Paylaş
◊ Yıllar sonra yeniden ‘Jesse Pinkman’ olmak nasıl hissettirdi size?
- 6 yıl önce karaktere hoşçakal dediğimi düşünmüştüm. Vince (Gilligan) ve diğer yazarların diziyi bitirme şekli mükemmeldi. Hepimiz bu hikayenin bir parçası olduğumuz için çok şanslı hissediyorduk. Yıllar sonra Vince beni arayıp hikayeyi devam ettirmek için fikirleri olduğunu söylediğinde “Bana çekimlere ne zaman başlayacağımızı söylemen yeterli, orada olacağım” dedim. Vince eğer bir şey yapacağım diyorsa laf olsun diye yapmaz. Dizi bittiğinden beri Jesse aklından çıkmıyordu. Kafasında hep Jesse’ye ne olduğu vardı, o yüzden film ile devam etme fikrini sevdim.
◊ 6 yıl sonra Jesse Pinkman’de neler değişmiş?
- Senaryoyu okumadan önce endişeliydim aslında. Hikayenin nasıl olacağını merak ediyordum. Jesse’yi bıraktığım yerden alıp yeniden başlamak kolay olacak mıydı? Senaryoyu ilk defa Vince’in ofisinde okudum. Koltuğa uzanmış sayfaları çevirirken Jesse’yi nasıl portreleyeceğimi gözümde canlandırmıştım. Beni en çok şaşırtan da üzerinden yıllar geçtiği halde Jesse’nin vücuduna hiç ayrılmamışım gibi girebilmem oldu... Jesse’nin ekran hayatının her saniyesini yaşamış olmak, provaya fazla ihtiyaç duymadan çekimlere başlayabilmemi sağladı.
◊ Başka roller de oynadınız ama sanki Jesse karakteri üzerinize yapıştı. İnsanlar sokakta hâlâ Jesse diye sesleniyordur sanırım...
- Evet. “Hey Jesse!” Beni dünyaya tanıtan bu karakter oldu. Herkes beni Jesse olarak tanıdı. Oyunculuğumun farklı yönlerini izleyiciye göstermem benim görevim. Ama insanların hâlâ sokakta Jesse diye bağırmaları beni rahatsız etmiyor.
DİZİ SIRASINDA GELEN HİÇBİR TEKLİFİ KABUL ETMEDİM
◊ Peki Jesse rolü üzerinize yapıştığı için, sonraki süreçte sürekli benzer rollerin teklif edilmesinden endişe duydunuz mu?
- Hayır! “Breaking Bad”i yaparken kaç rol teklif edildiğini tahmin bile edemezsin. Hepsi uyuşturucuyla bağlantılı filmlerdi. Hiçbirini kabul etmedim. Aynı tür işlerde benzer rollere devam etmek istemediğim için hepsini reddettim.
◊ Sona ermesinden 6 yıl sonra bile “Breaking Bad”i bu kadar özel yapan, izleyicinin hâlâ en favori dizisi olmasını sağlayan nedir sizce?
- Senaryonun yazımı ve hikayenin kendine özgü olması... Daha önce görmediğimiz türden. Benzersiz, farklı... Dizideki her şey samimi, özgün, orijinal. Ve Netflix bizim sonsuz evimiz. Hâlâ insanlar gelip “Dizini yeni izlemeye başladım, daha önce nasıl izlememişim” diyor. Her gün yeni birileri dizimizi izlemeye başlıyor ya da eski izleyicilerimiz geri dönüp yeniden izliyor. Dizinin konusu zamansız, o yüzden yeni hissini kaybetmiyor.
◊ Gelelim “El Camino”ya... Filmde Jesse yeni bir başlangıcın peşinde, kendine yeni bir ev arıyor. Siz yeni bir başlangıç yapmak zorunda kalsanız, ev olarak nereyi seçerdiniz?
- Bir dağ köyü olabilir. Gölleri ve nehirleri olan bir köy. Ya da Hawaii, orayı da seviyorum. Suyun bol olduğu bir yer olsun, yeter.
◊ Kısa bir zaman önce baba oldunuz...
- Evet. Kızım 20 aylık.
◊ Babasının ünlü olduğunun farkında değildir henüz sanırım...
- Yo, hayır, yanılıyorsun. Farkında.
◊ Gerçekten mi?
- Geçenlerde eşim arabada giderken kızım arkadan “dada, dada” diye bağırmaya başlamış. Eşim ne oluyor diye döndüğünde, kızımın arabanın sunroof’undan benim billboard’daki resmime baktığını görmüş. Kızım Los Angeles’ta babasının posterlerini tanıyor. Eşim arabayla posterin yanından geçerken videoya almış kızımı, el sallayıp “Bay bay dada” diyor. Dünyanın en güzel videosu ve hissi... Tarifsiz.
◊ Siz alıştınız mı yolda kendi posterlerinizi görmeye?
- Biraz daha alıştım. İlk başlardaki gibi değilim. Ama tüm şehirde kendimi görmek hâlâ heyecanlandırıyor beni, ne yalan söyleyeyim.
DİZİNİN EN SEVDİĞİM YÖNÜ UYUŞTURUCUYU YÜCELTMEMESİ
◊ “Breaking Bad” uyuşturucu dünyasını konu alıyor. O dünyaya ait neler öğrendiniz? Sahneleri çekerken belli bir süre sonra daha duyarsız ya da daha az hassas hissettiniz mi?
- Hassasiyetimi kaybettiğimi düşünmüyorum. Diziyi New Mexico’da çektik. Uyuşturucu o eyaletin büyük bir sorunu. Gerçi her şehrin karanlık köşeleri var, öyle değil mi? İlk zamanlar daha fazla bilgiye ulaşabilmek için New Mexico’da o karanlık köşeleri aradım. Çok korkunç yerler gördüm. Çok korkunç şeylere tanık oldum. “Breaking Bad”in en sevdiğim yönü, uyuşturucu üretip satmayı yüceltmemesi. Dizi o paranın getirdiği lüks hayatı yüceltmiyor. Aksine bu işi yapanların ve sevdiklerinin parçalanan hayatlarına odaklanıyor. Uyuşturucudan gelen paranın getirdiği lüks hayata değil.
◊ Rol seçimlerinizi sormak istiyorum. Oynayacağınız rollere nasıl karar veriyorsunuz?
- Eğer hikaye bana bir anlam ifade ediyorsa, zaten istem dışı o yöne doğru çekiliyorum. Hangi karakterleri oynamayı seviyorum diye sorarsan... Çamura batmış ya da çamurdan kurtulmaya çalışan, hayatın yüzüne gülmediği ama çıkış yolu arayan, yaşam savaşı veren insanlar, bu dünyayla kavgası olan karakterler ilgimi çekiyor. Şükürler olsun ki kendi hayatımda mutlu bir insanım, o yüzden hayatın diğer tarafında var olma mücadeleleri veren insanların hikayelerini, beni zorlayan rolleri seviyorum.
DÜNYANIN NERESİNE GİTSEM İLGİYLE KARŞILANDIM
◊ Jesse en çok hangi ülkelerde seviliyor?
- Dünyanın neresine gitsem ilgiyle karşılandım. Eşimle balayımız için Maldivler’e gittik. Havaalanında uçağın merdivenlerinden iniyoruz. Aprondaki görevli işini gücünü bırakıp bana doğru koştu, “Hey Jesse” diye bağırmaya başladı. Maldivler’de uçaktan indiğim sırada bir “Breaking Bad” hayranı beni tanıdı, gerçekten ilginç...
◊ Biraz da kariyerinizin ilk yıllarına dönelim. İstemediğiniz ama faturaları ödemek için kabul ettiğiniz roller oldu mu?
- Nereden başlasam... Ne kadar zamanımız var! Anlatmam o kadar uzun sürer ki! Şöyle söyleyeyim; Los Angeles’a taşındıktan sonra ajans ve menajer bulmam hızlı oldu aslında. İlk işim Kellogg’s reklamıydı. Günde 600 dolar kazanınca kendimi zengin zannetmiştim. Sonra hiç sevmesem de faturaları ödeyebilmek için misafir oyunculuk yaptım. Mecburiyetten kabul ettiğim o rollerin çoğunda, cinayet işlediği zannedilip sorguya çekilen ama sonradan suçlu olmadığı anlaşılan adamları oynadım. Maalesef...
Benim hayatım kızımın doğduğu gün başladı
◊ İkinci bebeği düşünüyor musunuz?
- En az iki çocuk istiyorum, belki üç. Önce ikiyi deneyeceğiz, sonra üçe karar vereceğiz. Kızım hayatımı mümkün olabilecek en iyi yönde değiştirdi. Sihir gibi bir şey. Herkes “Hayat çocuğun olunca başlayacak” derdi, gerçekten öyleymiş. Benim hayatım da onun doğduğu gün başladı.
Çalıştığım en gizli proje
◊ “Breaking Bad”in filmi neden gizli tutuldu?
- Çalıştığım en gizli projeydi gerçekten. Basından soru gelince inkar ediyordum ya da bilmezden geliyordum. New Mexico’da çekimlerdeyken herkes “Yoksa ‘Breaking Bad’in filmi mi geliyor?” diye soruyordu. Benim yanıtım hep “Yıllardır hayalini kurduğum küçük bir proje üzerinde çalışıyorum” oluyordu. Hayranlara sürpriz yapmak istedik.
◊ Film projesini ilk kiminle paylaştınız?
- Vince filmden bahsettikten sonra ilk Bryan’a (Cranston) söyledim. Onunla zaten her gün konuşuyoruz.
SÖYLENTİLER DOĞRU; WESTWORLD YAPIMI ÇOK ZOR BİR DİZİ
◊ “Breaking Bad”den sonra “The Path” ve “Westworld” geldi. İkisinde de zorlayıcı roller üstlendiniz. Üstüne bir de bebeğiniz oldu. Genelde kadın oyunculara sorarım ama size de sormak istiyorum; kariyer ile aile hayatınızı nasıl dengede tutuyorsunuz?
- Beni zorlayan gece çekimleri. Çünkü ertesi gün uyumak zorunda kalıyorum. Eşim ve kızımla zaman geçiremiyorum. “The Path”de deli gibi bir çekim takvimi vardı. “Westworld” de çok büyük kadrolu ve iddialı bir dizi, onda da deli saatler çalışıyoruz. Bu arada “Westworld” hakkındaki tüm söylentiler doğru. Yapımı çok zor bir dizi. İşim dışında her anımı kızımla geçiriyorum. En güzel anlar. Herkesin dediği gibi çocuk dünyanın en zor ama en güzel şeyi.
Paylaş