Ağustos ayında gelen sistemler gerçekten çok tehlikeli. Zira yazın sonlarına yaklaşılması ile beraber aralıklarla serin sistemler gelmeye başlıyor ve hava sıcaklığı deniz suyu sıcaklıklarına yaklaşıyor, hatta altına iniyor. Önümüzdeki günlere de dikkat diyoruz, yalnızca Marmara ve Karadeniz’e değil, Akdeniz’e de.
Geçtiğimiz hafta yazımı okuyanlar hatırlayacaktır, ‘Ağustos ayında gelen her sisteme potansiyel sel adayı gözü ile bakmak, ona göre incelemek ve önlem almak gerekiyor’ demiştim. Gerçi İstanbul’da yaşanan sel yağmur değil, çarpık kentleşme seliydi ama ağustos ayında gelen sistemler gerçekten çok tehlikeli. Zira yazın sonlarına yaklaşılması ile beraber aralıklarla serin sistemler gelmeye başlıyor ve hava sıcaklığı deniz suyu sıcaklıklarına yaklaşıyor, hatta altına iniyor. Bu durum çok tehlikeli, yağışlı sistemlerin hem gücünü artırıyor, hem de süresini uzatıyor. Önümüzdeki günlere de dikkat diyoruz, yalnızca Marmara ve Karadeniz’e değil, Akdeniz’e de.
*
Aslında bizi bu havalar değil, hep geriden takip etmemiz mahvetti. Dünya yine bir birleşime, yine bilgi paylaşımına bağlı bir ortaklığa gidiyor ve görünen o ki biz yine dışarıdayız. Bu nasıl bir anlaşmadır? Bize teklif geldi mi? Ya da gelmesi mi gerekiyordu? Bu soruların cevabını tam anlamı ile bilmiyoruz ama ortada bir gerçek var biz bu birlikteliğin de dışındayız. Amerika’dan Gabon’a, Arjantin’den İspanya’ya 49 ülkenin bulunduğu sistemde Türkiye yer almıyor. Bu birliktelikte amaç, üye ülkelerin yer ve atmosfer üzerine elde ettikleri bilgileri ortak kullanıma açması ile atmosferik ve sismik olarak gelecek zarara karşı can ve mal kaybını en aza indirmek. Bilgi paylaşımı ile öngörülerin kalitesi artırılacak ve buna bağlı olarak hem can kayıpları azaltılacak, hem de yılda milyarlarca doları bulan maddi kayıp en aza indirilecek.
‘ABD’de bir eyalet, yine ABD’deki komşu eyaletini meteorolojik kirlilik nedeni ile dava etti’ diye birçok haberi bugüne kadar duymuşsunuzdur. Bir bölgedeki orman yangını, başka bir bölgede hava kirliliğine neden olabiliyor. Türkiye’deki çamur yağmurlarının kökeninde Afrika ve Lübnan olması gibi. Burada anlatmak istediğim atmosferde meydana gelen olaylar bir şekilde başka bir bölgeyi de etkiliyor. Bu yalnızca yakın çevreyle de kısıtlı değil, işte El-Nino, meydana geldiği bölgeden binlerce kilometre uzaklıktaki bölgelerde afetlere yol açabiliyor. Bu nedenle özellikle sismik ve atmosferik bölgesel bilgi paylaşımı günümüzde çok önemli. Yapılan araştırma havacılık sektöründeki hava koşullarına bağlı gecikme ve iptallerin yol açtığı kaybın yıllık 4 milyar dolar olduğunu ortaya koyuyor. Bilgi paylaşımı ile tahminlerde meydana gelecek düzelme neticesinde yaklaşık 1.7 milyar dolar azaltılabileceği öngörülüyor. Düşünsenize kışın nasıl geçeceği önceden tutarlı tahminler ile haberdar olunsa, yakıt tüketimi ona göre belirlenebilecek, yine elektrik kullanımının ihtiyaca göre belirlenmesi sağlanabilecek. Bu tasarruflar ile yalnızca elektrik tüketimine bağlı olarak 1 milyar dolarlık tasarruf bekleniyor. Bu rakamlar ülkelere bölündüğünde küçük görünse de, alt alta toplandığında yekün hayli kabarıyor. Her ne kadar sanayileşsek de hálá bir tarım ülkesiyiz, bu anlaşma ile tarımda da zararın en aza indirilmesi sağlanacak, o yıl hangi üründen daha fazla verim alınabileceğinin öngörüsü yapabilecek. Bu bilgi paylaşımında her ayrıntı düşünülmüş, balık sürülerinin hareketleri dahi var. Tekrarlıyorum, sebeplerini bilmiyorum ama bildiğim tek şey bizim bu konsensüste yer almamamız, acaba neden? Çok zengin bir ülke olduğumuz, tasarrufa ihtiyacımız bulunmadığı için mi sizce? Biz neden geriden geliyoruz?