Cinsellik sadece arada bir yapılması zorunlu bir alışkanlık veya görev haline geldiyse ve zamanla birbirinizden soğumaya başladıysanız, çift olarak cinsel isteksizlik sorunuyla karşı karşıyasınız demektir. Uzun süreli ilişkilerin en büyük sorunlarından biri olan cinsel isteksizliğin birçok nedeni olabilir. Birlikteliklerde erkeklerin kadın algılayışına yönelik hatalı tutumları, sonunda kadınlarda cinsel soğukluk adı verilen bir süreci başlatabilir.
Kadınlar kutsal anneyi oynamak, orgazm taklidi yapmak, ilişkideki gizemi kaybetmek, eşin erotik film veya porno izleme isteğini aşağılamak, ilişki sırasında sessiz kalmak, seksi amaçlar için kullanmak gibi tipik hatalarının yanında erkekler de tıpkı kadınlar gibi kendilerine özgü birtakım yanlışları ilişkilerde tekrarlarlar. Peki, bunun sonu nereye varıyor?
KADIN SOĞUYOR
Cinsel soğukluk veya cinsel isteksizlik, cinsel eylem yetisinin sağlam olmasına karşın cinsel etkinlik ile ilgili isteğin olmamasıdır. Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmamasıdır. Tanının konabilmesi için cinsel terapistin, hastanın yaşı ve yaşam koşulları gibi cinsel işlevlerini etkileyen etkenleri göz önünde bulundurarak cinsel isteğin azaldığı ya da hiç olmadığı yargısına varması gerekir. Gerçekten de azalmış cinsel isteği değerlendirmek, kültürel, sosyal, dini, psikolojik ve bedensel bir dizi etkenle son derece karmaşık bir etkileşim içerisinde olması nedeniyle ciddi güçlükler içerir. Bunu tanımlamanın bir koşulu da bu alanda deneyimli olmayı gerektirir. Kadınlarda cinsel duyguların azalması ya da tamamen yok olması, partnere karşı duyulan cinsel çekiciliğin kaybedilmesi şeklinde tarif edilir. Cinsel soğukluk, sonunda orgazma ulaşamamaya ve cinsel birleşmeden tamamen kaçmaya kadar varabilir.
İLİŞKİYİ TEHDİT EDİYOR
Her zaman bir hastalık olarak tanımlanmasa da cinsel soğukluk, bir işlev bozukluğu olarak karşımıza çıkabilir. Çiftin sorunlarını çözememesi ile de bu bozukluk ilişkiyi tehdit eder hale gelebilir ve kadının cinsel isteksizliği ve kendisinden beklenen cinsel tepkiyi gösterememesi istemsizce gelişir. Kadının böyle bir duruma düşmesinde şüphesiz partnerinin de etkileri vardır.
Cinsel şiddet ve cinsel fantezilerin ayırımı nasıl yapılır?
Şiddeti, bir kişiye onun isteği dışında yapılan uygulamalar olarak nitelendirebiliriz. Bu fiziksel ya da duygusal olabilir ama şiddet olabilmesi için rızanın olmaması şart. Cinsellikte böyle bir şiddet olabilir ama buna çiftin birlikte karar vermesi gerekiyor. Eğer iki taraf da bu tür oyunlardan, sertliklerden hoşlanıyorsa, bunu birbirlerinden talep ediyorlarsa ve rahatsızlık duymuyorlarsa o çift için bu durum "normaldir" ve adı cinsel fantezidir. Zaten cinsel fantezilerin geneline baktığınızda ufak aşk oyunlarıyla birlikte fiziksel ve duygusal bazı şiddet unsurlarının bunun içinde olduğunu görürüz. Duygusal şiddette erkek kadını aşağılayabilir ya da kadın erkeği... Örneğin "Kölemsin, ben ne dersem onu yapacaksın" derken bağırabilir, saçını çekebilir. Bu tip durumlar her iki tarafın da rızası olduğu takdirde cinsel fantezi olarak nitelendirilir, çiftler tarafından cinselliğe bir tat kattığı düşünülebilir.
Ne zaman aşırıya kaçar?
Karşı tarafa zarar verdiğinde aşırıya kaçılmış oluyor. Çoğu cinsel fantezide, bu tür zararlar var. Zaten o zararı hissetmek haz veriyor. Kadınların erkeklerin vücudunda tırnaklarıyla açtığı çizikler, erkeğin şaplak atarken kadında yarattığı acı bu fantezinin bir parçası. Buradaki kriter, zarardan ziyade rızanın olmaması ve hayata kastedecek niteliklere ulaşmaması. Rızanın olmadığı ve hayata kasteden durumları biz anormal olarak görüyoruz ve cinsel şiddet olarak adlandırıyoruz. Bu, cinselliğin sadistik ve mazoşistik yönünü oluşturuyor. Çünkü hepimizin içinde sadist ve mazoşist bir çekirdek var, bu doğaya gelişimizle ilgili bir konu. Çünkü annemizden doğduğumuzda ciğerlerimize havayı ilk çekişimizde canımız çok acır, ilk acıyı o an hissederiz.
Farklı ülkelerde her gün bir yenisi yapılan bilimsel araştırmalar bizlere gösteriyor ki; egzersizlerin cinsel yaşantıya olumlu etkileri yadsınamayacak kadar çok...
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri düzenli egzersizlerin birçok yönden hem ruhu hem cinsel gücü hem de vücudu beslediğini savunuyor. Çünkü kasların gelişmesi, dayanıklılık seviyesinin artırılması ve kan dolaşımının düzenlenmesi cinsel yaşamı olumlu etkiliyor. Kegel egzersizleri, aşk kasları adı verilen pelvik taban kaslarını güçlendirmek için yapılması önerilen egzersizlerin başında geliyor. Yapılabilirliği itibarıyla basit olan bu egzersizler, idrar akışının kontrol edilmesini ve pelvik organların tutunduğu kaslarının tıpkı bir hamak misali yerinde durmasını sağlamanın yanında cinsel sorunların tedavisinde de kullanılıyor. Ancak buna rağmen pek çok kadın aşk kaslarının bugüne kadar farkına varmamış, hatta keşfedememiş durumda...
AŞK KASLARINI KEŞFETMEK
Başlamadan önce aşk kaslarının tam olarak nerede olduğunu anlamak gerekiyor. Küçük tuvalet yapılırken kişinin istediği zaman durabilmesini sağlayan kaslar aşk kaslarıdır. Aşk kaslarının zayıflığı mesane kontrol problemleri (idrar kaçırma) veya bazı pelvik organların sarkmasına neden olabiliyor. Günümüzde doktorlar ve cinsel terapistler sık sık Kegel egzersizlerini aşağıdaki durumlarda bir reçete olarak veriyor:
(1) Erken boşalma veya orgazm olamama gibi cinsel işlev bozuklukları, (2) hem erkeklerde hem de kadınlarda strese bağlı inkontinans (idrar tutamama), (3) erkeklerde idrar tutamama durumu ve (4) doğum nedeniyle pelvik taban zayıflığı... Gebelik ve doğum sırasında, pelvik taban gergin hale gelebiliyor ve genellikle doğumdan sonra aylarca, yıllarca idrar kontrolü sorunlarına neden olabiliyor. Zayıflamış bir pelvik taban da sarkma (rahim sarkması) bir veya daha fazla pelvik organın rahim dışına çıkmasına zemin hazırlayabiliyor. Bu nedenle hamile ve doğum yapmış kadınların günlük olarak Kegel egzersizlerini yapması önem taşıyor. Çünkü düzenli bir biçimde yapıldığında Kegel egzersizleri gerek günlük hayatı gerekse cinsel yaşantıyı daha kaliteli bir hale getirebiliyor. Genital bölgedeki kan dolaşımını güçlendiriyor, bu da cinsel isteği ve cinsel yaşamın kalitesini artırıyor. Daha güçlü ve zevk veren orgazmlar yaşamasını sağlıyor. Vajinal bölgedeki kontrol duygusunun ve kişinin kendisine olan güveninin artmasına katkı veriyor. Küçük tuvaleti daha rahat tutabilmeye yardımcı oluyor. Vajinal sarkmaları önlüyor. Kegel egzersizleri dışında hem cinsel hayatı hem de ruhsal ve fiziksel sağlığı düzenleyen birçok egzersiz ve germe hareketi bulunuyor. Yoga ve dans dersleri özellikle pelvis bölgesinin çalışmasını sağlıyor. Tekme hareketi içeren egzersizler ve yüzme gibi diğer sporlar da cinsel hayata olumlu etki yapıyor. Her çeşit düzenli egzersiz enerjiyi dengeliyor, kişiyi canlandırıyor, cinsel hayattaki isteği ve tutkuyu artırıyor. Bu nedenle fırsat buldukça egzersiz yapmak gerekiyor.
KEGEL EGZERSİZİ NASIL YAPILIYOR?
Eğer son günlerde yorgunsanız, yeteri kadar güçlü ve enerjik biri olduğunuzu hissetmiyorsanız, bir süre sonra başka sağlık sorunlarının da ardı ardına filizlendiğini görebilirsiniz. Örnek olarak baharın yavaş yavaş etkisini gösterdiği bugünlerde sinsice yaklaşan bir tehdit yatak odalarınızı vurabilir. "Bahar yorgunluğu" olarak bilinen durum, cinsel isteksizliğe yol açabilir. Ancak rahat olun, baharla birlikte ortaya çıkan ve "romantik yorgunluk" adını verdiğimiz geçici yorgunluk hali, genellikle birkaç haftayı geçmez.
Takvimlerin aşk mevsimi olarak adlandırılan ilkbaharı göstermesine az bir zaman kaldı. Ancak önümüzdeki birkaç ay, bireylerde bilinenin tersine bir etki yapabilir. İlkbaharla birlikte havadaki elektrik yükü artar ve mevsimle birlikte birçok kişide bahar yorgunluğu olarak bilinen birtakım değişimler baş gösterebilir. Bahar yorgunluğu, cinsel isteksizlik, genel bitkinlik hali, güçsüzlük, isteksizlik, uykusuzluk veya huzursuzluk gibi şikayetlerle kendisini gösteriyor. Doğayla iç içe olan yerleşim yerlerinde havadaki pozitif iyonların artması insana zindelik verebilirken, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük şehirlerde yoğun olan negatif iyonlar, cinsel isteksizliğe, gerginliğe, duygusal iniş çıkışlara, uykusuzluğa, iştahsızlığa, eklem ağrılarına ve yorgunluğa yol açabiliyor.
CİNSELLİĞİ TEHDİT EDEBİLİR
Hava ve mevsim değişiminin insan biyoritmini olumsuz etkilediği bilimsel bir gerçektir. Bu dönemde yeterli uyku alındığı halde gün içinde yorgunluk hissi yaşanabilir. Bahar yorgunluğunun nedeni, kış şartlarına uyum sağlayan vücudun, baharda havanın ısınmasıyla birlikte başlayan sürece uyum sağlayamamasıdır. Bahar stresine giren bünye, ihtiyaçlarını ve enerjisini kontrol edememenin getirdiği bir kaygı içine girebilir. Bu kaygıyla beden yoğun enerji gerektiren cinsel aktiviteleri erteleyebilir.
ROMANTİK YORGUNLUK İÇİN NE YAPMALI?
Hemen her bireyin başına gelmesi muhtemel olan bahar yorgunluğunun ve beraberindeki cinsel isteksizliğin önüne geçmek mümkün mü? Evet, birtakım basit önlemlerle bu süreç atlatılabilir. İşte önerilerim:
İnsanlar kendilerine özgü cinsel seçimleri ve tarzlarıyla benzersiz ve tektir. Herkes kendisi için iyi olanı ve kendine zevk veren şeyi en iyi biçimde ortaya çıkartmakla sorumludur. Bazı yönlerden diğer insanlara benzeyen, bazı yönlerden de farklı olan cinsel benliğin daha iyi öğrenilmesi gerekir. Cinselliğin keşfi her zaman kolay olmaz ve gerçekte hem cesaret hem de azim gerektirir. Cinsellikle ilgili tüm sorunların kaynağında yanlış bilgiler bulunur. Sekse ilişkin doğru yaklaşımın elde edilmesi ve bilinen yanlışların düzeltilmesi, aslında sağlıklı cinselliğin altın anahtarı niteliğindedir.
Peki sağlıklı ve kaliteli bir cinselliğin sırları nelerdir?
İnsan, cinselliği öğrenen ve geliştiren tek canlıdır.
İnsanların doğru bir şekilde seks yapma konusunda seçenekleri çoktur. Gerçekten farklı olması ve bütünüyle benzer davranan iki kişinin mümkün olmaması da bir gerçek. İnsanlara neden hoşlanacaklarını, kendilerini veya partnerlerini nasıl sekse hazırlayacaklarını kimse söyleyemez. Ancak kişiler, cinsel açıdan nasıl biri olduklarını, diğer bir deyişle kendi vücutlarını, davranış biçimlerini, tercihlerini ve kendilerini harekete geçiren olguları keşfedebilirler. Bu tür keşifleri rahat bir şekilde uyguladıklarında başarılı olurlar. Bu da daha sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamı mümkün kılar.
Seks yapmayı öğrenmek araba kullanmayı öğrenmeye benzer.
Toplumca seks yapmayı doğuştan bildiğimizi sanırız. Hatta zamanı geldiğinde çok iyi seks yapacağımızı zannediyoruz. Oysaki
Cinsel fantezi kurmak kolaydır, ucuzdur, güvenlidir. Kişinin bunu yaparken aslında kimseye ihtiyacı yoktur. Senaryoyu kişi kendisi yazar, istediği oyuncuları kendisi seçer ve onları istediği gibi oynatır. Yani cinsel fanteziler, insanların deneme-yanılma yönteminin risklerinden kurtulmak için sahip oldukları bir yetenektir. Buna “Bir çeşit simülasyondur” demek yanlış olmaz. Gerçeklerin tatmin edilemediği noktada beynin ürettiği yararlı sanrılardır. Fanteziler, hayal dünyasında kaldığı ve kişinin kendisine, partnerine ya da topluma zarar vermediği sürece asla sorun yaratmaz.
SAPKINLIKLA KARIŞTIRMAYIN!
Cinsel fanteziler, cinsel uyarılmayı sağlamak, haz duymak ve orgazm olabilmek için mutlaka zorunlu hale gelmişse, bir sorun olarak algılanabilir ancak bu sapıklık anlamına gelmez. Yani sapıklık herhangi bir durumun veya nesnenin tekrarlayıcı, sabit ve cinsel uyarılma sağlamak için zorunlu olması demektir. Hastalar tarafından ilk etapta yalnızca bozukluk olarak algılanan veya hiç fark edilmeyen, ancak toplumsal nedenlerden ya da partnerlerinin şikayetlerinden dolayı sorun olarak tespit edilen cinsel sapkınlık (parafili); normal cinsel ilişkiden sapma anlamında kullanılan bir terimdir. Cinsel sapkınlıklar; genellikle tekrarlanan ve kişiye üzüntü veren özel cinsel fanteziler, yoğun cinsel dürtüler ve uygulamalar ile karakterize cinsel bozukluklardır. Cinsel sapkınlıkların en tipik özelliği, cinsel uyarılma ve orgazm ile ilişkili olay, bilinçli ve bilinçsiz bileşenleriyle özel fantezilerdir. Fantezinin etkileri ve onun davranışsal gösterimi, kişinin cinsel alanın ötesine kadar uzanarak hayatını istila etmektedir. Klasik psikoanalitik modelde, heteroseksüel uyum için normal gelişme sürecini tamamlayamamış kişilere parafililik kişi denir. En sık görülen cinsel sapkınlıklar; teşhircilik (egzibisyonizm), fetişizm, fortçuluk (frottörizm), pedofili (çocukculuk), mazoşizm, sadizm, röntgencilik (voyerizm), transvestik fetişizmdir. Cinsel fanteziler her zaman masun ve zararsız olmayabilir, her zaman doğru ve sağlıklı bir şey değildir. Örneğin birçok kişi meme, kalça, bacak, ayak gibi bedenin çeşitli bölümlerinden cinsel olarak uyarılır ve bunlara fantezilerinde de yer verir. Elbette ki bu bir sapkınlık değildir. Sadece bir cinsel uyaran çeşitliliğidir.
FETİŞİZM NORMAL DEĞİL
Cinsel işlev bozukluklarının kökeninde özgüvenin farkına varılmaması yatıyor olabilir.
Özgüven dünyadaki en güçlü afrodizyaklardan biridir. Bir kadını veya erkeği çekici kılan en önemli etkenlerden biri özgüvendir. Çünkü özgüven kişiye cinsel güç verir, cinsel enerjisini artırır ve daha fazla çaba göstermeye özendirir, cinsel haz için ilham kaynağıdır, kişinin kendisiyle gurur duymasını, hem bedeninden hem de partnerinin bedeninden keyif almasını sağlar.
Özgüven için kişisel sorumluluk almak şart. Kişi kendinin, yakınlarının ve hayatının sorumluluğunu alabildiği sürece, özgüveninin farkına varabilir.
Peki, özgüven cinsel hayatı nasıl etkiliyor
Özgüven cinsellik için de oldukça önemli. Kişisel gelişimini tamamlamış, hayattan ne istediğini bilen, gelecekte ne yapacağını planlayan bir kişinin, hayatına hâkim olması, yaptıklarının sorumluluğunu alması ve farkına varması özgüvenin ta kendisidir. Sadece cinselliği değil eş ilişkisini yönlendirmek de özgüven sayesinde olur. Cinsellik dışında partnerle iletişim iyi ise, birbirlerine her sıkıntılarını rahatlıkla söyleyebiliyorlarsa, kendilerine ve birbirlerine zaman ayırabiliyorlarsa bu çiftin özgüveni yerinde demektir.
ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ CİNSEL SORUNLARIN KAYNAĞINDA VAR
İnsanlığın varoluşundan beri belki en çok kafa yorulan olgularından biri kadın-erkek ilişkileridir. İnsan doğası gereği hata yapar ve mükemmel bir yaratık değildir. Diğer yandan kadın ve erkek de iki ayrı dünyaya sahiptir. İşte tüm bu tehlikeli karışım ortaya ilişkilerdeki hataları meydana getiriyor. Yapılan ilk hata, çatışmasız, kavgasız mükemmel bir ilişki yaşama arzusudur. Oysa çatışmasız mükemmel ilişki diye bir şey yoktur. Sadece huzurlu, dengeli ve her iki tarafın da tatmin olduğu bir ilişki vardır. Her iki tarafın da bunu kabullenip ilişkisine bu perspektifle yaklaşması gerekli. İlişkiler söz konusu olan kadın ve erkekse elbette problemsiz olmaz. Çatışmalı bir ilişkide çözüm Arap saçına dönmüşse iletişim, karşılıklı yaklaşım ve tutumlar göz önüne alınmalı.
Çift ilişkilerinin dinamiği 3 unsur ile belirleniyor. Bunlar, Etkileşimsel Sistem, Nesiller Arası Sistem ve Bireysel Sistem’dir.
Etkileşimsel sistem, çiftin birbirleriyle olan iletişimi ile ilişkilerinin kuruluşundaki dinamikleri kapsıyor. Yani çift çatışmaları çözmek yerine büyütmeyi seçtiğinde sorunlar artıyor.