Obama’nın adaylığı Anayasa Mahkemesi’nden daha önemli...

Şu gerilimli ve yakın geleceğin belirsizliklerle dolu günlerinde Barack Obama’nın Demokrat Başkan Adayı olmayı garantilemesi kadar sevindiremezdi. Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’nin siyaset sahnesini daha da tehlikeli biçimde kutuplaştırma potansiyeli taşıyan kararı bile, bu duygumu dağıtamadı.

Haberin Devamı

Türkiye’nin içine kilitlenerek yaşadığımız sürece, önümüzde sisli bulutları ya da geleceği görmemizi engelleyen kalın kara perdeleri görmemiz kaçınılmaz.

Türkiye’nin dünyadan başını alıp gitmiş bir şekilde başka bir gezegende yaşamadığını ve başka bir gezegene gidip yaşamasına “izin verilmeyeceği”ne kanaat getirmişsek, dış dünyada olup-bitenler ilgi alanımızda demektir ve bunun başında da Amerikan Başkanlık seçimleri gelmeli.


Sadece, Türkiye ile ABD arasındaki “özel ilişkiler”den ötürü değil;

Amerika’nın dünyada “tek süperdevlet” olmasından ve Soğuk Savaş sonrası dünyadaki uluslararası sistemin aslında bir “anomali” sayılması gereken “tek kutuplu” özelliğinden ötürü.


Merkezinde ve başında ABD’nin yer aldığı böyle bir sistem, dünyanın gidiş yönü ve her bir ülkenin geleceğini de ya belirliyor veya en azından etkiliyor.

Amerika’nın başında kimin olduğu ise, “Başkanlık sistemi” ile yönetilen “dünyanın tek süperdevleti”nin “küresel performansı”nı biçimlendiriyor.

Haberin Devamı


George W.Bush
dönemi, ABD’nin küresel imajı açısından feci bir görüntü verdi.

Amerika’nın bu kadar tepki çekmesi, Bush döneminde olduğu kadar “keyfilik”e sapması, dünya önündeki “küstah” görüntüsü, uluslararası yaşamı karamsarlık ve kötümserlikle örülü kaotik bir havaya soktu.


ABD’nin tepesinin değişmesi gerekiyordu.

Dünyanın selameti açısından.


Ve, işte Barack Obama, bu “değişim”in, değişim umudunun simgesi.

Amerika’nın dünyada sahip olduğu yer bakımından, Beyaz Saray’a kara derili Obama’nın oturması, dünya çapında olumlu ve hayırlı bir değişime işaret edecek.

 

***               ***            ***

 

Tam da bu gerekçeler ve bu nedenlerden ötürü, aylar öncesinde Obama’nın adı pek de güçlü bir vurgu ile telaffuz edilmezken, bu köşede Obama’dan “yana olduğumu” açıkça ilan etmiştim.

Ankara –ve ilginç bir şekilde Başbakan Tayyip Erdoğan da özel konuşmalarında- John McCain tercihini dile getirirken, Cumhuriyetçi bir başkan görmek istemeyenler, Hillary Clinton’a razı iken, Obama’dan yana tavır koyan ve bunu açıklama cesareti gösteren pek az kalemden biriydim sanırım.

Dolayısıyla, gelinen noktadan dagayet memnun ve mutluyum.

Haberin Devamı

Obama’nın Demokrat Başkan adayı olmasından çıkartılacak bir kaç ders ve sonuç var:

  1. Uzun ve dişediş bir ön seçim mücadelesinden çıkan bu Demokrat tercih ile –Başkan seçilse de, seçilmese de- Amerika Birleşik Devletleri, “değişim yeteneği”ni ortaya koymuştur.

    Dünyanın “bir numaralı ülkesi”nde bu kadar güçlü bir “değişim dinamiği” söz konusu ise, dünyanın hiçbir ülkesinde “statüko”, değişim dinamiğine dayanamaz. Türkiye de dahil.
  2. Bundan topu topu 40 yıl önce Amerika’da siyahlar dışlanırken, kimi yerlerde toplu taşıma araçlarına ve lokantalara bile sokulmazlarken, ABD’de “ırkçılık” tüm utanç verici halini yaşarken, 2008’de Beyaz Saray’a babası Afrika’nın Kenya’sının küçük Alego köyünden gelen bir siyahın oturabilir hale gelebilmesi, tüm insanlık, tüm dışlanan ve baskı altına alınan kimlikler ve onların üzerinden insanlığın geleceği için çok umut verici bir gelişmedir.

ABD’de bir siyah Başkan!

Bu, tek başına heyecan verici, rüya gibi bir cümle.

 

***            ***          ***

 

Barack Obama’nın “Dreams from My Father-A Story of Race and Inheritance” (Babamdan Rüyalar-Irk ve Kimlik Mirasının bir Öyküsü) başlıklı kitabını Türkçe’ye kazandırmanın vakti geldi.

1995’te yazılmış, 2004’de, kendi deyimiyle, “komik isimli” adam Chicago Senatörü seçildiği vakit, ikinci baskısını yapmış.

Kitabın arka kapağında Washington Post’un kitap ekinde kitaba ilişkin yer alan şu değerlendirme cümlesi yer alıyor: 

“Obama bizi en ciddi haldeki kimlik, sınıf ve ırk sorunlarının kesişme noktasına taşıyor.”

Haberin Devamı


New York Times
kitap ekinden kitabın arka kapağına alınan cümle ise şöyle:

“Provokatif... İkna edici biçimde iki değişik dünyaya mensup olma ve dolayısıyla ikisine de mensup olamama olgusunu ikna edici biçimde açıklıyor.”

Ben ise, kitabın 2004 baskısına Obama’nın yazdığı önsözde, 11 Eylül günü ne düşündüğünü ifade ederken William Faulkner’e yaptığı göndermeye takıldım:


“Mazi, hiçbir zaman ölü değildir ve gömülmemiştir. O, mazi bile değildir.”


11 Eylül günü aklından William Faulkner’in bu sözü geçen, o gün “tarihin büyük bir intikam duygusuyla geri geldiğini” ve öylece “bugünü belirlediğini”düşünen bir siyah adamın ABD Başkanı sıfatı taşımasından, bugünlerin dünyası için daha iyi, daha umut verici ne olabilir?

Haberin Devamı


Önümüzdeki günlerde bol bol Obama yazacağız...

Yazarın Tüm Yazıları