Paylaş
OYSA biz onları telefonlarının, tabletlerinin başına oturmuş, boş bir gençlik diye bilirdik.
Apolitik, okumayan, siyaset çok da umurunda olmayan...
Gazeteden, kitaptan haberi olmayan...
Biz onları toplum bilimcilerin deyimiyle, “Kayıp nesil”(Lost Generation) diye bilirdik.
Dünyadan bi’haber, kendi dünyasına kapanmış...
Meğer öyle değilmiş.
Türkiye’de 48 saatten fazladır bunu yaşıyoruz.
Başladığı andan itibaren İzmir’deki tüm olayların tam göbeğindeydim.
Bunu biber gazıyla yaşaran gözlerimle gördüm ben de!
İlk eylem önceki gün 17.30’da, Sevinç Pastanesi’nin az ötesindeydi.
Bir süredir seslerini duyurmaya çalışan devlet sanatçıları, provalarını halkın içinde yaptı.
Gösteri tadındaki provalı eylemleri, görülmeye değerdi.
İzmir sokakları koronun seslendirdiği parçalara eşlik etti. Apartmanlardan bayraklar açıldı.
Yeni bir düzenlemeyle kapanması gündemde olan sanat kurumlarından “Sanata Evet!” mesajı verildi.
Gösterinin sonunda duyuru yapıldı. Alsancak İskelesi önündeki “Gezi Park’a destek eylemi” için yürüyüşe geçildi.
Onlar bu güzel ülkenin, bu güzel şehrin, güzel insanlarıydı.
Ellerinde pankartlar Kordon’da toplandılar.
Körfez vapurlarından, bir araya gelmez denilen, Karşıyaka – Göztepe taraftarları kol kola indi. Takımlarının atkılarını açtılar, tezahüratlarını eyleme uyarladılar.
Sonra kalabalık gitgide büyüdü, büyüdü, büyüdü...
Alsancak sokaklarını, Kıbrıs Şehitleri Caddesi boyunca doldurdu.
Ne olduysa karanlık çökünce oldu. Bir grup 22.00 sıralarında Basmane’deki AK Parti binasına doğru yürüyüşe geçti. Her şey burada başladı.
“Anne, polis gazetecilere de biber gazı sıkıyor. Seni yalnız bırakmam” deyip benimle gelen kızımla polisin müdahalede bulunduğu kalabalığın içine girmiş olduk. Biber gazı, tazyikli su, TOMA derken...
İzmir sokakları karıştı!
Kalabalık dizginlenemez oldu. Bu müdahale ve gaz, fitili ateşledi. O saate kadar sloganlar atan, türküler söyleyen herkes sokaklarda birikmeye, oraya buraya koşmaya başladı.
Kızımla kendimizi TOMA’ların önünden koşarak geldiğimiz Alsancak’ta bulduk yeniden.
Gazdan korunmak için kapadığımız yüzümüzle, Gazi Ortaokulu’nun oradaki apartmanlardan birinin bahçesine daldık. Saklandığımız yerde, korunabildik.
Tam “her şey bitti” derken, Gazi Ortaokulu’nun köşesinden bir TOMA döndü. Kalabalığa doğru gaz püskürterek hızla ilerlemeye başladı.
Yine kalabalık sağa sola kaçışıyor, ortalık artık cehennem yerini andırıyordu.
Bu kovalamaca sabah saatlerine kadar sürdü.
Uykusuz geçen o gece düşündüm...
Gazeteci miydim? Oradan oraya kaçıp, polisten, gazdan saklanmaya çalışan eylemci mi?
Az önce yanımda neşeyle şarkı söyleyen gençleri yerlerde kıvranırken, kalabalığı coşturan bir başka genci ağlarken, genç kızları üstü başı dağılmış duvarlardan kaçmaya çalışırken gördüğümde de düşündüm...
Dün akşamüzeri bu yazıyı yazarken, İzmir’de sokaklarda kalabalıklar az sonra neler olacağını bilmeden toplanırken de düşündüm.
Önce insandım... Önce insanız... Önce insandılar.
Paylaş