Yaz aylarında bazı hastalıklarda artış gözlenmesi oldukça normal. Ancak ülkemizi etkisi altına alan kavurucu sıcaklar, özellikle besin zehirlenmesi vakalarının görülme sıklığını bir hayli artırmış görünüyor. Çünkü bugünlerde birçok kişi, ishal, kusma, halsizlik, karın ağrısı ve yüksek ateş gibi ciddi belirtilerle sağlık merkezlerine başvuruyor. Gıda zehirlenmesi, hafif seyirli ve kısa süreli bir hastalık olması nedeniyle genellikle ciddiye alınmayabiliyor. Ancak bağışıklık sistemi zayıf olanlar, yaşlılar, çocuklar ve bebekler için ölüm riskini beraberinde getiren bir sağlık sorunu olduğunu da unutmamak gerekiyor.
BESİNLER NASIL ZEHİRLİ HALE GELİYOR?
Gıdaların sıcak ortamda unutulması veya uygun olmayan koşullarda saklanması sonucu oluşan bakteriler ve bunların ürettikleri toksinler, bizleri hasta edebiliyor. Bugünlerde yaşadığımız yüksek sıcaklıkların da besinlerin daha çabuk bozulmasına katkı sağladığı kesin. Ayrıca hijyenik ortamlarda hazırlanmayan, iyi pişmemiş veya temiz olmayan sularla yıkanan sebze ve meyveler de besin zehirlenmesine yol açabiliyor. Bazı besinler, diğerlerine göre çok daha çabuk bozulabiliyor. Özellikle uygun koşullarda saklanmayan et, tavuk, balık, mayonez, süt ve süt ürünleri, yumurta, deniz mahsulleri, sütlü tatlılar ve dondurma gibi besinlerde bakteriyel bozulmaları sıkça görüyoruz.
BELİRTİLER 72 SAAT İÇİNDE GÖZLENİYOR
Besin zehirlenmeleri genellikle kısa süreli ve hafif seyreden bir hastalıktır. İlk belirtiler, gıdanın tüketiminden 30 dakika sonra veya 72 saat içerisinde ortaya çıkabilir. Gıda zehirlenmesi tablosunda en yaygın görülen belirtiler arasında ise bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, karında kramp, mide yanması gibi sindirim sistemini ilgilendiren sorunlar yer alır. Bunların yanı sıra ateş, üşüme, titreme, sıcak basması, halsizlik gibi yakınmalar da gözlenebilir.
RİSKLİ GRUPLAR İÇİN ÖLÜMCÜL OLABİLİR
Serinlemek amacıyla girdiğiniz havuzlarda gün boyu çok güzel vakit geçiriyor olabilirsiniz. Ancak bu eğlenceli anların neden olduğu bazı hastalıklar, keyfinizi kaçırabiliyor. Özellikle bugünlerde kadınların kâbusu olan vajinal mantar enfeksiyonunun görülme sıklığı arttı. Bunun da en önemli nedeni elbette ki hijyenik olmayan ve fazla klorlu suya sahip olan havuzlar. Çünkü klor, kadınların vajen florasını bozan bir dezenfektan. Havuza her girdiğinizde klor nedeniyle genital bölgenizin doğal yapısı zarar görüyor ve florayı koruyan yararlı bakteriler ölüyor. Bunun sonucunda da mantar gibi diğer organizmaların vajinal bölgede üremesi kolaylaşıyor. Yani kirli havuzların yanı sıra aşırı klorlu havuz suyu da kadınların vajinal mantar enfeksiyonuna yakalanmasına neden olabilir.
ISLAK MAYOYLA GEZMEK DE MANTAR YAPIYOR
Sıcak, nemli, ıslak, terli ve kapalı vücut bölgeleri, mantar hastalığının en sevdiği alanlardır. Bu nedenle mantar enfeksiyonları yaz aylarında daha çok ortaya çıkar. Özellikle deniz ve havuz sonrası ıslak mayoyla dolaşmak, vajinal mantar enfeksiyonu oluşmasındaki en önemli nedenlerden biridir. Islak mayo ile dolaştığınız her an, kasık ve genital bölge mantarlarına uygun ortam oluşturmuş oluyorsunuz. Bu nedenle yanınıza mutlaka yedek bir mayo almayı ihmal etmeyin.
YANMA, KAŞINTI VE AKINTI VARSA DİKKAT!
Yaz aylarında genital bölgenizde yanma, kaşıntı, batma ve akıntı belirtilerini gözlemliyorsanız, o zaman geçmiş olsun! Çünkü mantar enfeksiyonu sizi yakalamış demektir. Kadınların yaşam kalitesini düşüren bu hastalıkta özellikle kaşıntı oldukça şiddetlidir. Öyle ki hastaların çoğu kaşıntı nedeniyle doktora başvurur. Hastalarda genellikle beyaz renkli ve kokusuz bir akıntı da görülür. Bu belirtilere ek olarak bazen idrar yaparken yanma hissi ya da cinsel ilişki esnasında ağrı gibi semptomlar da gelişebilir.
TEDAVİ İÇİN GEÇ KALMAYIN!
Temmuz ayının ortalarına geldiğimiz bu dönemde deniz ve havuzdan bulaşan hastalıkların görülme sıklığı da arttı. Bu hastalıklardan bir tanesi de dış kulak yolu enfeksiyonu. Havuz, deniz ve duşta kulağa su kaçması sonucu ortaya çıkan bu hastalık, önemsenmediği zaman, işitme kaybına ve hatta tinnitus (sürekli kulak çınlaması) hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Yüzme aktivitesi sırasında kulaklara sık sık su kaçması, her ne kadar toplumumuzda sorun olarak algılanmasa da bu durum, şiddetli ağrılarla sizi yıpratan bir hastalık şeklinde karşınıza çıkabiliyor. Üstelik kulağınızda kalıcı hasarlara bile neden olabiliyor.
KLORLU SU, DIŞ KULAK FLORASINI BOZUYOR
Havuz suyu temizliğinde kullanılan klor da dış kulak yolu enfeksiyonunu tetikleyebiliyor. Çünkü bol klorlu havuzlar, kulak yolunda bulunması gereken zararsız mikropları yok ederek, kulak kanalının florasının bozulmasına neden oluyor. Bu durum da hastalık yapan bakterilerin daha kolay bir şekilde üremesine yol açıyor. Bu nedenle ister kirli ister temiz olsun, kulağınıza kaçan su, sizleri her daim hasta edebilme potansiyeline sahip.
ÖNCE KAŞINTI SONRA ŞİDDETLİ AĞRI GELİYOR
Dış kulak yolu enfeksiyonu belirtilerini kesinlikle göz ardı etmeyin. Çünkü hastalığın seyri gerçekten zorlu geçebiliyor. Enfeksiyon, kendini ilk olarak kulakta kaşıntı ve dolgunluk hissi ile gösteriyor. Sonrasında ise giderek şiddetlenen bir ağrı başlıyor. Bu ağrıyı kulak kepçesine dokunduğunuz zaman bile hissedebiliyorsunuz ve ağrı giderek daha da artıyor. Bazı hastalarda ağrı o kadar şiddetleniyor ki ağzın açıp, kapatılmasına bile engel olabiliyor. Ardından kulağınızda şişme ve akıntı ortaya çıkıyor. Bu semptomların ardından işitme azlığı da geliyor. Yüksek enfeksiyon döneminde ise ateş de ortaya çıkıyor. Anlayacağınız, dış kulak yolu enfeksiyonu gerçekten ağrılı bir süreci beraberinde getiriyor. Bu belirtilerden birkaçını yaşadığınızı hissettiğiniz anda mutlaka Kulak Burun Boğaz uzmanına başvurmayı ihmal etmeyin. Aksi taktirde hastalığın tedavisi de iyileşme süreci de zorlaşır.
KULAK TEMİZLEME ÇUBUĞU KULLANMAYIN!
Sıvı kaybına bağlı gelişen halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, bilinç bulanıklığı ve akut böbrek yetmezliği gibi sorunlar nedeniyle bu sıralar acil servislerde de yoğunluk arttı. Mevsim normallerinin üstünde seyreden hava sıcaklıkları maalesef ki hepimizi perişan ediyor. Güneş yanığı ve güneş çarpmasının yanı sıra vücudumuzda gelişen sıvı kaybı (dehidrasyon) nedeniyle de birçok kişinin sağlığı olumsuz etkileniyor. Vücuttaki sıvı kaybının en önemli nedeni ise terleme. Metabolizmamız artan vücut ısısını terleme ve solunum yolu ile dengede tutmaya çalışıyor. Ancak aşırı sıcaklarda vücudumuzun bu savunma mekanizması yeterli olmuyor ve aşırı terleme ile birlikte su ve elektrolit kaybı ortaya çıkıyor. Kaybedilen sıvının ve minerallerin yerine konmaması durumunda da organlarımız, hücrelerimiz ve dokularımız sağlıklı bir şekilde çalışamıyor. Bu durum da hayati öneme sahip olan organlarımızı olumsuz etkileyerek, ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Vücutta adeta bir şoka neden olan dehidrasyon vakalarının tedavisi ise ancak hastane ortamında gerçekleştirilebiliyor.
MİNERAL EKSİKLİĞİ DE BAŞ GÖSTERİYOR
Yaz aylarında aşırı terleme ile birlikte vücudumuz sadece su değil, tuz ve mineral de kaybediyor. Bu durum da vücudumuzun elektrolit dengesinin bozulmasına neden oluyor. Özellikle bünyemizin sodyum ve potasyum dengesi şaşıyor. Şiddetli dehidrasyon ile birlikte ayrıca sıcak çarpması gibi ısıya bağlı hastalıklar, böbrek sağlığı sorunları, şok ve komaya girme gibi sağlık sorunları da ortaya çıkabiliyor. Tüm bunların dışında sıvı kaybına bağlı ortaya çıkan tansiyon düşüklüğü de yaz boyu peşinizi bırakmıyor.
SIVI VE MİNERAL KAYBI NASIL ÖNLENİR?
Günlük sıvı alma miktarınızı takip ederek, terleme ile oluşan mineral ve su kaybını önlemeniz mümkün. Günlük olarak her 20 kiloya 1 litre olacak şekilde su tüketebilirsiniz. Ancak sıcak havalarda daha fazla suya ihtiyaç duyulacağı için bu miktarı biraz daha çoğaltabilirsiniz. Ancak susamayı beklemeden, su içmeyi alışkanlık haline getirirseniz, sıvı kaybınızı çok daha kolay önleyebilirsiniz. İçtiğiniz sıvı miktarını takip etmekte zorlanıyorsanız da idrarınızın rengini kontrol ederek, durum analizi yapabilirsiniz. Çünkü idrar miktarı ve rengi, vücudun susuzluğunu ele veren belirtilerden biridir. Eğer idrarınızın rengi normalden daha koyu ise bu sizin az su içtiğinizi gösterir.
MADEN SUYU İÇMEYİ İHMAL ETMEYİN
Yaz aylarıyla birlikte ishal vakalarında artış yaşanmaya başladı. Mikrobik nedenlere bağlı ortaya çıkan yaz ishalleri, her yaştan kişiyi etkileyebiliyor. Çoğunlukla viral, bakteriyel veya paraziter nedenlere bağlı oluşan yaz ishalleri, iki-üç gün süren hafif hastalıktan, bilinç bulanıklığı, böbrek yetmezliği, inatçı hipotansiyon ve kalp ritmi bozukluğu gibi ciddi hastalıklara yol açabiliyor. Bu nedenle yaz ishallerine karşı tedbirli olmak, belirtilerini bilmek ve tedbirler almak oldukça önemli.
YAZ İSHALİ NASIL BULAŞIR?
Yaz aylarında ortaya çıkan ishallerin bir numaralı nedeni temiz olmayan suların içilmesi ve bu sularla yıkanmış meyve ve sebzelerin tüketilmesidir. Çünkü havaların ısınması bu enfeksiyona yol açan virüslerin çoğalmasını kolaylaştırır. Bu nedenle besin ve suyla birlikte hastalık, kolaylıkla bulaşır. Bazı zamanlar, şehir şebeke suyunun yeterli düzeyde klorlanması bakteriyel nedenli ishaller için koruyucu olurken; viral kaynaklı ishallerin önlenmesinde yetersiz kalabilmektedir. Bu yüzden kaynağı bilinmeyen sulardan uzak durulmalı, kapalı ve hijyenik sular içmeye özen gösterilmelidir.
SICAKTA BOZULAN GIDALARA DİKKAT!
Yaz aylarında restoran ve cafelerde çok daha fazla vakit geçiriyoruz. Ancak hava sıcaklıklarının 30 derecenin üstünde seyir etmesi besinlerin bozulmasını hızlandırabiliyor. Özellikle tavuk, et, süt ürünleri ve deniz mahsülleri çabuk bozulmaları nedeniyle sorun yaratan gıdaların başında geliyor. Bu tarz besinlerde üreyen bakteriler de ishale davetiye çıkarıyor.
AÇIKTA SATILAN YİYECEKLERDEN UZAK DURUN
Yaz aylarında açıkta satılan ürünlerin tüketimi de artıyor ve besin zehirlenmeleri ile birlikte ishal sorunu da ortaya çıkıyor. Mesela şu an dondurma mevsimi. Süt ürünlerinden yapılan dondurma, çok çabuk bozulabilen bir besindir. Bu nedenle güvenmediğiniz yerlerden dondurma almamaya özen gösterin. Ayrıca tatil mevsimi olduğu için otellerde açık büfe eşliğinde yemekler yeniyor. Bu büfelerde gıdalar sıcağa maruz kalıyor. Bu nedenle bu tarz yerlerde çabuk bozulan besin grubundan uzak durmanızı öneririm.
Bu nedenle güneşe her korunmasız çıktığınızda sadece cilt kızarması ya da içi su dolu kabarcıklarla bu durumu atlatabileceğinizi düşünmeyin. Çünkü güneşin zararlı ışınları, deri hücrelerinde kalıcı hasara neden olarak, kanser gibi ciddi hastalıkları da beraberinde getiriyor. Kısacası güneşin hiç ama hiç şakası yok.
Plajlarda şezlonglara uzanarak güneşlenmek, hepimizi mutlu ediyor. Ancak kavurucu sıcakları yaşadığımız bugünlerde güneş yanığına karşı da önlem almamız şart. Sadece tatil beldelerinde değil şehir hayatında da sıkça yaşanılan sorunlardan biri olan güneş yanığı, aslında herkes için büyük bir tehlike. Genellikle ciltte kızarıklık, içi su dolu kabarcıklar ve ağrı ile kendini gösteren güneş yanığı, vücutta enfeksiyona yol açabiliyor ve deride kalıcı iz bırakabiliyor. Ancak asıl tehlike, UVA ve UVB ışınlarının deri hücrelerinde DNA hasarına neden olarak, cilt kanserine yakalanma riskini artırması. 2023 yılında yapılan güncel bir araştırma güneş yanığı olan kişilerde cilt kanseri gelişme riskinin iki kat arttığını gösterdi. Sorun oldukça ciddi ama bu tehlikeleri önlemenin çok basit bir de yolu var; o da güneşten korunmak.
GÜNEŞ YANIĞI İLE İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKENLER
Elbette ki, bazı zamanlar güneşten kendimizi koruyamayıp, güneş yanığı sorunuyla karşı karşıya kalıyoruz. Peki, bu durumda ne yapmamız gerekiyor? Güneş yanığı olduğunuzu nasıl anlarsınız? Güneş yanığına ne iyi gelir? sorularının yanıtlarını gelin bugün hep birlikte inceleyelim. Çünkü bu konuyla ilgili toplumumuzda doğru bilinen birçok yanlış var ve bu yanlış uygulamalar, cildinize daha çok zarar veriyor. Bu nedenle güneş yanığına karşı nasıl müdahale edilmesi gerektiğini bilmek oldukça önemli.
GÜNEŞ YANIĞI NASIL OLUR?
Bizler için tehlikeli saatlerin 11.00 ile 16.00 olduğunu artık biliyoruz. Özellikle öğle saatlerinde koruyucu sürmeden güneşe çıktığınız zaman, güneş yanığı olma ihtimaliniz oldukça yükseliyor. Güneş yanığı belirtilerinin birkaç saat sonra ortaya çıkması da yanılgılara neden olan önemli bir konu. Çünkü yanmadığını düşünen birçok kişi, daha uzun süre güneşleniyor ve bu durum da güneş yanığını kaçınılmaz kılıyor. Eğer bir de güneş koruma kremi kullanmadıysanız, o zaman ikinci derece yanığa kadar giden bir sonuç ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Ancak et yemeklerinin ağırlıklı olduğu bu sofralarda otururken, her zamankinden biraz daha temkinli olmakta fayda var. Aksi taktirde mide ve sindirim sistemi problemleriyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Peki, ağız tadıyla bir bayram geçirebilmek için nelere dikkat etmeli? İşte ayrıntılar…
Şahane bayram sofralarında ister istemez beslenme alışkanlıklarımızda değişiyor. Aslında bu özel zamanlarda farklı lezzetleri tatmak ve sevdiklerimizle bir arada olmak bizlere de çok iyi geliyor. Bu nedenle bayramda kesinlikle diyet yapmaya çalışmayın. Gözünüz sofralarda yer alan kavurmada, tatlıda, böreklerde kalmasın. Herhangi bir sağlık sorununuz yok ise ağız tadıyla et tüketin ve ikram edilen lezzetleri kabul edin. Yani bayramı, bayram gibi geçirin. Ancak tüm bu beslenme özgürlüğünü yaşayabilmek ve sağlığımıza zarar vermemek için elbette ki, birkaç noktaya dikkat etmemiz de şart. Ama merak etmeyin. Bunlar kesinlikle uygulaması basit ve bir o kadar da sağlığınızı koruyacak ayrıntılar.
HER ŞEYİN TADINA BAKIN AMA ABARTMAYIN!
Bu yıl Kurban Bayramı sıcak yaz günlerine denk geldi. Bu nedenle ağır yemeklerin süslediği bayram sofralarında her şeyin tadına bakarken, abartıya kaçmayın ve yemeklerinizi küçük porsiyonlar halinde tüketmeye özen gösterin. Havaların oldukça sıcak olduğu bu dönemde özellikle su tüketimine de dikkat edin. Günlük 2,5 veya 3 litre su içmeye çalışın.
ETİ DİNLENDİRİN, YUMUŞAMASINI BEKLEYİN
İyi kalite hayvansal protein içeren kırmızı et; demir, çinko, fosfor, magnezyum gibi minerallerin yanı sıra B1, B6, B12 ve A vitaminlerinin en iyi kaynaklarından biri. Bu nedenle zaten günlük beslenmemizde mutlaka yer almalıdır. Ancak bayram günü kesilen hayvan eti, rigor mortis (ölüm katılığı) sebebiyle sert olacaktır. Bu durum da etin zor pişmesine ve zor sindirilmesine neden olarak beraberinde şişkinlik ve hazımsızlığı getirir. Bu nedenle etler, mutlaka bir gün dinlendirilmeye bırakılmalıdır. Kesimin hemen sonrasında etin buzdolabına konulması ise kalitesini ve lezzetini azaltır. Bunun önüne geçebilmek için de parçalara ayrılan etlerinizi kesimden hemen sonra serin bir yerde 6 saat dinlendirin ve sonrasında buzdolabına yerleştirin.
Yaz tatilini sağlıklı ve zinde geçirebilmek için gelin bugün, aslında hepimizin bildiği ama bazen göz ardı ettiği bu hataları birlikte hatırlayalım.
UZUN SÜRE GÜNEŞLENMEK
Özellikle tatil zamanı sahillerde uzun süre güneşlenmeyi hepimiz seviyoruz. Ancak aşırı sıcaklarda uzun süre güneşe maruz kalmak güneş yanıklarını ve hayati tehlikeye neden olan güneş çarpmalarını da beraberinde getiriyor. Özellikle 11.00 ve 16.00 saatleri arasında güneşe çıkmak oldukça tehlikeli. Aşırı sıcaklar, ayrıca tansiyon yükselmesini ve kalp krizini de tetikleyebilir. Tabii uzun süre güneşe maruz kalmanın cilt kanseri riskini artırdığı ve foto yaşlanmaya neden olduğu da unutulmamalı. Bu nedenle güneşlenme sürenizi kısa tutmalı ve mutlaka güneş koruma kremi kullanmalısınız.
HAVANIN SICAK OLDUĞU SAATLERDE SPOR YAPMAK
Sağlıklı bir yaşam sürmenin kilit noktalarından biri de spor yapmaktır. Ancak sıcak olan saatlerde yürüyüş yapmak, koşmak ya da diğer spor aktivitelerini gerçekleştirmek oldukça tehlikeli. Bu nedenle yaz aylarında egzersiz saatinizi ya akşam yemeğinden önceye ya da akşam yemeğinden 2 saat sonrasına erteleyin.
KLİMAYLA YAŞAMAK