile doğru taşınacak, etrafına 70’er metrelik 10 blok yapılacak ve Galleria’da bu kompleksin içinde olacakmış...
* Düşünün, Galleria’nın yanında bulunan Sheraton gibi 10 tane daha blok dikilecek yani oraya...
* Zaten biraz ilerideki Baruthane de elden gitti, orada da 7 blok inşaat yükselecek...
* Yani 45 yaşımın Galleria’sı ve Ataköy’ü sizlere ömür...
* Nerede 20’li yaşlarımda akşamları kapısından sevgilimi aldığım Galleria, nerede gökdelenler içindeki yeni Galleria...
* Anladım bu ülke insanı çabuk yaşlandırıyor, baksanıza 25 yılda ihtiyarlar gibi konuşmaya başladım...
Madem sistem değişti
Etrafımda kime sorsam, AKP’lisi CHP’lisi, MHP’lisi HDP’si “Erken seçimde aynı partiye oy vereceğim” diyor...
Bugüne kadar ben daha “Oyumu değiştireceğim” diyen bir Allah’ın kuluna rastlamadım...
Tabii benimki ciddi bir anket çalışması değil...
Ama bu da bir izlenim, bir şeylerin nabzını tutan bir gösterge... İnternet sitelerinin yaptığı oylamalarda da ezici bir şekilde “Aynı partiye oy vereceğim” sonucu çıkıyor...
Gerçekten böyle olursa sonrası tam şamata...
Ama belki sistem, “Tek başına iktidar olana kadar seçim” diye de değişmiştir, bizim haberimiz yoktur...
Bu dram bitmez
Bu yaz Yunanistan’ın Kos adasına iki kez geçtim, Bodrum’da hayatımın en uzun tatilini yaptım...
Kaldığım yerden adımımı dışarı atmadım, arkadaşlarımın mekanlarına bile gidemedim...
Arkadaşlarımızla kendi kapalı dünyamızda yaşadık...
Hem bizim tarafta hem Kos’ta mülteci dramının nasıl yaşandığını da yaz boyunca defalarca yazdım...
En son Ortakent’te bizim bulunduğumuz koydan 1,5 kilometre ötede, kanoyla gidip geldiğimiz Çelebi Adası’na bıraktılar mültecileri...
Artık Kos adası diye mi bıraktılar, yolculuktan vaz mı geçtiler insan kaçakçıları bilemiyoruz...
Ama bu dramın bitmeyeceğini biliyoruz...
Hele yazın sonları yaklaşırken iyice arttı kaçak geçişler...
Hava bozmadan, deniz dönmeden, yaz bitmeden yeni
bir hayat umutlarını taze
tutmak için...
Kısa saç mı uzun saç mı?
Kadında kısa saç mı, uzun saç mı...
Galiba kararsızım hangisini beğendiğim konusunda.
Tuba Büyüküstün saçlarını kestirmiş, üstelik oynadığı reklam nedeniyle saçları alamet-i farikası olmuş durumdayken.
Reklam anlaşması biter bitmez saçlarını kısaltmış.
Önümüzdeki yıl reklam anlaşması bittiğinde Bergüzar Korel de aynı şeyi yaparsa şaşırmam.
Belki de şampuan reklamlarıyla birlikte sürekli saçlarıyla anılmaktan, sürekli bakımlı olmak zorunda kalmaktan sıkılıyor ünlü kadınlar...
Anlaşmaları biter bitmez de kısa modele dönüyorlar.
Peki kısa saçlı Tuba mı, uzun saçlı Tuba mı daha iyi?
Benim oyum ilkine.
Kısa saçı daha modern buluyorum kadında...
Bu arada Bergüzar demişken, henüz oturtamadılar Cihangir’deki kafeyi, ne zaman açılıp kapandığını, ne yaptığını mahalle olarak anlamadık daha...
Geçen gün hâlâ tamirat vardı içeride.
Sezonu bekliyorlar herhalde...
Paylaş