Paylaş
◊ “Yeşil Rehber” bu sene benim en sevdiğim ilk beş film arasında. Sizi ve Viggo’yu (Mortensen) yan yana izlemekten inanılmaz zevk aldım. Merak ettiğim, kimyanız ilk anda tuttu mu, set dışında da uyumlu muydunuz?
- Tutan kimyayı ya da uyumu tanımlamak aşkı anlatmak gibi zor bir şey. Çok iyi uyum sağladık. Bu uyumun sırrı birbirimize ve yaptığımız işe olan saygımızdı. Çekimlere başlamadan önceki toplantılarda günde en az 10 saat Viggo ile aynı ortamda bulunuyorduk. Bu toplantılarda fark ettim ki Viggo’nun etrafında olmak hoşuma gidiyordu. Bu durum yaptığımız işe de yansıdı.
◊ “Yeşil Rehber”in yanı sıra HBO’nun hit dizisi “True Detective”in üçüncü sezonunda da sizi izleyeceğiz. Sanırım çekimler aynı döneme denk geldi. Onca yoğunluğunuzun içinde neden “True Detective”de de olmak istediniz?
- Evet, denk geldi. İnan bana çok zordu. Yine de “True Detective”i de yapmak istedim.
◊ Sizi zorlamasına rağmen “True Detective”i de yapmak istediyseniz karakteriniz dedektif Wayne Hays’i çok sevmiş olmalısınız...
- Aslında o rol bana teklif edilmemişti. Senaryo bana başka rol için gelmişti. Senaryoyu okuduktan sonra o rolü oynamayı ben teklif ettim.
Dizinin yaratıcısı Nic Pizzolatto kabul edince 10 ay boyunca “Yeşil Rehber” ile “True Detective” setleri arasında gidip geldim. Aynı anda çekmek tabii ki çok zorladı ama şimdi daha iyi aktör olduğumu hissediyorum. Yaşlanmış da hissediyorum. Ciddiyim, saçlarımdaki beyazlar arttı
iki işi aynı anda çekerken...
HER ŞEYDEN HABERSİZ YAŞIYORUZ
◊ “Yeşil Rehber”de Afro-Amerikanlar için güvenli güzergahlar gösteriliyor. Böyle bir rehberden haberiniz var mı?
- Hayır, yoktu. Sanırım şu dönemde birçok şeyden habersiz yaşıyoruz. Gerçi 20 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda “İnanmıyorum bunları yaşadığımıza” diyebiliriz ve o dönem doğanların–büyüyenlerin yaşadıklarımızdan haberi bile olmayabilir.
Filme dönersem... 60’lı yıllarda seyahat rehberleri bana değil sana yani beyazlara, mesela Grand Canyon’a gitmeni, nasıl gideceğini, kalacağın otelleri detaylı şekilde anlatıyor. Ülkeni gezmen ve deneyimlemen için teşvik ediyor. “Yeşil Rehber” ise bana senin yoluna çıkmamamı ve seyahatinden uzak kalmamı gösteriyor. Yani bana siyah bir vatandaş olarak seni nasıl rahatsız etmeyeceğimin rehberliğini yapıyor.
◊ Sizin başınıza geldi mi?
- Irkçı bir tavır mı?
◊ Rahat hissetmediğiniz bir durum diyelim.
- Tabii ki oldu. Daha birkaç hafta önce Londra’da senaryo yazarımız Peter Farrelly ile bir daveti terk ettim. Herkesin yemek siparişi alındı, benim gerçekten davetli olduğumu anlamak için bilgilerimi istediler. Kızdım ve davetten ayrıldım. Ve bu sadece olay birkaç hafta önce oldu. Düşünsene, ben ünlüyüm, Oscar’ım var. Bir de ünlü olmasam... Bu ülkede siyahi olarak böyle durumları en hafif derecede yaşamanın tek yolu ünlü olmak.
20 YIL ÖNCE MÜSLÜMAN OLDUM
◊ Octavia Spencer da Oscar adayı olana kadar kırmızı halıda kendisiyle ilgilenilmediğini anlatmıştı. Sizin başınıza da geldi mi öyle bir durum?
- Çok defa başıma geldi. Julia Roberts geliyor, yüzlerce kamera ışık patlaması yaşıyor. Ben geçerken ise birkaç flash patlaması sadece... Şimdi değişti tabii... Sonunda kırmızı halıda artık daha çok fotoğrafım alınmaya başlandı.
◊ Ne zaman Müslüman oldunuz?
- 25-26 yaşlarındaydım. Yani 20 yıl önce.
◊ Müslümanlığı seçmenizdeki sebepler neler?
- Her seçim kişisel ve bu seçimleri anlatmak uzun konuşmaları gerektirir. İnsanların hangi dine mensup oldukları ile ilgilenmiyorum. İyi insan mısın, ihtiyacı olanlarla ilgileniyor musun... Beni ilgilendiren bunlar.
Mahershala Ali filmde Viggo Mortensen ile başrolü paylaşıyor.
HERKES İÇİN GARİP BİR ANDI
◊ Oscar tarihinin en unutulmaz anlarından bir tanesi başrolünde rol aldığınız “Moonlight”ın yerine “La La Land”in anons edilmesiydi. Neler geçmişti aklınızdan?
- Onlar için çok mutlu olmuştum. “La La Land” çok iyi bir filmdi. Anons edildikten sonra “Tamam aday olduk ama kazanamadık” diye düşündüm. Sonra bizim kazandığımız söylendi. Karmakarışık bir histi yaşadığımız. Kazanmış gibi değil de başkalarının elinden bir şey alıyormuşuz gibi oldu. Düşünsene, mutlu insanlar var... Ulaşmayı istedikleri en yüksek yerdeler ve anı yaşıyorlar. Sonra bir anda o mutluluk ellerinden alınıyor. Herkes için garip bir andı... Tabii sonra filmimiz adına çok mutlu oldum.
Paylaş