Bu hafta bu köşe biraz arkası yarın havasında oldu, baştan söyleyeyim. Her iki yazı da geçen hafta yazdıklarıma gelen tepkilerden, gelişmelerden oluşuyor.
Kapalıçarşı’da başıma gelenleri yazdıktan sonra pek çok mektup aldım. Yarısı ziyaretçilerden, yarısı Kapalıçarşı esnafından. Ziyaretçi mektuplarını okuyunca insanın aklı başından gidiyor. Çünkü aralarında tıpkı benim gibi, kendisine laf atanları uyardığı için dayak yiyen kadınlar, mahkemelik olanlar, hakarete maruz kalanlar, tehdit edilenler var. Esnaf mektupları ise ikiye ayrılıyor; durumu olduğu gibi kabul edip, bir şeylerin değişmesi gerektiğini söyleyenler ile beni konuyu abartmakla suçlayanlar.
Önce Kapalıçarşı Esnaflar Derneği’nden gelen mektuba yer vereyim. "...Yazdıklarınızın varit olduğuna ve bu tür olayların engellenmesi gerektiğine yürekten inanıyoruz... Yazınızdaki bu tür hususların engellenmesi için bize yeni bir uyarı oluşturmuştur. Bugünden itibaren hem eğitim, hem otokontrol, hem de yasal yaptırımlar yolu ile konunun üstüne gidilecek ve gerekenler yapılacaktır..." Bakalım gerçekten değişimi sağlayacak kadar güçlü önlemler alınacak mı?
Duyduğuma göre, geçen haftaki yazım, yanında bir uyarı metni ile birlikte çarşıdaki tüm dükkanlara dağıtılmış. Okuyunca anlaşılıyor ki, emniyette sonuçlanan olaylar da yaşanmakta Kapalıçarşı’da. Esnaftan yanında çalışanlara dikkat etmesi, ziyaretçileri rahatsız edecek davranışlara fırsat vermemesi istenmiş. Hanutçuluğun yasaklandığı hatırlatılmış.
Ancak pek çok kişi (dükkan sahiplerinin bir bölümü dahil) hiçbir şeyin değişmeyeceği fikrinde. Daha önce de girişimler olduğu fakat gelişme sağlanamadığı söyleniyor. Derneğin hiçbir yaptırımı olmadığına inanıyorlar.
Çarşıda dükkanı olan bir genç, kız arkadaşına Kapalıçarşı’yı yasakladığını yazmış. Erkek arkadaşının işyerini bir kere bile görmemiş. Kendisini ziyaret etmek isteyenleri de Çemberlitaş’a kadar çıkıp, orada karşılıyormuş.
Başta söylediğim gibi bir de beni konuyu abartmakla, gururlarıyla oynamakla, ekmek parası için çırpınan esnafı yanlış anlamakla suçlayanlar var. Müşteriyi tepeden tırnağa süzüp, gözünün içine bakarak ıslık çalmak hangi satış yöntemiyle bağdaşıyor ben bilmiyorum. Tacizin ne olup olmadığını öğretmeye çalışmalarını da erkek olmalarına veriyorum. Çünkü eminim Kapalıçarşı’da yürürken kimse onları sıkıştırmaya çalışmıyordur.
Gelen mektuplardan biri meselenin şahikasıydı. Beyefendi, "Biz her gün nelerle uğraşıyoruz. Geçen güzel kızlara da bakmayalım mı? Suç bizde değil. Öyle bir giyiniyorlar ki, laf atmamak elde değil. Uyarın onlar da öyle giyinmesin" demiş. Nutkumun tutulduğu an bu oldu.
Durumun düzeltilmesi için gelen teklifler şöyle: İş yapar gibi görünen değil, sahiden iş yapan bir dernek başkanı seçilsin, başkanın yetkileri artırılsın, Turizm Bakanlığı’ndan denetçiler tayin edilsin, bağımsız bir şikayet merkezi oluşturulsun, Kapalıçarşı esnafı kendini düzeltene kadar boykot edilsin, gösteri yürüyüşleri düzenlensin.
Aslında fiili bir boykot durumu var zaten. İstanbullular çok uzun zamandır Kapalıçarşı’dan elini ayağını kesti. Müşterisi azalan esnaf, biraz da bu yüzden tacizkar davranıyor. Turizmci bir arkadaşım, yerli müşteriyi gözden çıkaran, turisti kazıklamak varken düşük fiyattan mal satmak istemeyen esnafa öneride bulunuyor. Örnek olarak da güneydeki otelleri gösteriyor: "Durumları, yerli müşteri kabul etmeyen ve bunu göğsünü gere gere söyleyen güneydeki otellere benziyor. Turistsiz kalınca promosyonla yerli müşteriye kapılarını açmak zorunda kaldılar. Yerli turistten kazandıkları para aslında yabancı tur operatörlerine sattıkları üç kuruştan çok daha fazla. Kapalıçarşı esnafı da yerli halka hitap etmeyi öğrense, sene boyu ihya olur. Mevsimlik satışlar yapmak zorunda kalmazlar".
Keşke bugün milat olsa, Kapalıçarşı için her şey düzelmeye başlasa. Ama kendiliğinden olacak iş değil. Birilerinin bir şey yapması lazım.
TRT Market’in sipariş listesi geldi
Geçen hafta, Türkiye’nin sekiz ilinde şubesi bulunan TRT Market’lerden ve ürün çeşidinin kısıtlı olduğundan bahsetmiştim hani. Bir sipariş listesi yayınlayalım da, raflarında eğlenceli bir şeyler bulunsun demiştim. Sağolun varolun, gönderdiğiniz mektuplar sayesinde uzunca bir liste oluştu. Okuyunca nostalji rüzgarının etkisiyle savrulacaksınız adeta. Bu arada çaresizce Uzaylı Zekiye’nin bölümlerini arayan bir okur hakikaten var. Parası neyse vereceğim diyor. Bir başkası TRT Marketler herkese açık mı diye soruyor, evet açık. Buradan TRT yetkililerine seslenmek isterim: TRT, TRT duy sesimiziii... İşte bu Türklerin sipariş listesiii....
Çalıkuşu, Denizler İmparatoru, Cengiz Han, Lorel ve Hardy (Ferdi Tayfur seslendirmesi ile), Uzaylı Zekiye, Oyun Treni (ben hatırlayamadım, çocuk programıymış), Uzay Yolu, Uzun Saçlı Kız Pippi, Bonanza, Galaktika, Vikingler (mutlaka Türkçe jenerik şarkısı ile), Atlantis’ten Gelen Adam, Zengin ve Yoksul, Aşağıdakiler Yukarıdakiler (gerçi bu bir BBC dizisi, BBC de İngiltere’de DVD’sini çıkarttı), Yedi Kardeşe Yedi Gelin, Uğurlugiller, Dempsey ve Makepeace, Remington Steele, Hababam Sınıfı serisi.