Paylaş
◊ Yaptığınız ilk taklidi hatırlıyor musunuz?
- Çocukken Dick Van Dyke ve Jerry Lewis’i taklit ederdim. Jerry Lewis tutkum bir başkaydı ama. “Carol Burnett Show”u da yapardım kendi kendime. O şova çıkmayı o kadar çok istiyordum ki, 10 yaşında oraya mektuplar yazmaya başladım. Kabul etmediler tabii. Vazgeçmedim, 120 kişinin taklidini yaptığımı söyledim. “Aklınıza gelecek her ismi taklit edebilirim” dedim.
Hollywood’da sistemi biliyorsun, her şey ajanslar ve menajerler üzerinden yürüyor. Bana sadece ajanslar üzerinden davet ettiklerini söylediler. Hiç önemi yoktu “hayır” demelerinin. Hollywood’dan açıklama içeren bir mektup gelmişti. Mektup elimde “Hollywood’dan mektup geldi” diye bağırarak sokaklarda koşmuştum. O mektubun anlamı, Hollywood ile aynı evrende olduğumuzdu. Oraya gitmem mümkündü, rüya değildi, çünkü mektup gelmişti.
◊ Taklitlerinizin üzerinde çok çalışır mısınız?
- Çoğu zaman doğal olarak ortaya çıkıyor. Bu yetenek bana babamdan geçti. Babam çok eğlenceli biriydi. Sadece hikayeyi anlatmakla kalmaz, yaşatırdı. Arkanıza yaslanıp babamı izlerken onun gibi olmak isterdiniz. Evimize gelen herkes babamın hikayelerini dinlerken gülmekten altına kaçırırdı. Öyle bir etkisi vardı, doğal komikti.
EVSİZLER DÜNYADAKİ YAŞAMIN 2026’DA SONA ERECEĞİNİ SÖYLÜYOR
◊ Hollywood’da ödül kazanmak ne kadar önemli sizce?
- Kendi adıma konuşursam anlamı büyük. Şöhret geldiğinde, dikkat çekmeye başladığında bir girdabın içine giriyorsun. Sonunu bilmiyorsun. Ama yaptığın iş başkaları tarafından da takdir edilince şöhretten farklı bir kategoriye geçiyorsun.
Ya da ben artık her şeye eskiden olduğundan daha çok kıymet veriyorum galiba. Sabahlar artık daha anlamlı. Erkenden kalkıyorum, sokaklar dolmadan patenlerimle ya da elektrikli bisikletimle Beverly Hills’te turluyorum. Sonra evime gelip kahvaltımı hazırlıyorum. Kendi yemeğimi kendim pişirmeye başladım. Yemek pişirmeye başlayınca bazı şeyleri ne kadar özlediğimi fark ettim. Ne kadar çok şeyi yapmaktan vazgeçmişim.
Paran olunca her işini yapması için birini görevlendiriyorsun. Çoğu zengin için alışveriş yapmanın anlamı yaşamak. Kendimi hayatımın anlamının bu olmadığını anladığım noktada buldum. Şimdi erken kalıyorum, sokaktaki evsizlerle sohbet ediyorum. Çoğu zaman kafaları yerinde değil. Dünyadaki yaşamın 2026 yılında sona ereceğini söylüyorlar. Ben de onlara benim için uzun zaman önce son bulduğunu söylüyorum. Her yaptığımla eğlenmeye çalışıyorum. Sosyal statü kalıplarına takılıp yaşamıyorum.
İÇİMDEKİ CANAVAR İNSANLARIN İYİ VAKİT GEÇİRMESİNİ İSTİYOR
◊ Bilinçaltınızdan ya da “içinizdeki canavar”dan söz edelim mi biraz?
- Benim canavar iyi bir Mr. Hyde gibi. Sadece insanların iyi vakit geçirmesini istiyor. İnsanların damarına bastığımda bile aslında niyetim onların hayattan zevk almalarını sağlamak. Hiçbir şeyi kötü niyetle yapmıyorum. Bazen sana verilen metni ya da basit bir teksti okurken bile içindeki öfkeyle okuyorsun. Aynı şey şakada da mevcut. Bazen şakayı insanlar içindeki öfkeyle algılıyorlar. Oysa niyetim birbirimize daha tahammüllü olabilmeyi sağlamak. Günümüzde iletişim yolları çoğalmış gibi görünse de yollar daralıyor. Ne kadar çok fikir, o kadar kalabalık ve kabullenmeme...
◊ Yaptığınız işi izleyicinin kabullenmemesinden korkuyor musunuz hiç?
- Hiçbir zaman korkmuyorum. Eninde sonunda izleyici bir şeylerin farkına varır. Bazen izledikleri anda bağlantı kurarlar, bazen de daha sonra. Bir kitabı okuduktan sonra “Bana pek hitap etmedi” dersin ya bazen. Birkaç yıl sonra okuduğunda senin için tamamen farklı bir anlamı olur o kitabın. Ben de öyleyim.
OTOBİYOGRAFİ KİTABIM MARKAMI ŞİŞİRMİYOR
◊ Sizi en son “Sonic” filminde “Kidding” dizisinde izledik. Başka neler yapıyorsunuz?
- Çizimlerimle New York Magazin ve Playboy Magazin’in bir parçası oldum. Sadece bu ikisi için bile beni takip eden büyük bir kitlem var. 8 yıldır üzerinde çalıştığım kitabım sonunda bitti ve çok güzel görünüyor. İstediklerimi yapabilecek seviyedeyim. Öyle de yapıyorum...
◊ Kitabınızı mayıs ayında çıkarmayı planlıyorsunuz. Nasıl bir kitap oldu?
- Tüm otobiyografilerin kurgu ve gerçekliğin karışımı olduğuna inanıyorum. Kişinin hayatındaki olayları daha eğlenceli bir kurguyla anlatıyorlar. Ve çoğu durumda otobiyografisi yazılan kişinin markasını yüceltmek için yazılıyor. Benimki öyle bir kitap değil. Okuduklarında Jim Carrey markasını şişirmeye ya da büyütmeye çalıştığımı düşünmeyecekler. Bana göre bilincimizin bodrum katında bir yerlerde kendi yokluğumuz için özlem duyuyoruz.
◊ Kendi yokluğumuz için özlem duymak... Ne demek istediniz bu cümleyle?
- Dünyada mücadele eden bu küçük birey için endişe etmeyi istememek... Kitaba dönersem, ünlülere yapılan saçma muamelelerden başlıyorum ve kendimi parçalara ayırıyorum.
İNSANLARI ETKİLEMEK İÇİN SAÇMALADIĞIM OLDU
◊ Birçok ikonik rol oynadınız ama benim yeni favorim “Sonic”teki Dr. Robotnik... Nasıldı Robotnik olmak?
- Eğlence dolu... Bu roller evrende ortaya koyduğum şeyler. Bir megalomanyağı oynamak, yataktan kalkıp işe gitmek için harika bir neden...
◊ Bir röportajınızda Dr. Robotnik’in sizden farklı olmadığını söylemişsiniz...
- Oynadığın her karakterde kendini bir şekilde bulmalısın. Katili oynuyorsan, içindeki katili bulmalısın. Robotnik gibi megalomanyak olmayı da anlayabiliyorum. Bulunduğu ortamda en zeki insan olarak gösterilme isteğini anlayabiliyorum. Kendinden nefret etmeyi de anlayabiliyorum. Benim de kendim olmaktan çıktığım, insanları etkilemek için saçmaladığım dönemler oldu. Artık geride kaldı ama yaşadım.
BAZEN ROLE DEVAM EDEMİYORUM
◊ “Kidding”deki role girmekte ya da çıkmakta zorlandığınız oluyor mu?
- Akıl sağlığını koruyamamak, oyunculukla ilgili bir problem. Bazen karakter öyle bir dokunuyor ki, devam edemiyorum. Durmak zorunda kalıyorum, derinden etkileniyorum. Dizinin alt tonları çok duygusal, zaman zaman zorlandığımı kabul etmeliyim. Oyunculuk garip bir fedakarlık. Acı, keder, öfke, neşe, yalnızlık... Hepsinden faydalanıyoruz.
◊ Jim Carrey olmak sizi yoruyor mu?
- Jim Carrey olmak, yaptığım işe bağlı olarak bazen çok zorlaşıyor. Ama genel olarak anı yaşamaktan ve diğer yaratıcı bireylerle bir arada olmaktan zevk alıyorum.
“PARAZİT” FİLMİNDEKİ O ÇOCUK GİBİYDİM
◊ Annenizden hangi özellikleri aldınız?
- Babamı bir daha anmak istiyorum. Çünkü ondan insanları mutlu etme isteğimi aldım. Babamın insanları en çok kederlendiren anlarda bile iyi hissettirme özelliği vardı. Aynı özellik bana da geçmiş. Annemden ise yaratıcılığımı almışım. Resim yapma yeteneğimi. Annem inanılmaz tablolar yapardı. Ben nasıl bir çocuktum biliyor musun...
“Parazit” filmindeki çocuktum. Ailesini sosyal yapıda yukarıya çıkarmaya çalışan o çocuk bendim. Bu yüzden o film ve içindeki derin mesajlar beni derinden etkiledi.
ÇILGIN FİKİRLER İÇİN SINIRLARI ZORLUYORUZ
◊ “Kidding”in ikinci sezonunu izledik. Benzeri olmayan, ilham veren bir yapım. Bu diziyi neden yapmak istediniz?
- Yaratıcı ve orijinal çünkü. Daha önce yapılan hiçbir şeyi tekrarlamıyoruz. Televizyonda daha önce yapılmayan çılgın fikirler bulmak için sınırları zorluyoruz. Ayrıca deli gibi yaratıcı bir grup insandan faydalanma şansına sahip oluyorum.
◊ Oyunculuk ve resim yapmak tutkunuz.
- Bana göre şimdiye kadar yapılmış en büyük sanat eserleri, insanların yaparken kendini kaybettikleri ama aynı zamanda tamamen anı yaşadıkları eserlerdir.Oyunculuk da resim çizmek gibi. Bir çeşit şekil vermek o da.Aralarında şöyle bir fark var; karşımda tuval varken, orada sadece ben varım.Bir de o anda gelen ilham ve bilinçaltım. Bilinçaltımın kanvas ya da heykelde neyi yarattığımla çok ilgisi var.Gerçi çoğu zaman bilinçaltımın neyi amaçladığını eserleri yaptıktan sonra anlıyorum. (Gülüyor)
Paylaş