19 saniye ekonomi haberi

Reyting raporlarında program bölme işleri kalktı çok iyi oldu...

Haberin Devamı

Bölmeyen programlara büyük haksızlıktı çünkü.

120 dakikalık bir programın 3-5 dakikalık bölümü ilk 10’a giriyordu, sağlıksız bir raporlamaya dönüşüyordu olay.

Sonunda atv bu duruma isyan etmiş, protesto için gündüz programlarını 10’a bölmeye başlamıştı.

İlk 100 listesi zıvanadan çıkınca “kimse programını bölmeyecek” kararı alındı.

Ama ortada yine bir haksızlık var, Samanyolu televizyonu yapıyor bu haksızlığı...

Reyting raporlarına bakıyorum Samanyolu Ana Haber Bülteni 50 küsür sıralarda yer alıyor.

Peşinden de dört programı daha listeye giriyor Samanyolu’nun:

Sporda Bugün, Ekonomi, Hava Durumu ve Yol Durumu...

Bunların hepsi haber bülteninin arkasında peşpeşe yayınlanıyor.

Ama her biri ayrı program olarak değerlendirildiği için listeye giriyor.

Şimdi dikkat! Bu ‘programların’ sürelerini veriyorum:

Ekonomi 19 saniye

Hava Durumu 24 saniye

Yol Durumu 17 saniye

Sporda Bugün 25 saniye

Haberin Devamı

Duruma bakar mısınız, 17 saniyelik program olur mu?

Ama oluyor... Böylece Samanyolu her gün 4 programını reyting listelerine haksızca sokmuş oluyor.

Aynı şeyi Kanal D, atv, Star, Show, Fox, TRT, yani Samanyolu’ndan daha çok izlenen kanallar yapsa ne olur peki?

Samanyolu’nun ana haber bülteni bile ilk 100 listesine giremez.

Bu Samanyolu’na haksızlık olmaz mı, olur...

Öyleyse aynı haksızlığı Samanyolu diğer kanallara neden yapıyor?

Çözüm mü? Program bölme gibi, yalandan ekonomi haberi veriyormuş gibi duran bu 17 saniyelik sponsorlu işlere de diğer kanallar itiraz etmeli, bu programların reytingi ana haber bülteniyle birlikte değerlendirilmeli.


Mimarlardan özür...

Seranit bir sosyal sorumluluk projesine kalkışmış, 6 başarılı mimarla aralarında Ruken Mızraklı, Derin Mermerci, Aliye Simavi’nin de bulunduğu 6 ünlü ismi buluşturacaklar ve seramik heykeller yapacaklar.

Bu konuyla ilgili röportaj yapar mısın diye bana sordular,

“Hayır, beni heyecanlandırmadı” dedim. Çünkü atölyelere gidip fotoğraf çekemeyecektik.

“Peki... Yine de sizi yemeğimize davet etmek isteriz. Perşembe günü mimarlarımızla Papermoon’da buluşacağız, gelirseniz seviniriz” dediler.

Haberin Devamı

“Benim için erken bir saat belki gelebilirim” yanıtını verdim.

Perşembe günü telefonlar çalıyor, “Neredesiniz Cengiz Bey...”

“İşleri bitiremedim, daha çıkamadım, belki yemeğin sonuna yetişebilirim” falan diyorum.

Sonra arayıp fırça atmaya başladılar.

“Siz kimleri beklettiğinizi biliyor musunuz? Türkiye’nin en önemli mimarları burada sizi yemeğe bekliyorlar siz yoksunuz...”

Pardon!!!

Ben de sesimi yükseltmeye başladım telefonda...

Çünkü;

1- Benim gelmem üzerine kurulmuş bir yemek değildi bu... Öyleyse de benim bundan haberim yok.

2- Kimseye kesin geliyorum sözü vermedim. Zaten daha önce organize edilmiş bir yemeğe beni de davet ettiniz, ben de müsait olursam gelirim yanıtını verdim.

Haberin Devamı

3- O yemeğe tek gazeteci olarak benim davet edildiğimden haberim bile yok. Ben başka gazeteciler de olacak, bir nevi yemekli basın toplantısı gibi bir şey sanıyorum olayı. Meğer herkesin beni beklediği bir yemekmiş.

Sonuçta ben yemeğe gidemedim.

Ve benle hiç ilgisi olmayan bir olay yüzünden herkesi masada bekleten adam durumuna düştüm.

Eminim Türkiye’nin önemli mimarları da şu an benim için “ne saygısız adam” falan diye düşünüyordur.

Bu da beni fena halde üzüyor...

Aslında olayın Seranit’le de ilgisi yok. Tamamen organizasyonu yapanlardan kaynaklanıyor.

Zorla hiç dahlim olmayan bir işin içine itildim ve ihale benim üzerime kaldı.

Ancak yine de ben mimarlardan özür diliyorum, benden hiç kaynaklanmayan sebeplerden dolayı bir öğlen yemeğinde onları beklettiğim için.

Haberin Devamı

Durumun böyle gerçekleştiğini bilmelerini istedim.


Mahsun, Özcan ve Emrah...

Emrah yönetmenliğini yaptığı ve hafta sonu vizyona giren filmi Gelmeyen Bahar’la ilgili konuşurken, “Beni Mahsun Kırmızıgül ve Özcan Deniz’le kıyaslamayın. Bunu kabul edemem. Ben hepsinden önce sinemanın içindeydim” demiş...

Emrah haklı...

Mahsun’la Özcan belki de hayatlarında daha sinemaya gitmemişken Emrah
setlerdeydi.

Filmler çekiyordu, filmleri kapalı gişe oynuyordu.

Ancak yine de bu kıyaslama kaçınılmaz...

Emrah illa ki Mahsun ve Özcan’la kıyaslanacak.

Müzik kariyerleri ve tarzları birbirlerine yakın olduğu için, üçü de müzisyen kimliklerinden sonra yönetmenliğe soyundukları için...

Haberin Devamı

Kusura bakmasınlar da bu üçlüyü Nuri Bilge Ceylan’la da kıyaslayacak halimiz yok, birbirleriyle kıyaslayacağız.

Peki bu kıyaslamadan en çok kim mutsuz olur?

Bence Mahsun...

Diğerlerinden önce bu yola girdiği, kendini sinemacı kimliğiyle konumlandırmaya çalıştığı için...

“Bırakmadılar peşimi” diye düşünüyordur eminim...

Sayıları arttıkça türkücü-sinemacılar diye hep birlikte anılır oluyorlar kaçınılmaz olarak.

Bu arada piyasada en çok şu espri dönüyor şu sıralar:

Mahsun, Özcan, Emrah derken... Ceylan da sinemaya soyunup, film çekecekmiş.

Sonuçta o da bir zamanların küçük oyuncusu, o da Mahsun ve Özcan’dan önce sinemanın içindeydi...
Bunun gerçek olması topunu mutsuz eder herhalde.

Yazarın Tüm Yazıları