Paylaş
Roman
Kızböcekleri
Tahir Musa Ceylan
Doğan Kitap
2014’ün kasım ayında yayımlandı ‘Kızböcekleri’. Aralık ayında duyulan boza sesleri dolayısıyla arada kaynamasın istedim. ‘Kestane Kıranında Kadınlar’, ‘Elli Yıl Sonra Kül’, ‘Bir Zamanlar Bakırköy’ gibi usta işi romanlara imza atan Tahir Musa Ceylan üç yıl sonra sessiz sedasız yeni romanıyla çıktı karşımıza. Arada başka kitapları da vardı elbet, ama onun romanları bir kenara koyulmalı mutlaka! Üstelik, ‘Kızböcekleri’nde Türk edebiyatının en büyüleyici kahramanlarından biriyle tanıştırıyor bizleri; Bektaş Toztoprak! Daha soyadına bütün bedbahtlığı sinmiş bu tuhaf öğretmen, talihsiz erkek, mıymıntı kardeş, ezik adamın hayatının son birkaç yılı üzerinden bütün bir ömrünü anlatıyor, Ceylan. Farklı açıdan çağımızın bir kahramanı o. Çünkü vardır böyle adamlar, olmamış, tutturamamış, hiç başaramamış, başaramadıkça küçülmüş küçüldükçe içine kaçmış insanlar. Sağlaması bir türlü tutmayan bir matematik işlemi gibi yaşıyor hayatı Bektaş Toztoprak. Sürekli bir muhasebe. Hep borçlu çıktığı işlemler silsilesi bir hayatın kahramanı. Sonu ne kadar güzel bitebilir ki böyle bir hikâyenin? En sıradan haliyle bir trajedi kahramanı yaratmış Tahir Musa Ceylan. 2015’in başında bu kitabı okuyun mutlaka! Geçen sene asıl neyi kaçırdığınızı görün…
Melankoli/ Eugenio Borgna/ Çev.: Meryem Mine Çilingiroğlu/ YKY/ Felsefe - Düşünce
Kazandıkları yarışmanın sonunda tacını takan güzellik kraliçelerinin kurdukları ilk cümlede “dünya barışı” dilemeleri gibi, 2015’e girilmesiyle bütün ‘dünya liderleri’ de dünyaya huzur, barış dileklerinde bulundular. Paris’te yaşanan katliam, İstanbul’daki canlı bomba ve kim bilir nerelerde cereyan eden diğer bilmediğimiz hadiseler bu dileği uzun süre tekrarlayacağımızın ispatı! Hasılı kelam geçtiğimiz sene, hatta birkaç sene boyunca gerilen sinirler daha da gerilecek gibi duruyor. Yani başta memleket, akabinde dünya için ‘depresyon’ dolu günler bizi bekliyor. Ki bu durum kimilerinde ‘melankoli’ olarak tezahür ediyor. Dolayısıyla çağın diğer vebasını daha yakından tanımanız gerek. Aslında ikisi de aynı şey. Ancak kimilerinin yaşadıkları psikolojik dönemi/durumu tanımlarken kullandığımız depresyonu, bazıları melankoli diye adlandırıyor ve kimileri işi biraz daha ileri götürüp manik-depresif psikoz diye açıklıyorlar bu durumu… Borgna’nın ‘Melankoli’ adlı müthiş kitabında söze; “Manik depresif psikoz kavramının kurumsal ve klinik bakımdan kabul görmediği günümüzde depresyon ve (yoğun anlam doluluğuna sahip olması bir yana) melankoli arasında terminolojik ve içeriksel bir ayrım yapmaya bir neden yok,” diye girip ‘parantez içi’ndeki cümlesini açıyor kitap boyunca. Melankoli’nin yoğun anlam doluluğunu ortaya koyuyor. Gerek klinik olarak, gerek kültürel ve düşünsel olarak melankoli ve kimi zaman mukayeseyle izah ettiği depresyonun resmini çiziyor.
Akhilleus’u Öldüren Savaş/ Caroline Alexander/ Çev.: Semih Lim/ İletişim Yayınları/ Tarih - Edebiyat
Efsanevi Truva Savaşı. Bugüne kadar anlatılmış en büyük savaş hikâyesi. Ancak Caroline Alexander’ın da altını çizdiği üzere; “yeni sınırlar çizmeyen, toprak kazandırmayan ve hiçbir davaya hizmet etmeyen bir savaş”ı anlatır büyük ozan Homeros. Truva’ya gelen Akha ordularının Helen uğruna gerçekleştirdiği istila/savaş on yılın üzerinde sürmüş. Yine efsanevi Truva şehri kül olmuş, Akha ordusu evine geri dönmüştür. Gerçi geriye mükemmel bir İlyada Destanı kalmıştır ama Caroline Alexander’ın da belirttiği üzere iş bu kadarla bitmiyor. Bunun bir de öncesi var. Çünkü, Homeros’un kendi sözlerinden hareketle, onun “anlatmadığı yerler, detaylar, bölümler” olduğunu söyleyerek bunları sıralıyor. Askeri mühimmattan esirlere, geri hizmet personelinden işin tanrısal boyutlarına kadar her şeyi eşeliyor. Deyim yerindeyse haybeye ölenin savaşçı/yarıtanrı Akhilleus olduğunu söyleyerek, bir taraftan da aslında ihmal edilmiş bir kahramanın/şövalyenin ve onun anlatısının detaylarını ortaya çıkarıyor. Bir edebiyat ve tarih şöleni!
Paylaş