Paylaş
Roman
1914
Jean Echenoz
Çev.: Mehmet Emin Özcan
Helikopter Yayınları
2014’te I. Dünya Savaşı’nın 100’üncü yılıydı ve birbiri ardına kitaplar yayımlandı. Kalın, tuğla gibi incelemeler! Hatta meşhur TASCHEN savaşın, cepheden ve cephe gerisinden ilk defa ‘renkli’ fotoğraflarını yayımladığında ne kadar önemli bir iş yaptığını dile getiriyordu uzmanlar. Oysa Jean Echenoz’un küçümen kitabı ‘1914’ savaşı bütün rengiyle gözler önüne seriyor. Toru topu 60 küsur sayfada, meşhur ‘Büyük Savaş’ı anlatıyor. Hem ne anlatmak! Parisli Anthim ve arkadaşlarının yaşadıkları ‘epik’ günler bütün doğallığıyla gözümüzün önüne geliyor. Üstelik, kimilerinin onlarca sayfa tasvirle anlatacağı büyük çatışmaları, siper savaşlarını, kopan kolları, bacakları; sanki gökten bir mitolojik tanrı tarafından, o an, o askerin sağ kolunu, tek hamlede kesip almak için fırlatılmış şarapnel parçalarını, kısacık bir cümlede anlatarak yapıyor her şeyi. Her kelimesinde bir bomba patlıyor, her harfte bir insan ölüyor, kanı da görüyoruz, mosmor soğuğu da hissediyoruz. Çamura batmış botlar bizim ayağımızı üşütüyor, bite doymuş parkalar bizi kaşındırıyor! Aynı zamanda Paris veya dünyanın diğer şehirlerinde bütün olağanlığından uzaklaşmış ‘savaş esnası’ndaki gündelik hayatı da anlatıyor Echenoz. Gerçekten iğne deliğinden Hindistan’ı geçiriyor yine. Nasıl mı yapıyor? 1914’ü okuduğunuzda göreceksiniz.
Kahramanın Yolculuğu - Mitik Erkeklik ve Suç Draması / Volkan Yücel / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / Sosyoloji
Attila İlhan’ın vaktiyle ‘furya’ halini alan yerli televizyon dizileri için söylediği yerinde bir tespitti; “Zamanın Yeşilçam’ı bunlar, geçer gider.” Birçoklarının zamanında anlayamadığı bu sözün son iki yılda nasıl ‘cuk’ oturduğunu görür gibiyiz. Gerçek hayatta neredeyse imkânsız olan zengin-fakir aşklarından mürekkep, birbirinin aynısı konular, komedi derken karikatür tiplerden geçilmeyen farslar, dönem anlatalım derken gerçek-hayâl birbirine karışan olaylar, baştan sona ağlak melodramlar ve art arda patlayan tabancalar, tüfekler! Tabii onlarca yıllık tiyatro ustasını canlandırdığı ‘Dayı’ rolünden sonra tanıyanlar veya dizide ölen kahramana ölüm ilanı veren insanlar da cabası... Bir de art arda yayına girip, birkaç bölüm sonra ortadan kaybolan milyonluk yatırımlar var. Hâsılıkelâm memleketin panoramasını görmek için dizilerin akıbetini analiz etmek kâfi. Volkan Yücel söz konusu analizi ‘erkek’ kahramanlar üzerinden yaparak, diziler ile TV kanallarının toplumda yarattığı etkiyi irdelerken, “memleketin kültürel kodları”nı ifşa ediyor aslında. Kabadayı misali yürüyen, herkese atarlanan, attı mı vuran, baktı mı âşık eden, kimseye eyvallahı olmayan mitik “errkek” kahramanların suç dramasındaki tezahürünü irdelerken aslında ‘unutulmuş’ kadını da işaret ediyor.
Babamın Tanrı Olduğunu Sandım / Ed.: Paul Auster / Çev.: Sinem Yazıcıoğlu / Can Yayınları / Öykü
Basit bir öykü kitabı değil bu. Birincisi Paul Auster gibi usta bir yazar tarafından derlendiği için. İkincisi, birbirinden bağımsız 179 ‘sıradan’ Amerikalının kaleme aldığı yarı gerçek yarı kurmaca hikâyeler içerdiği için. Uzun lafın kısası bir Amerika panoraması, Amerika’nın insan haritası. 1999’da Auster’a Ulusal Radyo’da düzenli program yapma teklifi gelir. Ayda bir iki kez katılacağı programda öyküler okuması istenir. Önce yanaşmaz, sonra eşinin tavsiyesiyle, Amerikalıların kendi hikâyesini yazıp ona göndermesini ister. Binlerce öykü içinden Auster’in süzgecinden geçmiş, her konuya değinen öyküler toplamı! İyi de laf mı, çok iyi...
Soykırım Yıllarında Çocuklar ve Oyun / George Eisen / Çev.: Berkay Orhaner / Phoenix Yayınları / Tarih
Çocuklar gerçekten her zaman her yerde çocuk mudur? Cevabı zor. Örneğin büyük savaşlar esnasında cepheye alınan çok sayıda erkek olduğu için, birçok iş onlara kalmıştır. Ama yine de kimi ‘sıcak’ bölgelerin unutulmaz fotoğrafları, içinde çocukların olduğu karelerdir. Hele, Holokost döneminin çocukları... İşte onların olduğu fotoğraflar en karanlıkları. George Eisen, Holokost’a oldukça başka bir açıdan yaklaşıyor kitabında ve hem ‘çocuk’ ile ‘oyun’ gibi kavramlara hem de Holokost çalışmalarına önemli bir katkıda bulunuyor. Açıkçası okurken vicdanen zorlanacağınız fakat mükemmel bir kitap.
Paylaş