- Her gün meydanlarda ekonomik protestolar var ve polis onları dövüyor...
- Enflasyon çift haneye fırladı...
- İşsizlik daha da arttı...
- Tarım çöktü, bal ülkesinde bal dahi kalmadı, Güney Amerika’dan ithal ediyorlar...
- İşte Hasan Cemal Abi dahi beklenilen "Ekonomiye ilişkin beklentiler hiç de iyi değil" diye başlayan yazısını yazdı...
- Sadece İstanbul’da her gün 35 esnaf iflas ediyor...
- Cari açığın "tehdit" sınırını aşıp "tehlike" sınırına girdiği açıklandı...
(........)
Vaziyet kötü olsa bile...
Başbakan ekranlarda "gelinen parlak noktayı" uzun uzun anlattı, büyük ekonomiler arasına girdiğimizi müjdeledi (çünkü kimsenin haberi yoktu) ve "birkaç güne kadar uluslararası derecelendirme sonuçlarının iyi bir şekilde açıklanmasını beklememizi" salık verdi.
Demek ki durum iyi.
Bekledik...
Uluslararası derecelendirme kuruluşu Standart&Poors, Türkiye’nin ekonomik görünümünü "durağan"dan "negatif"e çevirdi mi?..
Daha da açıkçası; Türk ekonomisini sınıfta bıraktı.
O zaman vaziyet kötü...
*
"Nasıl?" sorusu geldiğinde ben her zaman sorarım:
"Durum mu, vaziyet mi?.."
Bence hálá "durumun iyi, vaziyetin kötü" olması, Türkiye’nin uzun süre kendi kendini kandırmasından kaynaklanıyor.
Kemal Derviş’in çizgileri, IMF’nin kriterleri ile idare eden... Duble yol ve hızlı tren dışında kendisinin hiçbir projesi olmayan bir yönetim buraya kadardı.
Ama çoğunluk yanılgısını hálá kabul etmek istemiyor.