Bülent Katarcı

Sıcak çarpmasın

1 Eylül 2019
EYLÜL ayına geldik, ama sıcağa bağlı sağlık sorunları henüz sona ermedi. Yaz rüyanızın tatsız bir maceraya dönüşmesini istemiyorsanız, bu yazıyı dikkatle okumanızda fayda var!

 


Her şeyden önce sıcağa bağlı sağlık sorunlarının önlenebilir şeyler olduğunu bilmelisiniz. Basit bir sıcak yorgunluğundan hayatı tehdit edici güneş çarpmasına kadar değişebilen bu sorunların neden oluştuğunu, kimlerin, ne zaman daha fazla risk taşıdığını, önleyici yöntemleri bilirseniz, tatil keyfinizi bölecek sürprizlerden uzak kalır, eğlenmenin de, dinlenmenin de keyfini çıkarırsınız. Sıcak havaların, özellikle de güneşle kontrolsüz buluşmaların yaratabileceği bazı sağlık sorunları var ve bir bölümü hayatı tehdit edici olabiliyor. Bu nedenle Uz. Dr. Ülkümen Rodoplu’nun uyarılarını dikkatle okumanızı öneriyorum.


RİSK FAKTÖRLERİ
* Sıvı kaybına bağlı vücudun kuruması, * Şişmanlık, * Kalın giyecekler, * Fiziksel performans düşüklüğü, * Kalp ve damar hastalıkları, * Cilt hastalıkları (yanık, egzema, sedef, ter bezi bozuklukları), * İleri ve küçük yaş grubu, * Hareketsizlik, * Alkolizm, * İlaçlar (kokain, amfetamin, opiatlar, antipsikotikler, antikolinerjikler, kalsiyum kanal blokerleri, beta blokerler, diüretikler, sempatomimetikler), * Uzun süre ısıya maruz kalma (sporcular, nöbetçi askerler, madenciler, itfaiyeciler, afet iyileştirme çalışanları)

NELER OLUR?

Yazının Devamını Oku

Şaşılık ve tedavisi

25 Ağustos 2019
Her göz, tıpkı cildimiz gibi dıştan değil, içten beslenmeyi hak ediyor.

 

Çünkü siz ne kadar sağlıklı kalırsanız kalın, karşılaşabileceğiniz önemli bazı göz sorunları da var ve bunlar yaşamın doğal neticeleri değil, sizin gözlerinize gösterdiğiniz ilgiyle bağlantılı hastalıklar. Bu nedenle hepimizin gözlerini yavaş yavaş mercek altına almasında fayda var. Özel Ata Sağlık Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı, göz hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Safiye Yılmaz, size kısa, ama öz bir ‘şaşılık’ notu hazırladı... Bakın Dr. Yılmaz şaşılığı ve tedavi yöntemlerini nasıl anlattı.
“Strabismus veya bilinen adıyla şaşılık, gözlerin yanlış pozisyonda bulunup farklı noktalara doğru baktığı, paralelliğinin bozulduğu bir durum. Gözlerden biri tam karşıya bakarken diğeri dışa, yukarıya, içe ya da aşağıya bakmaktadır. Yanlış pozisyon sürekli belirgin olabileceği gibi bazı yöne bakışlarda da ortaya çıkabilmektedir. Gözün hareketini, dışına yapışan kaslar sağlar. Her bir gözde 6 kas bulunur. Bu kaslar gözleri uyum içinde hareket ettirerek devamlı birlikte odaklanmayı sağlar. Bu kasların bir veya birkaçının görevini iyi yapamaması durumunda şaşılık meydana gelir. Bebeklerde ilk 3 ayda ara sıra olan göz kaymaları normal. Çünkü bu döneme kadar bebekler gözlerini paralel tutan her iki gözüyle algılama yeteneğini geliştirmemişlerdir. Daha sonra olan kaymalar mutlaka göz hekimince değerlendirilmelidir.

 

 

 

NEDENLERİ

Şaşılığın oluşmasında tek bir neden yoktur. Sorunlu hamilelik dönemi, doğumun problemli olması, çocuğun gelişimi, geçirdiği hastalıklar şaşılığa yol açabilir. Genetik yatkınlık da söz konusudur. Ailede gözünde kayma olan varsa çocuklarda şaşılığın görülme ihtimali artar. Çocukluk döneminde yani 2 yaşından sonra görülen şaşılıklarda genellikle neden göz bozukluklarıdır. Şaşılığa yatkınlığı olan bir çocukta gözdeki kayma, ateşli bir hastalık veya bir travma (düşme, ameliyat, kaza) sonrası başlayabilir.

Yazının Devamını Oku

5 yıldızlı otel konforunda hastane

18 Ağustos 2019
SAĞLIK alanında pek çok başarılı işe imza atan Özel Tınaztepe Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmet Bektur, Bayraklı’ya 5 yıldızlı otel konforunda hastane yaptı.

 


Tınaztepe Galen Hastanesi ile hizmet yelpazesini büyüteceklerini söyleyen Bektur, “Buca Tıp Merkezi ve Tınaztepe Hastanesi’ni İzmir üretti, büyüttü. Sağlık alanında halkın beklentisini karşıladık. Madem ‘sağlık kenti İzmir’ diyoruz, markalaşmak istiyoruz, madem İzmir tarihiyle coğrafyasıyla dünya tıp tarihine imza atmış bir merkez, Bergamada’da dünyanın ilk sağlık merkezi Asklepion’da dünyanın en iyi hekimlerinin yetiştiğini biliyoruz, o zaman bu yatırımlar gerekliydi” diyen Dr. Bektur, yeni hastaneyi şöyle anlattı:

HİPOKRAT’TAN DAHA ÖNEMLİ
“Galen, tıpta yaptıkları açısından bence Hipokrat’tan bile değerli. Bergamalı. Tıbbı ilk öğrendiği ve uyguladığı yer ise Bayraklı. Bizim hastane için düşündüğümüz yerle arası metrelerle ifade ediliyor. Bundan 2 bin yıl önce tıp eğitimi verilen yer. Elbette en iyi hastanenin olduğu yer Bayraklı. Yani sorsak oradaki toprağa kayalara tıp adına konuşacağı çok şey var. Belki dedik bize de bir şeyler fısıldarlar.”

SON MODEL TIBBİ CİHAZLAR
Tınaztepe Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmet Bektur, Tınaztepe Galen Hastanesi’nde bulunan tıbbi cihazların hepsinin yeni model olduğunu belirterek, “İzmir de marka haline gelen Tınaztepe Sağlık Grubu çatısı altında Buca Tıp Merkezi, Torbalı Tıp Merkezi ve Tınaztepe Hastaneleri’ni kurduk. Bayraklı’daki hastanemizi Ege Bölgesi’nin en uç açıklarını kapatan bir merkez olarak planlıyoruz. Burada onkoloji bölümündeki eksiklikleri tamamlayacağız, nörolojik bilimler lokomotifimiz olacak. Misyonumuz, sağlık için İstanbul’a göçü engellemek ve yurt dışından İstanbul’a akan sağlık turizminin yönünü İzmir’e çevirmek. Kısacası, Türkiye’de doğru sağlık hizmeti arayanları İzmir’e getireceğiz.”


Yazının Devamını Oku

Duygusal yeme problemi

11 Ağustos 2019
UZMANLARA göre, dikkat etmediğinizde ‘Ruhsal gerginlik ya da açlığınızı gidermenin çözümünü, bir şeyler yemede arayan biri’ haline gelebilirsiniz. Özellikle çalışan, yalnız yaşayan, depresyon eğilimi olan, kolay öfkelenen, alıngan ve kırılgan biriyseniz, ‘duygusal yeme problemi’ kilo sorununuzun temel nedeni olabilir.

Eğer tokken de bir şeyler yeme ihtiyacı hissediyorsanız, sinirli ve gerginken kendinizi kucağınızda kocaman bir pizza kutusuyla buluyorsanız, üzüntünüzü tatlılarla geçiştirmeye çalışıyorsanız, yedikçe yiyor, sonra da müthiş bir pişmanlık duygusu içinde yorgun düşüyorsanız, kilo sorununuzun arkasında ‘duygusal yeme’nin olabileceği aklınızda olsun.

BEDEN ALGISI ÖNEMLİ
Uzmanlar, aşırı miktarda besin tüketimi (Bulimia) veya sağlığı tehdit edici boyutlarda besin reddi (Anoreksiya) ile ortaya çıkan ‘yeme bozuklukları’nın ciddi hastalıklar olduğunu söylüyor.
Hiç ‘beden algısı’ diye bir şey duydunuz mu? Kişiliğin temel bileşenlerinden olan, özellikle ergenlikte kendiliğin simgesi olan beden algısı, varoluş duygusu yanında günlük yaşamın stresiyle de başetmemizi sağlıyor. Bebeklikte başlayan ve yaşam boyu süren bu algıyı, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Funda Aksu açıkladı. Beden algısı ve yeme bozukluklarının anatomisini anlatan Aksu, beden imgesinin gelişmesinin kişinin kendi bedenine duyarlılığından toplumun beden görüntüsüne kadar pek çok faktöre bağlı olduğunu dile getirdi.

DÜZENLİ SPOR YAPANLAR
Ergenlik döneminde olan kız ve erkek öğrencilerde yapılan bir araştırmaya göre diyet yapan grupta yapmayanlara göre daha düşük beden algısı ve kendilik algısı olduğunun saptandığını aktaran Aksu, fitnes uzmanları üzerinde de bir çalışma yapıldığını, düzenli spor yapanların beden algılarının diğer kişilere göre daha olumlu olduğunu dile getirdi. Yetişkin beden algılarının kültürel değerler, deneyim, karşılaştırma gibi pek çok dinamikten beslendiğini belirten Aksu, “Özellikle kadınlar, erkeklerle karşılaştırıldıklarında, kendi bedenleri hakkında daha eleştirel, ağırlık ve görünüşleri hakkında daha ilgili ve bedenlerinden daha hoşnutsuzdurlar. Bu yönelimin, kadınları bedenselleştiren ve kadını biyolojisinden dolayı zayıf ve kırılgan bulan görüşlerle bağlantılı olma olasılığı yüksektir” dedi.

Yazının Devamını Oku

‘Sarı nokta’da göz içi mercek

4 Ağustos 2019
YAŞLANAN, ömrü uzayan bir toplumuz.

Bu, güzel ve olumlu bir gelişme. Ne var ki, yaşlanmanın da kendine has bazı sorunları var. Yaşlandıkça her organda olduğu gibi gözlerde de bazı değişmeler oluyor. Göz yaşlanmasının yarattığı sağlık sorunlarının başında sarı nokta ve katarakt geliyor. Görme yeteneğiniz giderek bozuluyorsa, önce bir süre objeleri ve kişileri çarpık ya da yamuk görmeye başlıyorsanız, sarı nokta hastalığına yakalanmış olabilirsiniz. Bu hastalığın ne olduğunu ve nasıl ortaya çıktığını bilmiyorsanız, Karşıyaka Göz Hastanesi’nden Doç. Dr. Göktuğ Söymenoğlu size ‘kısa ama öz’ bir ‘sarı nokta’ notu hazırladı. Bakın neler anlatıyor Dr. Seymenoğlu...


OKUYAMIYOR, KİŞİYİ SEÇEMİYORUM
“Yaşa bağlı makula dejenerasyon (sarı nokta hastalığı), gözün merkezi görmesinden sorumlu ‘makula’ (sarı nokta) bölgesinin bozulup fonksiyonunu kaybetmesi ile oluşur. Sarı nokta hastalığı olan kişinin özellikle merkezi görmesi kaybolur, baktığı yerin ortasında karanlık bir leke görür ya da aslında göremez, kenar kısımları daha net görür. Hastaların en çok şikayet ettiği ‘okuyamıyorum, torunumun yüzünü göremiyorum, karşımda oturan kişiyi seçemiyorum, dolmuş-otobüslerin yazılarını okuyamıyorum’ gibi şikayetleri olmaktadır. Bu tür hastalar tek başına sokağa çıkamadıkları gibi baktıkları noktayı göremedikleri için okuyamaz, yazamaz, araba, bilgisayar ya da telefon kullanamaz, televizyon izleyemez. Karşısında duran kişinin yüzünü seçemez.


HASTALIK TEDAVİ EDİLEMİYOR
Bu hastalarda görmeyi artırmak için uzun yılların verdiği klinik ve deneysel çalışmaların ürünü olan yeni nesil makula lensleri kullanılmaya başlandı. Bu özel mercekler sarı nokta hastalarında görmeyi nasıl artırır? Bu yapay mercek hastalığı tedavi etmemekle birlikte görüntüyü, retinada görme fonksiyonu olmayan hasarlı bölgeden (sarı nokta) alıp gören sağlıklı retina bölgelerine doğru kaydırır. Merceklerle sarı nokta hastalığı tedavi edilmemekte, ilerlemesi de durmamaktadır. Yani hastalığa direkt bir etkisi yoktur. Bu nedenle ameliyattan önce sarı nokta hastalığının stabil hale gelmiş olması, yani ilerlemesinin durup hastalığın son halini almış olması gerekir. Merceklerin 2 tipi bulunmaktadır. Bir çeşidi tek göze takılarak sadece yakın görme fonksiyonunu (okuma, yazma, cep telefonu kullanma gibi) artırmakta, bir diğeri ise iki göze birden uygulanarak hem yakın hem de uzak görme fonksiyonunu (karşısındaki insanların yüzlerini seçme, tabelalardaki yazıları okuma gibi) artırabilmektedir.”

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuzla birlikte ortodonti tedavisine

28 Temmuz 2019
DİŞLERİN damaktaki dağılım bozukluğunu gidermek ve estetik görünüm yanında sağlıklı bir ağız yapısına sahip olmak için uygulanan bir tedavi yöntemi olan ortodonti, 9-14 yaşlarında başlasa da pek çok ebeveyn çocuğu sayesinde bu ertelediği hizmeti almaya karar verebiliyor.


İzmir Kahramanlar’da tam teşekküllü ameliyathanesi ve teknik donamı ile 8 ay önce açılan Özel CTG Ağız Diş Sağlığı Merkezi Genel Müdürü ve ortodonti uzmanı Doç. Dr. Gülay Vural sorularımızı yanıtladı. Erişkinlerin ortodonti birimlerine estetik taleplerle geldiğini, sosyal hayatta kendinden emin bir gülüşe sahip olmak istediğini vurgulayan Vural, “Bunun yanı sıra erken diş kayıpları veya dişeti hastalıkları nedeni ile dişlerde kayma olabiliyor. Bu gibi durumlarda da protezi yapan hekimler ya da dişeti hastalıklarının tedavisini yapan periondontoloji uzmanları bu dişleri düzeltmemizi istemektedirler. Dolayısı ile multidisipliner çalışma dediğimiz, branşların birbirini desteklediği konularda, ileri yaşta da ortodontik tedavi yapılabimektedir” dedi.

9-14 EN UYGUN YAŞ
Tedavi için ideal yaş aralığının ise 9-14 olduğunu, en sık karşılaşılan bozukluğun da damakta çapraşık yerleşim olduğunu kaydeden Vural, bu bozuklukların çocuklara “vampir”, “tavşan” gibi isim takmalara kadar gittiğini ve eğitim hayatını olumsuz etkileyebildiğini söyledi. Vural, şöyle devam etti:
“Çapraşıklığın da, seyrek dişlerin de kökeninde birinci sırada anne ve babadan alınan genetik özellikler rol oynamaktadır. Ortodonti uzmanları buna “çapraz intikal” demektedir. Örneğin çocuk anneden küçük diş, babadan büyük çene almışsa dişlerde aralıklar oluşmaktadır. Tam tersine; babadan iri diş, anneden küçük çene almıştır o zaman da dişler sığışamadığı için çapraşıklık olmaktadır. İkinci neden; süt dişlerindeki ara yüz çürüklerinin zamanında tedavi edilmemesidir. Bu durum çene boyutunda küçülmelere ve dişlerin mevcut çeneye sığmamasına neden olmaktadır. Üçüncü neden ise çürüyen süt dişlerinin erken kaybedilmesidir. Bu durum da ara yüz çürüklerinin yarattığı boşluk çene kemiğinin küçük kalmasına ve sonrasında gelen dişlerin sığamadıkları için çapraşıklaşmasına neden olmaktadır.”

Yazının Devamını Oku

Güzelbahçe’de aktif yaşlanın

22 Temmuz 2019
Türkiye’nin nüfusu gittikçe yaşlanıyor. İzmir, yaşlı nüfusa sahip şehirler arasında ön sıralarda yer alıyor.

 

Yaşlılara sunulacak sosyal sorumluluk projelerine ihtiyaç da giderek artıyor. İnsanların aktif yaşlanmalarını sağlamak, özellikle yaşlılıkla birlikte görülme sıklığı artan ve son yılların trend hastalıkları içerisinde yer alan ‘alzheimer’ın ötelenmesi, erken tanılanması, farkında olunması, önemli konular arasında... İzmir’de ‘aktif yaşlanma’ ile ilgili önemli projeler üretiliyor. Bunlardan biri de Güzelbahçe’de hayata geçiriliyor.
Konunun ayrıntılarını nöroloji uzmanı, proje yürütücüsü, Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şubesi Onursal Başkanı, Güzelbahçe Kent Konseyi Çevre ve Sağlık Çalışma Grubu Başkanı Dr. Aysel Gürsoy ile konuştuk. ‘Aktif yaşlanma’nın insanların yaşamlarının ileri dönemlerinde sağlıklı kalmaları, hatta çalışmaya devam etmeleri için neler yapmaları gerektiğini söyleyen bir kavram, hatta yaşam tarzı olduğunu ifade eden Gürsoy, “Yaşlanma doğumla başladığına göre, hedefe ulaşmak ve başarılı yaşlanma, gençlik hatta çocukluk döneminde başlamalı” dedi.

BUNLAR VARSA DOKTORA GİT

Alzheimer konusunda farkındalık yaratılması gerektiğine işaret eden Gürsoy, uyarıcı bulguların hafıza kaybı, alışıldık işleri yapma güçlüğü, lisan problemleri, zaman ve yere oryantasyon bozukluğu, karar verme yetisinde bozulma, soyut düşünme bozukluğu, eşyaları yanlış yerlere koyma, kaybetme, duygu durum ya da davranış değişiklikleri, kişilik değişiklikleri, bir işe başlama yeteneklerinde kayıp olduğuna dikkat çekti. Bunlardan en az 3 tanesini kendinde gözlemleyen bir kişinin doktora başvurması gerektiğini belirten Gürsoy, korunmak için de Cleveland Clinic, Keep Memory Alive Organizasyonu’nun önerilerini aktardı: Zihinsel olarak zorlayıcı ve ilginç aktivitelerle meşgul ol. Kademe kademe yeni bilgiler öğren. Yeterli uyu. Stresi azalt. Fiziksel aktiviteleri sürdür. Sosyal ilişkiler içinde ol.

PROJEDE NELER YAPILDI?

Alzheimer hastalığına karşı müzik terapisinin de kullanılabildiğini aktaran Gürsoy, 17. yüzyılda başlangıçta dövüş sanatı olarak geliştirilen, sonrasında sağlıklı yaşam için uygulanmaya başlayarak yaygınlaşan, aerobik kapasiteyi, kas gücünü, esnekliği ve dengeyi artırdığı, aynı zamanda psikolojik fayda sağladığı düşünülen zihin-beden-egzersiz metodu olan Tai Chi’ye dikkat çekti. Gürsoy, proje ile ilgili olarak da şu bilgileri verdi: “Güzelbahçe aktif yaş alıyor, alzheimerı öteliyor projesi, aktif, bağımsız, özgür, komşusunu önemseyen, önce hastalanmamak bilinci gelişmiş, sağlıklı bir toplum oluşmasına katkıda bulunmayı amaçlayan, 2016 yılından beri devam eden bir sivil toplum çalışması. Proje sorumlusu, Güzelbahçe Kent Konseyi Başkanı Cem Koç, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce. Proje katılımcıları İzmir Tabip Odası ile Ege Geriatri Derneği. Projemizin ilk yılında her perşembe farklı parkta etkinlikler düzenlendi. İkinci yılında ise her ayın ilk cumartesi günü deniz kenarı ve parklarda katılımcılarla birlikte etkinlikler devam etti. Ayrıca alanında uzman konuşmacılardan destek alınarak Güzelbahçe’de aktif yaşlanmak isteyen bireylere farklı konularda eğitimler verildi.”

Yazının Devamını Oku

Tansiyon yüksekse her gün ölçülmeli

14 Temmuz 2019
Türkiye’de her üç yetişkinden birinde görülen hipertansiyon, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda önemli hastalıklara ve organ hasarlarına yol açıyor.

İBeslenme şekilleri, mevsim geçişleri, psikolojik durum ve kullanılan ilaçlar gibi faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilen hipertansiyon, yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabiliyor ya da bazı durumlarda ilaç tedavisi gündeme geliyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selahattin Fehmi Akçiçek, kişiden kişiye değişebilen belirtilere yol açan hipertansiyona karşı alınması gereken önlemler hakkında ayrıntılı bilgiler verdi...

- YÜKSEK TANSİYON NEDİR?: Organ ve dokuların ihtiyacı olan oksijen ve besin maddelerini taşıyan kanın, vücutta dolaşabilmesi için belirli bir basınca ihtiyaç var. Bu basıncın 140–90 mmHg’nın üzerine çıkması, yüksek tansiyon olarak adlandırılıyor. Organlarda kalıcı hasara ve ölüme yol açabilen, erişkinlerin en sık görülen uzun süreli hastalık. Kan basıncı yüksekliğinin nedeni yüzde 90-95 hastada bilinmiyor. Ancak genetik faktörler ve böbrekten tuz atılmasıyla ilgili bozukluk en önemli iki unsuru oluşturuyor.

- HANGİ ÖNLEMLER ALINABİLİR?: Tuz alımının kısıtlanması (günlük 5-6 gram = 1 çay kaşığı), kilo fazlalığının giderilmesi, tütün ve alkol tüketilmemesi kan basıncını düşürmenin yanı sıra kullanılan ilaçların etkinliğini de artırıyor. Hatta yalnızca bu önlemlerle bazı hipertansiyon hastalarının ilaç kullanmadan iyileşebilmeleri mümkün olabiliyor.

- HANGİ SIKLIKLA ÖLÇELİM?: Günün herhangi bir saatinde ölçülebilir; her gün değişik saatlerde ölçülmesi daha yararlı. Şikayet olduğu an, mutlaka ölçülmeli. Hipertansiyon tanısı henüz konulduğunda her gün, tansiyon kontrol altına alındığında bir-iki haftada bir, kan basıncı normal olanlarda ise yılda bir-iki kez ölçülmesi yeterli.

- YA HİÇ ŞİKAYETİM YOKSA?: Şikayet bulunmaması, kan basıncı yüksekliğinin yol açtığı ölüm ve organ hasarı gelişme riskini azaltmaz. Bu hastalar genellikle gerekli tedaviyi almadıkları için, kan basıncı yüksekliğiyle ilgili şikayeti bulunanlara kıyasla daha büyük bir tehlike içinde.

- İLACIMI NE ZAMAN ALMALIYIM?: İlacın her gün aynı zamanda alınması, etkisinin gün boyunca devam etmesi bakımından önemli. Gün içinde bir-iki saatlik oynamaların önemi yok. Ama bir gün sabah, ertesi gün akşam almak doğru değil.

- İLACA DİRENÇ GELİŞİR Mİ?: Hayır. Kan basıncını düşürücü etkinin zayıflaması, genellikle tedaviye hasta tarafından başlangıçta gösterilen özenin (tuz kısıtlaması, ilacın hergün alınması, kilo verme gibi) azaldığını düşündürür.

Yazının Devamını Oku