Paylaş
BEN denizleri severim.
Gerçi her zaman boğulma olasılığına karşı gerekli önlemleri almışımdır.
‘‘Kaptan’’ olduktan iki sene sonra, Cunda Adası'ndaki komşularımızın şaşkın bakışları altında karımın ‘‘Korkma... Şimdi kollarını kullan’’ telkinleri ile yüzdüğümde hatırladım:
Kaptanlar genelde yüzmeyi bilmezler.
Gemiyi en son terk edişleri bence ondandır.
ODTÜ kurslarına giderek, Prof. Esen Özhan Hoca'nın katkılarıyla ‘‘Kaptan’’ oldum. Siz tabii ki en çok kaptanın Ankara'dan yetiştiğini bilmezsiniz. Bu çok iyi bir eğitimdir.
Bir tek deniz yok, o kadar.
Bir de gemi...
*
Kaptan şapkamı takıp teknenin en emin yerine yerleştiğimde, yüzme bilmenin şart olmadığını düşünerek kıyıdan kıyıdan giderken, pervane sanayiine de katkılarımı sürdürmedim değil.
Ve önceki gün haber verdiler:
Sualtı Araştırma Derneği, bendenize ödül vermiş.
Bu dernek (SAD) Türkiye'nin doğal ve kültürel varlıkları için en aktif çalışmaları yapan bir dernek. 1994 yılında kuruldu, genç ve eğitilmiş üyeleri ile bir yandan deniz canlılarının varlığını korumaya çalışırken, bir yandan sayısız denizaltı zenginliğini ve batıkları saptayıp belgeliyor.
Asıl önemli olan; doğayı-denizi-havayı-suyu-maviyi-yeşili korumak için çırpınan insanlara bir örnektir.
Ödül için teşekkür ederim.
Tabii ki bu ödül kaptanlığımdan, ya da yüzme azmimden dolayı değil, bu bir katkı ödülü.
*
Bu güzel yurdun birçok gönüllüye gereksinimi var.
Bu dağlar, bu ovalar, bu yaylalar, bu gök, bu deniz bizim öz varlığımızdır.
Onlar birer vurulmuş dev gibi can çekişiyorlar.
Denizlerden Marmara işte öldü. Ege, Karadeniz, Akdeniz, her biri yaralı, sancılı.
Bu cinayet durdurulmalı.
Doğa onur gibidir, iyi insanlar onsuz asla yaşayamazlar.
Bir deniz kıyısına vardığınızda, kumsalda diz çökün ve elinizi uzatın denize.
Önce ıslak ıslak elinizi sıktığını, sonra yardım istediğini duyacaksınız.
Söz verin ona.
Yardım edin.
Yardım...
Paylaş