Paylaş
Ama maalesef her çocuk eşit şartlarda dünyaya gelmiyor, ya da hayat şartları içinde eşit şartlarda olamıyor.
Bazı çocuklarımız küçük yaşlardan itibaren lösemi hastalığı gibi tedavisi zor, ama imkansız olmayan hastalıklarla tanışabiliyor.
Evet tedavisi zor, ama imkansız olmayan bu hastalık türü için öncelikle erken teşhis, sonrasında ise moral çok önemli.
Yaklaşık 20 yıldır lösemili çocuklar için ışık olmayı ilke edinen Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV), “Hayatımız çocuklarımız” sloganı ile 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda farkındalık yaratacak bir kampanyaya ev sahipliği yapıyor.
Kampanyanın amacı lösemili çocuklara umut olmak ve farkındalık yaratmak.
Çocuklar bir o kadar masum, bazen de bir o kadar acımasız olabiliyor.
Okulda birlikte eğitim aldıkları maskeli, lösemi tedavisi gören arkadaşları ile alay ederek, onlara yaptıkları kötülüğün farkına varmayabiliyorlar.
Maskenin aslında tedavi gören kişiyi dışarıdaki mikroplardan koruduğunu unutup, bulaşıcı bir hastalıkmış gibi yorumlayabiliyoruz hepimiz.
İşte aslında tam bu noktada moral olması adına siz de bu kampanyaya katılabilirsiniz.
Katılım için maskenizi takıp fotoğraf ve videonuzu #losev Hashtag altında sosyal medyada paylaşmanız yeterli.
Peki lösemi hastalığı ile ilgili biraz da bilgi vermek gerekirse; LÖSEV’in açıkladığı bilgiler çerçevesinde çocukluk çağındaki kanser vakalarının yüzde 35’ini lösemi oluşturuyor ve birinci sırada yer alıyor.
Lösemiler hücre cinsine göre ALL (Akut Lenfoblastik Lösemi) ve AML (Akut Myeloblastik Lösemi) olmak üzere 2 ana gruba ayrılıyor.
Ve en kötüsü de Türkiye’de her yıl 16 yaşın altında bin 200-bin 500 yeni lösemili çocuk vakası bildiriliyor, ama löseminin nedenleri henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değil.
Çalışmalardan çıkan sonuçlar, Sitogenetik ve moleküler tekniklerdeki yeni gelişmelerle genetik yatkınlıklar, radyasyon, benzen ve türevleri (bali, vs.), böcek ilaçları gibi kimyasal maddeler, bazı kalıtsal hastalıklar ve bazı viral hastalıkların hep birlikte lösemiye neden oldukları.
Lösemi her yaşta görülmekte.
Fakat, en sık çocukluk çağında 2-5 yaşlarında artmakta.
1 yaşın altında, 10 yaşın üstündeki yeni vakalarda tedaviye cevap azalmaktadır.
Belirtiler nedir diye bakmak gerekirse, iştahsızlık, kansızlık, zayıflama, bacaklarda kemik ağrıları, cilt altında kanamalar, burun ve diş eti kanamaları, ateş, ayrıca yayıldığı organlara ait belirtiler, örneğin baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, görme bozuklukları önem taşıyabilir.
Eğer çocuğunuzda bu yakınmalar varsa çocuk hematoloji (kan hastalıkları) uzmanlarına müracaat etmeniz gerekiyor.
‘Başımıza gelmez’ dememek gerekiyor.
O yüzden küçük bir adım ile siz de farkındalık yaratabilirsiniz.
Paylaş