Paylaş
Eklisia’da zaman durdu sanki
İşte burayı anlatmadan geçemezdim! Hem hikayesi, hem de mekanın kendisi öyle etkileyici ki! Zaten Gümüşlük Bodrum’da en çok huzur bulduğum koylardan biri...
Gümüşlük’te sahilde balıkçılarda yine deniz sesi ve uzaktan gelen Grup Gündoğarken konserinin ezgileri eşliğinde yemek yedikten sonra, takıcılara uğramadan olmazdı... Ezelden beri boncuklar mıknatıs gibi çeker beni. Hele bir de Cadı var ki; Gümüşlük’e gidip de kapısından girmemezlik etmeyin. Her yerde bulamayacağınız orijinal takılara dalıp saatler geçirilebilirsiniz.
Gelelim Gümüşlük’teki asıl konumuza... Önce hikayeden başlayalım...
Yaklaşık 300 yıl önce Rumlar tarafından köyün ileri gelenlerinden birine terk edilen kilise, uzun bir sure ahır olarak kullanıldıktan sonra 25 yıl önce Mesut Pekergin tarafından keşfedilir. Ve kilise, bir sanat mabedine dönüştürülür.
Uzun yıllar bir kültür sanat mekanı olarak yerel ve uluslararası çapta birçok sanatçıyı ağırlar kilise. Sanatçıların bu mistik atmosfer eşliğinde kitlelere ulaşmalarını sağlar. Etkinlik, performans ve sergilerle Gümüşlük, hatta Bodrum Yarımadası’nın sanat sembolü haline gelir.
Geçen dokuz sene boyunca Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’nin de mekanı olan kilise, halen Gümüşlük Kültür ve Sanat Derneği ile Gümüşlük Çevre Derneği’nin etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Kilise ve bahçesindeki Eklisia, birbirlerine şahane bir dekor oluyorlar. Uzaktan parıldayıp, tepeye doğru sizi davet ediyorlar.
Rumca ‘Kilise’ anlamina gelen Eklisia bu büyülü atmosferin ortasında parıldıyor. Bu yaz, yani 20 Temmuz’da açılan Eklisia, cafe-bar olarak hizmet veriyor. Senelerce başta İstanbul olmak üzere Çeşme, Bodrum gibi eğlence ve tatil beldelerinde Club Crystal, Ashram, Dixie Station, Good Bar, Alaçatı Beach Resort, Victoria’s gibi mekanları işletmiş olan Ceki Batı danışmanlığındaki Eklisia’da, işletmede İpek Müldür, barda Cüneyt Yüksel evsahipliği yapıyor. Eklisia, çok yakında tapas tarzı, barda kolay yenebilecek lezzetli mönüsünü de hizmete sokmayı planlıyor.
Tavsiyem günbatımını bu mistik atmosferde izleyin. İlerleyen saatlerde de Jazz’dan elektroniğe kaliteli müzik eşliğinde tepenizdeki yıldızlara dalın. Bu huzur size uzunca bir süre yeter!
Ayana... Kumsalla denizin tam buluştuğu noktaya deniyor. Ortakent’in doğallığını bozmamış, daracık, beyaz bahçe duvarlarının çevirdiği yolları, kıvrıla kıvrıla takip ediyorsunuz. Fink Beach’in hemen yanında Ayana’yı buluyorsunuz. Etrafta müzik sesi yok, aydınlatmayla denizin içini görüyorsunuz kıyıya doğru ilerlerken. Bir de meşaleler var geceyi aydınlatan... Issız bir yerde, ama şahane bir dekor içinde buluyorsunuz kendinizi. Denizin ortasına kurulmuş bir masa... Diğerleri tam ayanada. Yani denizle kumun buluştuğu yerde. Neşeli kahkahalar ve deniz dışında başka ses yok. Masanın üzerinde eski Vita kutuları, içlerinde mis gibi fesleğenler. Ve aydınlatma; özlediğimiz gaz lambasıyla... Az sonra güleryüz eşliğinde masa deniz ürünleri ve Ege yemekleriyle tamamlanıyor. Keyifli bir akşam, sadece yemek yemiyor huzura doyuyorsunuz. Sıcak yaz akşamında denizin içine ayaklarınız deyerken serinliyorsunuz.
Ortakent-Yahşi’de hizmet veren “Palavra Restoran”, Dr. Serdar Demiroğlu ve Mesut Özmutlu’nun ortak girişimiyle bu yaz yenilenmiş. Ve Ayana olmuş... Herkesin görebileceği şekilde açık olarak konumlandıran mutfakta, deniz mahsulleri ağırlıkta. Beyaz Soslu (Eve’s) Karides, Lavunya (Deniz Mahsulleri Mücver), Ahtapotlu Pilav, Tuzda Balık, Balık Pilaki, Balık Köftesi, Dülger Kavurma sadece bazıları... Deniz ürünü sevmeyenler için de, gerçek köy tavuğu ve Bodrum’a has bir lezzet olan “Sakızdırıklı Köfte” sunuluyor. Bu köftenin adını veren özelliği ise sakız ağacının dalına sarılarak, odun ateşinde pişirilmesi... Üstelik hesap faslı da gecenin güzelliğini bozmuyor.(!)
Dalga dalga...
Ortakent’teki Dalga Beach’i belki de biliyorsunuz. Ama ben hatırlatmadan geçemeyeceğim. Curcuna bir beach değil. Sakin, huzurlu... Denizin kıpırdamaz haline de doyum olmuyor ayrıca... Bir de “Müdür” var kii!! Bu sevimli Golden Müdür tüm elektriğinizi alıyor...
Üstelik akşamları unutamayacağınız konserleri de var. Ben yakalayamadım ama 17 Ağustos 22.00’deki Bülent Ortaçgil konseri kaçmaz.
“Bu Sabah Yalnız Uyandım
Sensiz Olmaz
Tanıdık Kokular Yok
Sensiz Olmaz” diye mırıldanmadan olmaz!
YARIN
Sivaslı Cuma'nın düşler tarlası
Paylaş