Gençliğim elden gitmiş gibi hissetmiyorum

Margot Robbie, Leonardo DiCaprio ile başrolü paylaştığı “The Wolf of Wall Street” filminden sonra Hollywood’da en çok iş alan kadın oyunculardan biri oldu. Geçen sene yapımcılığını da yaptığı “I, Tonya” filmiyle Oscar adaylığı kazanan oyuncu, Barbaros Tapan’la Los Angeles’ta buluştu. İkili Robbie’nin hem 1 Şubat’ta gösterime giren yeni filmi “Mary Queen of Scots”ı hem de yeni projelerini konuştu.

Haberin Devamı

Alçak gönüllüsünüz. Yüzünüzde her zaman bir tebessüm var. Böyle bir insanın Hollywood’da hayatta kalması zor olmuyor mu?

- Bu sektörde birçok iyi insanla tanıştım. Muhtemelen bana karşı çıkacaklar ama inanın Hollywood’da çok sayıda iyi ve alçak gönüllü insan var. Birçoğu ile çalıştım. Özellikle zirveye ulaşmış insanlar ekstra alçak gönüllü... Toplum genelde tepedeki isimlerin burnu havada olduğunu düşünür. Ama aksine... Sen de şahit olmuşsundur, çoğu içten ve harika insanlar...

Bir örnek vermeniz gerekirse, aklınıza ilk kim gelir?

- Will Smith. O, dünyanın en alçak gönüllü ve en temiz kalpli insanı bana göre.

Önümüzdeki yıl üç filminiz gösterime girecek.

- Öyle mi? Şaka şaka... Yoğun bir sene geçirdim. “Once Upon a Time in Hollywood”u merakla bekliyorum. Üç proje de birbirinden farklı büyüklükte, tarzda ve zaman diliminde geçiyor. Karakterler de çok farklı. “Dreamland”de Alison Wells isimli kurgu bir karakteri oyunuyorum. 1930’da Texas’ta geçiyor. “Once Upon A Time in Hollywood”da Sharon Tate’i oynuyorum. “Untitled Roger Ailes Project”de diğer bir kurgu karakter Kayla’yı canlandırıyorum.

Haberin Devamı

Gençliğim elden gitmiş gibi hissetmiyorum

Bu kadar yoğun çalışırken özel hayatınıza nasıl vakit ayırabiliyorsunuz?

- Arkadaşlarıma ve eğlenceye vaktim olmadığı için yeni bir formül yarattım. Kocamla ve arkadaşlarımla çalışıyorum. Onlarla çalışırken eğleniyorum. Sektör dışındaki arkadaşlarım “Tüm hayatın çalışmaktan ibaret. Çalışmak dışında bir şey yapmıyorsun” diyorlar. Haklılar ama beni mutlu eden şey çalışmak. İşimi ve sette olmayı seviyorum. Proje geliştirmeyi de. Hatta yaratıcı tarafa geçtim. Bütçe bulmak, post-prodüksiyon ile uğraşmak, filmin dağıtımını planlamak hoşuma gidiyor. O yüzden kimse endişelenmesin. Gençliğim elimden gitmiş gibi hissetmiyorum. Ayrıca hâlâ 28 yaşında olduğumu hatırlatacak anları da yaşıyorum...

Oyunculuğun yanında film yapabilecek güce sahip olduğunuzu ne zaman anladınız?

Haberin Devamı

- Bir arkadaşım asistan yönetmendi. Senaryo yazmıştı ve filmi çekmek için bütçe arıyordu. Aradığı bütçeyi bir türlü bulamıyordu. Sonunda iş öyle bir duruma geldi ki arkadaşım eğer projede ben olursam bütçe bulabileceğini söyledi. Böylelikle o da yönetmenlik hayaline kavuşacaktı... Harika bir duyguydu. Daha sonra kendi yapım şirketimizi kurduk. İçinde yer aldığım projelere bütçe bulmakta zorlanmadık. Yeni filmcileri destekledik ve yaptığımız işlere dahil ettik.

LEONARDO AŞIRI YETENEKLİ BİRİ

Önümüzdeki yıl gösterime girecek “Once Upon a Time in Hollywood”a geri dönmek istiyorum. 5 yıl sonra Leonardo DiCaprio ile yeniden çalışmak nasıldı?

- Onunla yeniden çalışmak çok güzeldi. Birbirimizi tanıyoruz. Çalışma tarzlarımızı biliyoruz. Leo aşırı yetenekli bir oyuncu. Onun filmlerini izleyerek büyüdüm. Filmlerini izlerken sınırsız bir yeteneğe sahip olduğunu zaten biliyordum. “The Wolf of Wall Street”i çekerken yeteneğine bizzat şahit oldum.

Haberin Devamı

Onu yeniden sette izlemek ve çalışırken gözlemlemek benim için oyunculuk okulu gibi bir deneyim.

İkinci filminiz olduğu için bu kez daha mı rahat hissettiniz?

- “The Wolf of Wall Street” benim ilk Amerikan filmimdi. Sette çok heyecanlı ve stresliydim. Leo harika bir partner. Bir o kadar da iyi bir hoca. Sette sadece işten ibaret bir Leo var. Tek konuştuğu oynadığı karakter ve hikaye. 5 yıl sonra yine aynı şeyi gördüm. Leo hiç değişmemiş... İşine odaklanması karşısındaki oyuncuyu da etkiliyor. Stresi bir kenara bırakıp aynı şeyi yapıyorsun.

 ELIZABETH’iN iNSANi YÖNÜNÜ BULMAK iSTEDiM

 ◊ Birinci Elizabeth’i daha önce Cate Blanchett canlandırdı. Film çekimlerine başlamadan önce onun performasını izlediniz mi?

Haberin Devamı

- Hayır. Çünkü kafamda yer edinmesini istemedim. Kendi versiyonumu yaratmam gerekiyordu. O yüzden benden önce oynayanların performanslarını bilerek izlemedim.

Sizin yarattığınız Elizabeth’in diğerlerinden farkı nedir?

- Ondaki insani yönü bulmak istedim. Filmde gücün bedelini, lider olmak ve gücü devam ettirmek için yapılan fedakarlıkları görüyoruz. Özellikle Elizabeth tahtı için çok büyük fedakarlıklar yaptı. Ben de onun kraliçe tarafından çok içindeki kız çocuğunu keşfetmek istedim. Benim yarattığım Elizabeth “Aslında bu pozisyonda olmak istemiyorum” diyen kişiydi. Bunu hissettirmek istedim. Normal bir kadın olmak, sevdiği adamla evlenip basit bir hayat sürmek istiyordu. Bu durumu kimseye gösteremedi. Ülkesi ve pozisyonu için hislerini sakladı. Sanırım onun en büyük gücü de buydu... Ben Elizabeth’in bu taraflarına odaklanmak istedim.

Haberin Devamı

Gençliğim elden gitmiş gibi hissetmiyorum

Settekiler yüzüme bakamadı

Gelelim gösterime giren son filminiz “Mary Queen of Scots”a... Elizabeth’e dönüşüm sürecinizi biraz anlatır mısınız? Çok ağır bir makyaj, kostümler, büyük peruklar...

- Beyazperdede gördüğünüz estetik dönüşüm senaryoda yazmıyordu. Filmle ilgili toplantılarımızda Elizabeth’in görüntüsü kafamızda bu şekilde canlandı. Yüzündeki çiçek hastalığından kaynaklanan izleri kapatmak için beyaz kalın bir makyaj yaptık.

Harper’s Bazaar röportajınızda film için çirkinleşmenin hoşunuza gittiğini söylediniz. Çirkinleşmek neden hoşunuza gitti?

- Özel efekt yaratan makyajlar, protezler ve yetenekli insanların saatler süren uğraşları sonunda ortaya çıkan sonuç, beni işime daha da hayran bırakıyor çünkü.

Filmde yüzünüzde çıkan yaralara ben bakamadım... Gerçekten çok başarılıydı.

- Jenny Shircare sektördeki en başarılı saç ve makyaj sanatçılarından biridir. İnanılmaz bir iş çıkarttı. Yüzümdeki yaralar çok kötü görünüyordu değil mi? Settekiler bile makyaj olduğunu bildiği halde yüzüme bakamıyordu...

Gerçek hayatınızda makyaj ile aranız nasıl? Sever misiniz makyaj yapmayı?

- Bazen. Bazı davetlere yetenekli makyaj sanatçılarının yaptığı makyajla gitmeyi seviyorum. Aslında sevdiğim şey makyajsız olmak.

Güzellik sizce görünüm mü yoksa bir his mi?

- Duruma göre değişir. Söz konusu kapak çekimiyse fotoğraftaki kompozisyona, estetiğe ve bunların modayla karışımına bakıyorum. Gerçi fotoğrafa bakarken kendimi soyutluyorum. “Ben güzel miyim?”den çok fotoğrafın güzelliğine dikkat ediyorum. Ama farklı durumlarda güzellik senin de dediğin görünümden ziyade gibi bir his...

KUZENİMLE AYNI KIYAFETLERİ GİYERDİK

 ◊ Mary ve Elizabeth’in iki kuzenin rekabetinden yola çıkarak soruyorum. Rekabet halinde olduğunuz bir kuzeniniz var mıydı?

- Komik oldu bu soru.

Neden?

- Gerçek hayatta en yakın arkadaşım kuzenimdir. 6 ay arayla doğmuşuz. Annelerimiz çocukken bize aynı kıyafetleri giydirirdi. Mary ve Elizabeth’e gelecek olursak... Aslında Elizabeth, Mary’ye hayrandı. Çünkü Mary, Elizabeth’in hayalini kurduğu her şeyi yaptı. Evlendi, çocuk doğurdu, savaştı... Hırslı ve tutkuluydu... Tarih onların ilişkisini kedi-köpek kavgası gibi nitelendirse de bence lider iki kadının farklı deneyimleriydi. O yüzden ben onların ilişkisini düşmanlık olarak göremedim.

Yazarın Tüm Yazıları