Paylaş
◊ Filme nasıl dahil oldunuz ve neden bu filmi yapmak istediniz?
- Yönetmenimiz Julie Taymor aradı ve Gloria Steinem’in “My Life on The Road” kitabının adaptasyonunu yapacağını söyledi. Gloria Steinem benim ve dünyadaki birçok kadının kahramanı. Filmi yapmamın birinci sebebi bu. Diğer sebebi ise oyuncu kadromuz. Alicia Vikander, Bette Midler, Janelle Monae... Harika oyuncular ve harika insanlarla çalıştım. Film Gloria’nın geçmişini anlatıyor ama aynı zamanda kadın hareketinin tarihi hakkında.
◊ Siz sosyal konularda aktif bir oyuncusunuz zaten. Filmi yapmak sizi nasıl etkiledi peki?
- Bu filmi yapmanın en iyi yanı, Gloria Steinem hakkında daha çok şey öğrenmek oldu. Kitaplarını, konuşmalarını her şeyi araştırdım. Ne kadar düşünceli olduğunu, insanlar arasında fikir birliğini nasıl kurduğunu, şaşırtıcı derecede iyi bir dinleyici olduğunu film sayesinde öğrendim. Çok komik ve harika bir mizah anlayışı var. Aynı zamanda olaylara geniş bakış açısıyla yaklaşıyor. İlerlediğimizi ve ilerlemeye devam edeceğimizi önemle vurguluyor. Tutarlı baskı uygulamak, her zaman ileriye bakmak, her şey karanlık ve korkunç görünse bile mutlaka bir çıkış yolu olduğunu bilmek bu filmin bana kazandırdıkları arasında.
◊ İki çocuğunuz var, onları yetiştirirken “cinsiyetçilik” kavramını nasıl açıklıyorsunuz? Eşinizin bu konulardaki düşünceleri ne yönde?
- Bu sabah Ruth Bader Ginsburg (Eylül ayında ölen ABD’li yüksek mahkeme yargıcı ve kadın hakları savunucusu) hakkında bir yazı okuyordum. Kocası Marty (Martin Ginsburg) olmadan yaşadığı hayata ve kariyere sahip olamayacağını söylüyordu. Kadın hakları için savaşan bir kadın bunları söylemiş...
Kızımı sadece kızların gittiği bir okula gönderdim. Liseden yeni mezun oldu. Okuluna konuşma yapmak için gitmiştim. Erkek egemen mesleklerde çalışan kadınların hayattan beklentilerinin ne olması gerektiği konusunda konuştum. Konuşmamda, “Aile ve kariyere birlikte sahip olma beklentiniz varsa, bunu ancak sizinle aynı şeylere inanan partnerle başarabilirsiniz” dedim. Böyle bir hayat arkadaşları yoksa, büyük olasılıkla ikisine (aile ve kariyer) birden sahip olamayacaklarını söyledim. Çünkü ortak paydaya sahip olmak bir ihtiyaç. Çocuklar için de aynı durum söz konusu. Aynı konulara inanan ebeveynler olmalı...
Bu şekilde olması gerektiğini düşünen kadın nesli yetiştirmek yetmez, böyle düşünen erkek nesli de yetiştirmeliyiz. Bizim evimizde bu konuda inanılmaz adımlar attığımızı düşünüyorum. Kesinlikle eşimle eşit olduğumuz bir evliliğimiz var. İkimiz de çocuklarımıza ebeveynlik yapıyoruz. İkimizin de kariyeri var, ikimiz de para kazanıp evimize ve topluma katkıda bulunuyoruz.
◊ Ruth Bader Ginsburg ve Gloria Steinem, değişim için sesleri çıkan insanlardı. Onları özel yapan neydi?
- Gloria Steinem insanları dinleme ve işbirliği kurma konusunda inanılmaz yetenekli bir kadın. Hareketi başlatmak ve sesini yükseltmek için insanların desteğini almayı başaran, onları etrafında toplayabilen biri. Bölücü değil, birleştirici olmayı başardı. Ruth Bader Ginsburg da aynı şekilde “Aktivistseniz, aktivizmi başkalarını yanınıza getirecek şekilde yapın” dedi. İkisini de özel yapan birleştirici güçleriydi. Bölmek için değil, birleştirmek için hareket başlattılar.
HÂLÂ AKLIM ALMIYOR YAŞADIKLARIMIZI
◊ “The Glorias”ı ocak ayında Sundance Film Festivali’nde izledik. Ocak ayından bugüne ne çok şey değişti, öyle değil mi? Nasıl geçiriyorsunuz pandemi dönemini?
- Geçen sene ekim ayında Stephen King’in “Lisey’s Story” kitabından uyarlanan diziyi çekiyordum . Çekimlerin bitmesine birkaç hafta kala pandemi patladı ve New York kapatıldı. Ben de ailemle sahildeki evime gittim. 6 ay oradaydık. Geçen ay işe dönmem için aradılar. Apple’a yaptığımız diziyi burada, New York’ta çekiyoruz. Biter bitmez Atlanta’ya “Dear Evan Hansen”in çekimlerine gideceğim.
◊ Hayat normale dönmeye başladı...
- Evet... Hâlâ aklım almıyor yaşadıklarımızı. 6 ay hiçbir şey yapmadık. Hiçbir şey... Geçen ay yeniden işimize döndük. Yeni dünyaya adapte olmaya başlamak ve işe dönmek şahane...
◊ Çocuklar evden eğitim sistemine adapte olabildi mi?
- Biri koleje, diğeri lisansüstü eğitimine başladı ve maalesef her şey sanal. Onlar için de kolay değil. Pandemide biri liseden, diğeri kolejden mezun oldu. Dört gözle bekliyorlardı mezuniyet törenlerini, baloları, kutlamaları. Hepsi iptal oldu. Nasıl ilerleyeceğimiz ve yeni normale nasıl uyum sağlayacağımız hakkında çok konuştuk. Bizi uyandırmak için felaket mi gerekliydi? Hayatımda tüm dünyayı etkileyen ve sadece insan olarak hepimizi bir araya getiren başka bir şey hatırlamıyorum. Sağlık, iklim, kaynaklarımız ve her konuda aslında birbirimize ne kadar bağımlıyız...
◊ Filmde Gloria’nın farklı yaş dönemleri birbirleri ile konuşuyordu. Böyle bir şansınız olsa, siz genç Julianne’e neler söylemek istersiniz?
- Genç var oluşun ile konuşmak... Genç haline ne dersen de, bir işe yaramayacak.
Mesela genç halime aslında erkek arkadaşıma âşık olmadığımı söyleyebilseydim... Yeminler edip aslında o çocuğu sevmediğimi söyleseydim... Genç halim duymazdı bile. Kendin deneyimleyip anlayana kadar hiçbir şeyi duymayacaksın. İnsanın en iyi öğretmeni kendisi.
STÜDYOLARIN DRAMALARDAN KAÇMASI YENİ BİR ŞEY DEĞİL
◊ Size bakıyorum, Nicole Kidman, Julia Roberts, Michelle Williams’a da... İlginç projeler bağımsız sinemada mı artık? Büyük stüdyoların yapmaktan kaçtığı hikayeleri bağımsız filmlerde mi göreceğiz bundan sonra?
- Sanmıyorum. Televizyonda da göreceksiniz. Televizyona yapılan ilginç, dramatik, zorlayıcı insan hikayelerinin anlatıldığı filmler var. Stüdyoların derin dramalardan kaçması yeni bir şey değil. Sanat iş olarak görüldüğünde izlenecek görüntü dramanın önüne geçebilir. O yüzden bu filmler için daha küçük bütçeleri ve bu filmleri izleyecek kitleyi bulmalısın.
◊ “Remake”ler (yeniden çevrimler) ve tekrar tekrar yapılan filmler için neler düşünüyorsunuz?
- Tiyatroda da, sinemada da tekrar tekrar çekebileceğimiz hikayeler var. İnsanlar, ilişkiler, tüm Shakespeare oyunları, hanedan hikayeleri, aile hikayeleri, güç, para gibi hikayeler yeterince malzemeye sahiptir. “A Star is Born” dört kere yapıldı. Tekrar tekrar yapılıyor, çünkü insan olarak bizi çeken hikayeler.
STEPHEN KING HARİKA BİR İNSAN
◊ Gelelim Stephen King’in kitabından uyarlanan projeye... Biraz anlatır mısınız King’i? Kendisinin de projede yer aldığını duydum...
- Harika bir insan. Tüm senaryo ona ait. Kendi de çok heyecanlı bu proje için. “Lisey’s Story” ev sevdiği kitaplarından biriymiş. Dizi, evlilik hakkında. Çok uzun yıllardır evli bir çift. Gittikleri bir yer var, kadının inkar ettiği ama adamın gittiği hayali bir dünya var. Dizide kocamı Clive Owen oynuyor. Stephen’ın kusursuz gerçeklik ve fantezi karışımı hikayesi...
◊ Senaryoyu da kendi yazdığına göre, hikayede değişiklik yaptı mı?
- Evet, bazı değişiklikler var. Çünkü kitapları çok yoğun, bu yüzden değişen yerler var ama hikayenin ruhuna sadık kaldı.
Paylaş