Suriye’den Lübnan’a roketli “mesajlar”...

Beyrut- Lübnan’a ayak basmadan birkaç saat önce Suriye’den Lübnan’a roketlerle bir “mesaj” ulaşmış. Lübnan’a gelir gelmez mesajın adresini ve içeriğini öğrendim.

Haberin Devamı

“Mesaj”ın adresini ve içeriğini açıklayan, Lübnan’ın en kıdemli siyaset adamı olan VelidCunblat oldu. VelidCunblat, sadece Lübnan’ın en deneyimli politikacısı değil, tüm Ortadoğu’nun en görmüş geçirmiş politikacılarından biri.

Güney Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nde (UNIFIL) görev yapan Fransız askerlerine ateşlenen ve dört kişinin yaralanmasına yol açan Katyuşa roket saldırısı için, “Komşumuzdan gönderilen mesajı aldık. Mesaj, Fransa’ya gönderildi ve Lübnan’da iç savaşı tetiklemeyi amaçladığı söylenebilir” mealinde bir açıklama yaptı.

Bu, Güney Lübnan’da UNIFIL’e gönderilen ve menşeinin Suriye olduğu öne sürülen ikinci roket saldırısı. Eş zamanlı olarak İsrail’e gönderilen bir füze ise İsrail’e varmadan, tam sınırın üzerindeki Lübnan köyü Hula’ya düştü ve bir evi yıktı, içindeki bir kadını yaraladı.

Haberin Devamı

Bu “Katyuşaroketleri”nin adeta mektup zarfı olarak kullanılarak gönderildiği “mesaj”ların, Suriye’den gönderildiği ve Şam rejiminin kendi ülkesindeki krizin alanını yayarak, üzerine gelinmesini caydırmak ve ömrünü uzatmak istediği öne sürülüyor. Bu “mesaj trafiği”nin mahiyetine onyıllardır alışkın olan Lübnan’daki değerlendirme böyle.

Tabii ki, Suriye ile buradaki asıl uzantısı konumundaki Hizbullah, iddiaları yalanlamakta gecikmediler ama söz konusu yalanlamanın, Lübnan siyasetinin kıvrımlarını bilenler açısından çok ikna edici olduğu söylenemez.

Lübnan, tahmin edilebileceği gibi ve haliyle Suriye ile yatıp kalkıyor. Dış bakışta Beyrut’ta hayat her zamanki gibi olağan, canlı ve akıcı. Yani, normal. Ama, kiminle, nerede, günün hangi saatinde konuşmaya kalkışsanız, konu bir-iki dakika içinde Suriye’ye kayıyor, Suriye ile devam ediyor, Suriye ile bitiyor.

“Posta kutusu” Lübnan

“Ortadoğu’nun aynası” olarak genel kabul gören Lübnan, kendi geleceğini ve o çerçevede bölgenin geleceğini sezebilmek, görebilmek ve kestirebilmek için Suriye’yi, belki de Suriye’nin tüm komşularından çok daha dikkat ve hassasiyetle izliyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Lübnan’ı Suriye’den ayıran bir çok özellik bulunmakla birlikte, Lübnan’ın kaderi, bir bakıma etle tırnak gibi tarihi ve coğrafi olarak bütünleşmiş bulunduğu Suriye ile ortak.

Haberin Devamı

O nedenle, adeta ortadan ikiye yarılmış bir küçük ülke halinde Lübnan bugün. Bir yarısı, çıkarını ve geleceğini Suriye’deki rejimin devamına, diğer yarısı ise Suriye’deki rejimin bitişine bağlamış durumda.

Güney Lübnan’da UNIFIL birliklerinin ve İsrail’in roketlere hedef olmaya başlamasının yorumu, Suriye’deki rejimin içinde sıkıştığı “kriz”i daha geniş bir coğrafyaya yayma girişimi olarak algılanıyor. Bu tür saldırıların artması; 1) UNIFIL’in Lübnan topraklarını boşaltması, 2) Bununla bağlantılı olarak İsrail’in de çatışmanın içine çekilmesi ve böylece “meşruiyetini” yitirmiş gözüken Şam’daki rejimin kaybettiğini geri almaya çalışması olarak niteleniyor.

Haberin Devamı

Lübnan, Suriye’nin komşuları arasında en kırılgan ve “devlet düzeni”nin sadece kağıt üzerinde bulunduğu tek ülke gibi görülebilir. O nedenle, Suriye, başka komşularına gönderemediği, göndermeye cesaret edemeyeceği “mesajları”nı kırılgan Lübnan’ı bir “posta kutusu” olarak değerlendirerek, buradan, burası üzerinden uluslararası siyaset sahnesine gönderiyor denebilir.

Bu, Türkiye açısından bakıldığı zaman, dikkatten kaçmaması gereken bir “risk” unsurunu da ifade ediyor. Suriye’nin, kendisine net bir tavır alan Türkiye’ye tepkisinin Hatay ya da Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa veya Mardin sınırlarının ötesinde göstermek yerine, Lübnan’da görev yapan UNIFIL’deki Türk birliğini hedef alacak “roket mesajı” ile ortaya koyması ihtimal dahilinde.

Haberin Devamı

Yarın-öbürgün, Türkiye’nin Lübnan’daki birliği, Fransızların başına gelen bir saldırıya muhatap olursa, bunun anlamı, içeriği ve “mesaj”ın nereden gönderildiği konusunda şaşırmamakta yarar var.

Türkiye-Lübnan farkı

Bu arada, Suriye’yi Lübnan’dan izlemenin, Suriye muhalefetinin yerleştiği İstanbul ya da Türkiye siyasetinin karar merkezi Ankara’dan izlemekten hayli farklı olduğuna değinmek gerekiyor. Türkiye, herşeye rağmen, Suriye ile yatıp kalkmıyor ama Lübnan, hemen hemen, Suriye’den başka hiçbir şeyle yatıp kalkmıyor. Suriye ile ilgili her ayrıntı burada saatler boyu sürebilecek söyleşi ve tartışma konusu.

Örneğin, Homs’taki durum. Türkiye’den bakıldığında ve Batı medyası izlendiğinde, Homs’un bir katliam eşiğinde olduğu söylenebilir. Beyrut’ta ise Şam rejiminin (Başşar ve ailesi diye de okuyabilirsiniz) Homs’a karşı Hama tipi bir katliama girişeceğine pek ihtimal verilmiyor. Bunun sebebi, Homs’un yaşayacağı bir katliamın, Suriye’ye dış müdahale için her türlü ahlaki, siyasi ve hukuki gerekçeyi sağlayacağı ve bunun da rejimin sonunu çok yakınlaştıracağı. Rejim, bunu öyle okuduğu için Homs’ta bir katliama kalkışacak bir budalalığa girişmeyecek kadar “zeki” addediliyor.

Haberin Devamı

Peki, rejim, fiilen elinden çıkmış olan Homs’a ilişkin ne yapıyor?

Arapça “serseriler” çağrışımı yapan rejimin “Şebbiha” adı verilen paramiliter güçleri aracılığıyla şehrin mahallelerine aniden dalarak, vur-kaç eylemleriyle aralıksız saldırılar yürütüyor. Bu saldırılar, önemli insan kayıplarına yol açmakla birlikte, bir “dış müdahale”yi meşrulaştıracak “katliam” boyutlarına da ulaşmamış oluyor.

Suriye’de rejimin oynadığı “kanlı oyun”un sonunu getirmek konusunda en büyük beklenti, Arap Birliği ile Şam rejimi arasında açıktan ve aynı zamanda kapalı kapılar ardında yürütülen, Suriye’nin “Arap gözlemcileri” kabul etmesine yönelik pazarlıklar. Bu bakımdan, gözler, bu hafta sonu Kahire’de yapılacak Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısına çevrilmiş durumda.

Yan gözle Türkiye de izleniyor. Beyrut’ta önüne gelen bana, Ahmet Davutoğlu’nun Kahire’deki toplantıya katılıp katılmayacağını soruyor.

Başşar’ın sayılı günleri

Kahire’de, Şam rejimi zaman kazanmak için bir “manevra” yaparak “Arap gözlemcileri” kabul de edebilir deniyor. Bunun da rejimin yaşam süresini kısaltacak bir adım olacağı üzerinde bir “konsansüs” var. Çünkü, Arap gözlemcilerin Suriye’ye girmesi ve ülkeye dağılması, gösterici halk için büyük bir moral olacak ve Şam ve Halep de sokaklara dökülecek ve bu durumda rejimin ömrü daha da kısalır gözlemini Beyrut’ta çok kişiden işitebiliyorsunuz.
Başşar’ın Arap Birliği girişimine yan çizmesi ise, Suriye’yi rejimin sonunu yaklaştıracak daha büyük bir tecride sürükleyecek değerlendirmesi yapılıyor.

Yine de Suriye ve rejimini dayanıklılığı ve oynayabileceği oyunlara ilişkin bilinmezlik ve belirsizlik sürüyor. Konu, ister istemez, haftalarca, aylarca gündemimizde özel bir yer işgal edecek gibi.

Peki, Beyrut’tan Türkiye’nin “Suriye’ye ilişkin rolü” nasıl görülüyor?

Bu, bir sonraki yazımızın konusu...

Yazarın Tüm Yazıları