EĞER biz doğaya-çevreye saygıyı üniversitelerimize öğretememişsek, ne yapabiliriz?..
İnsan olmayan canlıların da yaşama hakkı olduğunu üniversitelerimiz bilmiyorsa... İlmin kaynağından merhametsizlik fışkırıyorsa... İrfanın çeşmesinden nefret akıyorsa... Bilimin yuvasında ilkellik varsa...
Ne yapabiliriz?..
Ne?..
*
Hacettepe Üniversitesi’nde, sömestr tatilini fırsat bilip zehirli yiyecekler atarak, kampusta ve çevre ormanında yaşayan kedileri-köpekleri öldürdüler...
Atılan zehir yüzünden kuşlar da öldü...
Tilkiler, sincaplar da...
Üniversitenin temizlik şirketi kaç gün ağaçların arasında ölmüş hayvanları topladı.
Bir cılız yavru köpek kaldı, günlerce ağlayarak korulukta annesini araya araya...
O kedilerden-köpeklerden çoğu üniversitedeki iyi yürekli öğrencilere-öğretim görevlilerine sığınmışlardı. Akşamları onların yolunu gözetleyip, çantalarda gizli saklı taşınan yiyecekleri bekliyorlardı.
Tümü öldürüldü...
*
Hacettepe Üniversitesi, çevre-doğa konusunda öğrencilerle yaptığım bir söyleşiden sonra bana plaket vermişti, gurur duyarak evimizin en güzel yerine koymuştum.
O gece plaketi oradan indirdim.
O plaketi bir daha görmeyeceğime ve o üniversiteye bir daha adım atmayacağıma, kendi kendime söz verdim.
*
Hayvanları öldürmek suçtur.
Biz tüm canlıların sevilmesi bir yana, onlara hiç olmazsa yasa gereği yaşama hakkı verilmesini üniversitelerimize dahi anlatamadıysak... Zırcahillere, ruh hastalarına, merhametsiz ve acımasızlara nasıl anlatırız?..
Peki, doğaya saygıyı, canlılara yaşama hakkını unutup, ilkel insanlar gibi anneleri yavrularının, yavruları annelerinin yanında öldürenler, o çocuklara neyi öğretiyorlar o üniversitede?..