Son iki yıl içinde Ortadoğu’nun en popüler siyaset adamı konumuna yükselen Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, bu “imajı”nı üçüncü ziyaretinde ve Ortadoğu’nun büyük bir altüst oluş yaşadığı tarih diliminde Irak’a da taşıdı.
Tayyip Erdoğan’a Irak’ın gösterdiği ilgi, daha Bağdat Havaalanı’ndan şehre yol alırken ortaya çıktı. Havaalanı ile Bağdat arasındaki yarı yolda, yolun iki kenarını dolduran ve yol taşan kalabalıklar, “Erdogan ehlen bik; Tayyar Sadr bi hayyik” (Erdoğan hoşgeldin, Sadr çizgisi seni kucaklıyor” tezahüratı ile Başbakan’ın yolunu kesti. Genç Şii lider Muqtada Sadr’ın taraftarları, Muqtada ve Saddam tarafından öldürülen babası Ayetullah Muhammed Sadık Sadr’ın fotoğraflarını taşıyarak, Tayyip Erdoğan lehinde tezahürat yaptılar. İki-üç yıl öncesine kadar, “Ölüm Yolu” olarak nitelenen Havaalanı-Bağdat arasındaki yolda ilk kez bir konuk devlet adamına böyle bir karşılama gerçekleşti. Türkiye Başbakanı Irak Parlamentosu’nda Tayyip Erdoğan’ın ikinci “ilk”i, Irak Parlamentosu’ndaki konuşmaya söz konusu oldu. Türkiye Başbakanı, Irak Parlamentosu’nda konuşma yapan ilk yabancı devlet yetkilisi oldu. Saddam Hüseyin’in 1980’de “Bağlantısızlar Zirvesi” için yaptırttığı Kongreler Sarayı (Kasr el-Muetamarat) bugün Irak Parlamentosu olarak kullanılıyor. Aynı yıl İran’a savaş açtığı toplanamayan Bağlantısızlar Zirvesi için hazırlanan salonların birinde, bugün çeşitli mezhepler ve etnik gruplardan gelen Iraklı milletvekilleri, ilk kez bir Iraklı olmayan bir lideri dinlediler. Irak Parlamentosu’nda kadın temsil oranı Anayasa’ya göre yüzde 25. Başı bağlı ve açık kadınlar, kimisi yerel giysileri içinde Kürtler, beyaz ve siyah sarıklarıyla ve cübbeleriyle milletvekili Şii din adamları, kimisi başlarında puşuları aşiret giysileri içinde, kimisi kravatlı, takım elbiseli Iraklı milletvekillerinin doldurduğu salonda, Tayyip Erdoğan duygusal ve Irak’ta “iç barış” ve “mezhep ayrılıkları”nı aşma temalı, yer yer alkışlarla kesilen bir konuşma yaptı. Alkışlar, alkışlar... Tayyip Erdoğan ilk alkışı, “Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz; Aranırsa Bağdat bulunur; Aşıka Bağdat sorulmaz” gibi Türk deyişlerini söyledikten sonra “Iraklılar, kardeşiz biz” sözlerini sarfettikten sonra aldı. Başbakan, ikinci önemli alkışı “Irak’a Hulagu, Yezid, İbn ül-Mülcem; Halepçe, Felluce, Altınköprü gerekmiyor artık” sözleri üzerine aldı. Erdoğan’ın konuşma yaptığı gün, yani dün, “Altınköprü Katliamı”nın da yıldönümünüydü. Başbakan Erdoğan, yer yer Arapça olarak ayet okuduğu konuşmasında, yine Arapça olarak “Car, kabl el-dar” (Evden önce komşu) şeklindeki Arap atasözünü hatırlattıktan sonra, “Ev alma komşu al” sözleriyle de alkış topladı. Irak’ın ve Irak halkının Türkiye için komşu ve dosttan öte “kardeş” olduğunu sık sık vurgulayan, Irak’dan gelen her bombalama, katliam, kardeş kavgası haberinin Türkiye’de insanların bağrını deştiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasını Irak Milli Marşı’nın ilk dizelerini de Arapça söyleyerek alkışlar arasında tamamladı. Tayyip Erdoğan’dan sonra, biri Şii (eski başbakanlardan İbrahim Caferi), biri Sünni ve bir de Kürt (Fuad Masum) üç milletvekili cevabi teşekkür konuşmaları yaptılar. Şiilerin kutsal kentinde bir “ilk” Tayyip Erdoğan, Irak ziyaretinin en önemli iki “ilk”ini de bugün gerçekleştirecek. Bugün sabah, önce Necef’e gidecek ve Irak Parlamentosu’ndaki konuşmasında “kardeş kavgasını önlemek için insanları sukunete davet eden büyük alim” diye nitelediği Ayetullah el-Uzma (Büyük Ayetullah) Ali Sistani ile görüşecek ve Hazreti Ali’nin Necef’teki kabrini ziyaret edecek. Ayetullah Sistani, Şii dünyasının en etkili din adamı sayılıyor. Tayyip Erdoğan, Ayetullah Sistani ve ardından Hz. Ali Türbesi ziyaretiyle, Bahreyn’deki ve hatta Yemen ve Suriye’de son günlerdeki gelişmelerle tüm Ortadoğu’da “Şii-Sünni çatışması” ihtimalinin arttığı şu dönemde, Şiilere önemli bir “barış ve kardeşlik jesti” yapmış olacak. Türk heyetindeki ve Bağdat’taki diplomatlar, Başbakan Erdoğan’ın Erbil ziyaretini Türkiye ve Kürtler bağlamındaki önemine işaret ederken, Necef ziyaretinin “bölgesel boyutu”na dikkat çekerek, bu ziyaretin en az Erbil ziyareti kadar anlamlı olduğu üzerinde duruyorlar. Erbil’de ilk Türkiye Başbakanı Başbakan Tayyip Erdoğan, Necef’ten Erbil’e geçecek ve Irak Kürdistanı’nın merkezini ziyaret eden ilk Türk Başbakanı unvanını elde edecek. Erbil’de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile birlikte bir Türk şirketinin yaptığı Erbil Uluslararası Havaalanı’nı açacak olan Erdoğan’ın Irak Kürtleri tarafından nasıl karşılanacağı, Bağdat’taki karşılamadan sonra büyük merak konusu haline geldi. Tayyip Erdoğan, Bağdat’taki temaslarında ülkenin önde gelen neredeyse tüm siyasi liderleriyle başbaşa görüştü. Bu arada Başbakan Nuri el-Maliki ile de iki saati aşan bir başbaşa görüşme yaptı. Şiilere ve Kürtlere “jestler” ziyareti Türkiye’nin sekiz ay süren Irak hükümet krizinde İyad Allavi’nin başbakanlığını desteklemesinden sonra, tekrar hükümeti kuran Nuri el-Maliki ile köprülerin bu ziyaretle yeniden kurulmuş olduğu söylenebilir. Nitekim, Tayyip Erdoğan, Maliki’ye Türkiye ile Irak arasında vizelerin kaldırılması ve Irak’ın, Suriye, Ürdün ve Lübnan ile oluşturulan serbest ticaret bölgesine katılması önerisini ilettiği öğrenildi. Bu arada, Bağdat nüfusunun yarısını oluşturan Sadr kentinde, 11,5 milyar dolarında yeni bir kent inşaının Türk müteahhitleri tarafından üstlenilmesi konusunda da, Erdoğan-Maliki görüşmesinde mesafe alındığı, Türk resmi kaynaklarınca belirtiliyor. Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Irak arasındaki ticaret hacminin 2010’da 7,5 milyar dolara ulaştığını ama bu rakamın iki ülke arasındaki ticaret potansiyeli bakımından yine de çok aşağı bir rakam olduğunu ifade ederek, arttırılması çalışmalarına girişileceğini, Maliki ile ortak basın toplantısında bildirdi. Türkiye ile Irak arasındaki ticaret hacminin yüzde 75’i kuzey yani Irak Kürdistanı ile. Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’nun altüst oluş yaşadığı şu yeni ve tarihi döneminde Irak’a yaptığı bu gezi, bir “Sünni” liderin Şiiler ile Kürtlere, Irak’ın yeni iktidar paradigmasına “jestler” yaptığı, bu arada Iraklı Sünniler ile Türkmenleri de kolladığı ve çeşitli “ilk”lere tanık olunan ilginç bir siyasi-diplomatik çıkartma olarak tarih kayıtlarına düşülecek.