Paylaş
"Obezite, vücutta aşırı miktarda yağ birikmesiyle karakterize edilen bir sağlık durumudur ve tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kopenhag merkezli Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi tarafından açıklanan 2022 Avrupa Obezite Raporu'na göre Türkiye'de yetişkinlerin yaklaşık yüzde 59'u aşırı kilo veya obezite sorunu ile karşı karşıyadır. Obezite görülme oranı erkeklerde yüzde 30, kadınlarda ise yüzde 40 civarındadır. Ülkemiz, dünya obezite sıralamasında 17, obez veya fazla kilolu olan yetişkin sayısı göz önüne alındığında ise Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada bulunmaktadır. Obezite ile karın ve göğüs boşluğunda oluşan yağ birikimi akciğer ve göğüs kafesinin hareketlerini önemli ölçüde kısıtlar. Bu, akciğerlerin serbestçe genişlemesini ve tamamen havayla doldurulmasını engelleyebilir. Ayrıca, yağ birikimi, nefes alışverişinin en önemli kaslarından olan akciğer ile karın boşluğu arasındaki diyafragmanın daha yukarı pozisyonda olmasına neden olarak. aşağıya doğru hareket etmesini güçleştirir. Obezitenin getirdiği yağ birikimi ile oluşan bu mekanik sorunlar, solunum kapasitesinin önemli ölçüde azalmasına yol açar. Obez kişilerde, normal kişilerin akciğer kapasitelerine göre yüzde 20-35 civarında azalma olabilmektedir. Obezite de solunumla ilgili mekanik sorunları aşmak için vücudumuz nefes alıp verme sayısını otomatik olarak artırmaya çalışır. Obez kişiler bu yüzden daha sık nefes alıp vermeye başlar. Bir başka deyişle nefes alma kapasitesinin azalması, sık nefes alıp verme, başka bir hastalık olmasa bile obez kişilerin nefes almasında zorluğa neden olmaktadır. Obezite ile nefes alma sorunları arasında ilişki olduğu için, kilo verme ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, bu sorunları azaltmaya yardımcı olabilir. Düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve kilo verme, obezitenin solunum sistemi üzerindeki etkilerini azaltabilir.”
SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI
Solunum sistemi hastalıklarında ise obezite karşımıza bazen neden, bazen de sonuç olarak çıkmaktadır. Nefes alıp vererek organlarımız için gerekli oksijeni sağlıyor ve vücut için zararlı karbondioksit gazını dışarıya atıyoruz. Obez kişilerde solunum işinin bozulması neticesinde başka bir hastalık olmadan, karbondioksit gazı vücutta birikmeye başlayabilir. Bu durumda, karbondioksit gazının kanda yükselmesi ile gündüz aşırı uyku hali, uykuda bir başkası tarafından gözlenen nefes durması, yüksek sesle horlama ve sabahları baş ağrısı gibi şikayetlere yol açar. Bu durum büyük olasılıkla uyku apne sendromu ile beraber görülmektedir. Bu sendromda bacaklarda ödem ve gündüz istirahat halindeyken bile kandaki oksijen değerlerinde düşme olabilmektedir. Tedavide en önemli noktalar, kilo vermek ve maske ile havayoluna sürekli pozitif basınç (CPAP tedavisi) uygulanmasıdır. Obezite cerrahisi ile kilo vermek de tercih edilebilir bir yöntemdir. Bu hastalarda yapılabilecek en önemli hatalardan biri, nefes darlığını sadece yüksek oksijen kullanarak düzeltmeye çalışmaktır. Bu durum hastadaki karbondioksit artışına yol açarak şikayetlerin artmasına, hatta solunum durmasına bile neden olabilir.
KOAH VE BRONŞİT
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH), akciğerleri etkileyen kronik bronşit ve veya amfizemle karakterli ilerleyici bir hastalıktır. KOAH, genellikle sigara içimiyle ilişkilendirilen ve zamanla nefes almada zorluklara, öksürüğe, balgam üretimine ve nefes darlığına neden olan bir durumdur. KOAH, akciğerlerdeki hava yollarının daralması, iltihaplanması ve zarar görmesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum, hava akışını sınırlar ve nefes almayı zorlaştırır. Obezite ve KOAH arasında birçok ilişki bulunmaktadır. Obezite, KOAH gelişme riskini artırır. Aşırı kilolu veya obez bireylerin, normal kilolu bireylere kıyasla KOAH'a yakalanma olasılığı daha yüksektir. Obezite, solunum fonksiyonlarını etkileyerek akciğerlerin havayolu direncini artırır ve KOAH gelişme riskini yükseltir. Her ikisi de akciğer fonksiyonlarında bozulma ve kanda oksijen düşüklüğü ile beraber vücuttaki iltihap mekanizmalarını harekete geçirerek yaşam kalitesinde azalmaya ve hatta ölüme yol açabilmektedirler. KOAH’lılar da eforla nefes darlığının artmasıyla fiziksel egzersiz kapasitesi de giderek azalır. Obezite, hareketlilik ve nefes alma yeteneğini kısıtlayarak KOAH hastalarının egzersiz yapma kabiliyetini daha da zorlaştırır. Bu da genellikle KOAH semptomlarının kötüleşmesine ve yaşam kalitesinin düşmesine neden olur. Obezite, KOAH tedavisi üzerinde de bazı zorluklar yaratabilir. Obezite, KOAH'da kullanılan ilaçların etkinliğini azaltabildiği gibi inhaler ilaçların doğru kullanımını da zorlaştırabilir. Ayrıca, obezite cerrahisi geçiren bazı KOAH hastaları, ameliyat sonrası solunum problemleriyle karşılaşabilir. Bu nedenlerle, obeziteyi düzeltmek, KOAH riskini azaltmaya, şikayetlerin şiddetini hafifletmeye yardımcı olacak ve nefes almayı kolaylaştıracaktır.
GÜNLÜK YAŞAMDA SORUN
Astım ve obezite, günlük yaşamda sık görülen bir durumdur. Obezitenin astım gelişimi için bir risk faktörü olduğu ve astımı olan hastalarda ciddi ve kontrol edilmesi zor astıma neden olduğu bilinmektedir. Buradaki temel neden, vücuttaki iltihap mekanizmalarının artması ile oluşan vücut içindeki zararlı maddelerin havayolunun daralmasında kolaylaşmaya ve artmaya yol açmasıdır. Ayrıca obezite, astımı olan bireylerde kalp hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon gibi durumların gelişme olasılığını artırdığı için, astımın yönetimini daha da zorlaştırabilmektedir. Astımı olan obez bireylerde kilo vermek, astım semptomlarını hafifletecek ve astımı kontrol altına almayı kolaylaştıracaktır. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek astım şikayetlerini azaltmaya ve daha rahat nefes almaya yardımcı olacaktır. Obezite ve solunum sistemi hastalıkları arasında bir diğer önemli konu akciğer enfeksiyonlarına yatkınlık olmasıdır. Akciğerlerin doğru ve yeterli şekilde havalanmaması, solunum yolu savunma sistemini sağlayan hücrelerin iltihap mekanizmaları ile görevini tam yapamaması sonucunda akciğer enfeksiyonlarına yatkınlık görülebilmektedir. Bu durum altta yatan ve yukarıda bahsedilen kronik akciğer rahatsızlıkları olanlarda hayatı tehdit edici boyutlarda olabilmektedir.
Paylaş