Serin değil, soğuk hava geliyor

Pazar ve pazartesi hissedilmesi beklenen serinleme, sıcaklıkları özellikle önümüzdeki pazartesi düşürecek. Tabii bu dalgalanmanın başlaması ile beraber, yani cumartesi akşamından itibaren Marmara, İç Anadolu ve Karadeniz’e yağış gelecek.

Yeni bir yağışlı ve serin hava sistemi geliyor. Pazar ve pazartesi günü hissedilmesi beklenen bu serinleme, sıcaklıkları özellikle önümüzdeki pazartesi düşürecek. Tabii bu dalgalanmanın başlaması ile beraber, yani cumartesi akşamından itibaren Marmara, İç Anadolu ve Karadeniz’e yağış gelecek. Gökgürültülü sağanak şeklinde beklenen yağışlar özellikle pazar günü Orta Karadeniz’de problem oluşturabilir, her ihtimale karşı su baskınları ve sele karşı dikkat!

Bu haftaki yazıma geçmeden minik bir bilgi; sanırım ay sonuna doğru bir pastırma yazı yaşayacağız. Bu hafta bunu çok kurcalamıyorum, daha net değil, ayrıntı önümüzdeki haftaya.

*

Şimdi, doğru bildiğiniz herşeyin aslında yanlış olduğunu, yaptıklarınızı da bu yanlışlar üzerine bina ettiğinizi düşünün. Ne hissedersiniz? Sizi bilmiyordum ama meteorologlar, mevsim geçişlerinde bu duruma ara ara düşebiliyor. Ana mevsimlere iyi refleks veren atmosferik modellerin (üzerinde hava tahmini yaptığımız atmosfer haritaları), ara mevsimlerde (ilkbahar ve sonbaharda) tutarlılığı biraz düşüyor. Bu nedenle bazen bir sabah kalktığınızda önümüzdeki günler için yaptığınız analizlerin aslında hatalı olduğunu, sistemin tamamen değiştiğini sık olmasa da görebiliyorsunuz. Bunun nedeni de şu; matematik modeller ‘farazi atmosfer’ denen bir takım sabit standartlar baz alınarak oluşturulmuştur. Ama geçiş mevsimi dediğimiz sonbahar ve ilkbaharda hem yaz, hem de kıştan örnekler olduğu için modeller, hava sistemlerinin karakterlerini yakalamada bazen zorlanıyor. Yani önümüzdeki günlerde tahminlerde sapmalar meydana gelirse eğer Allah sizi inandırsın bizim (meteorologların) bir günahımız olmayacak, tüm kabahat modellerin :)

Neyse yazımın havasını bir anda değiştiriyorum; ‘Neden sonbahar ve ilkbahara ara mevsim diyoruz? Neden sonbaharı yazın bitişi olarak görürüz de, kışın başlangıcı, ya da başlı başına bir mevsim olarak düşünmeyiz? Sanki şartlı refleks mevsimlere yaklaşımımıza da yansımış. Giyinmekten, üstümüzün başımızın dağılmasından, çamurlanmasından bu kadar mı korkuyor, bu kadar mı rahatsız oluyoruz acaba? Aynen tatillerimizi hep yaza denk getirmelerimiz gibi. Yaz aktivitelerini araştırıyoruz, buluyoruz. Ama sonbahar ve kışa üvey mevsim muamelesi yapıyoruz. Aslında görmek yerine baksak ilginç şeyler çıkartabiliriz.

Genellikle tiril tiril giyinip dolaşamayacağınız bir mevsimdir sonbahar. Sonbahar cesaret ister, üstümüzün başımızın hiç beklemediğimiz bir anda ıslanacağını, çamurlanacağını, saçımızın başımızın dağılacağını, hatta üşüteceğimizi bilerek İstiklal’de dolaşma cesaretidir mesela.

Yaz aşklarının yaprak dökmeye başlamalarının nedeni, havanın kapatması-bulanması, belki psikolojilerin bozulmasıdır. Kendimizi hep canlı renklerin güzelliğine şartlamışız. Bakın size bir portre; yağmurlu bir günde Rumelihisarı’nda, Kale, Don Jon ya da Sade Kahve’de oturuyorum, grinin tonlarını sergileyen gökyüzü ile yeşile dönen denizin iç içe geçtiği tablo manzaram, kahvaltımı yapıyorum, canlı tek renk çayımın kırmızısı. Ve gri bulutların arasından güneşi görüyorum, adeta eksikliğinin borcunu ödüyor, içimi ısıtıyor. (meteorolog deyip geçmeyin, bende daha ne cevherler var ).

Yağmurda yürümek ya da yürüyenleri izlemek, kesin ikisinden birini seviyorsunuzdur. Bağdat Caddesi’nin bir ucundan diğer ucuna vitrinleri, insanları izleyerek yürümek ya da evinizin sokağı gören camı önünde, büskivi ve çayla yolu seyretmek, suyun yol kenarında akışını gözlemek sonbaharın size sunabileceklerinden.

Sonbaharda kurumuş yaprakların yerde rüzgarla sürüklenişi bana hep eskiyi hatırlatır. Üşümek ile üşümemek gibi, dün ve bugün arasında gidip gelmek. Yaa sevin şu sonbaharı, gerçekten sonbahar güzeldir...
Yazarın Tüm Yazıları