Paylaş
Dünyaya geldiği isimle Soğomon Kevork Soğomonyan. Dünyaya bıraktığı isimle Gomidas Vartabed. Osmanlı’nın son döneminde Kütahya’da dünyaya gelmiş bir müzik dehası. Kafasındaki sesler, topladığı ezgiler, şarkılarda gördüğü hikâyeler ve kalbinde hayallerle Eçmiyadzin-Berlin-Paris-İstanbul hattında süren bir yaşam... ‘Sesinin duyulduğu yer deniz kıyısı’ olan Ermeni müzik insanı Gomidas Vartabed’in öyküsü, eşine zor rastlanır bir yapım olarak sahnede. Yolcu Tiyatro’nun yolunun; yazar ve yönetmen Ahmet Sami Özbudak ile kesişmesinin sonucu doğan bir oyun: ‘Gomidas’.
Seyirciyle ilk buluşması 24. İstanbul Tiyatro Festivali’nde, Kumkapı’daki Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde olmuştu. Pandemi arasından sonra bu hafta, Gomidas Vartabed’in ölüm yıldönümü olan 22 Ekim’de yeniden başladı; bir sene önce izlediğim halde bugün hâlâ tüylerimi diken diken eden oyun.
Gomidas Vartabed tarihe kocaman bir iz bırakmış ama içi engellerle dolu bir hayatın başrol oyuncusu. Çocuk yaşta öksüz kalıp memleketinden, henüz dilini dahi bilmediği topraklara göçtüğü için... Burada din adamı olarak yetişirken müziğe gönlünü ‘biraz’ fazla kaptırdığı, ayin parçalarını dini olmayan mekânlarda dillendiremeyeceği gibi engellerle karşılaştığı için... İstanbul’dayken, Ermeni kimliğinden ötürü sürgün yediği ve -belki de yaşadıklarının etkisiyle- akıl sağlığını yitirdiği için...
Gomidas Vartabed; dağlardan çıkardığı Ermenice, Türkçe, Kürtçe derlemeler ve besteleriyle bugün hâlâ zamanlar arasında bağ kuruyor. Lakin ne sinir bozucu ki çoğumuzun tanımadığı da bir isim. Anadolu’yu Anadolu yapan ama geniş kitlelerin ismini bile duymadığı sayısız gayrimüslim yaratıcı nefes gibi...
Özbudak; Gomidas’ı, sanatçının ömrünün sonlarına sahne olan Paris’teki akıl hastanesinde çıkarıyor karşımıza ilkin. Cam platformun üstündeki Gomidas, hayali bir koyunun peşine düşüyor ve kendini; çocukluğundan, billur sesiyle meşhur olduğu Kütahya sokaklarından itibaren kendi hayatında dolaşırken buluyor. Eçmiyadzin’e gidişi, manastırdaki üstadı Kevork, ‘müzik kutusu’ Ermenistan’ın köylerinden topladığı şarkılar, Berlin’deki müzikoloji eğitimi, ‘kertenkelelerim’ dediği öğrencileriyle kurduğu koro, ‘Ermenistan dağlarından hikâyeler taşıdığı’ Paris, İstanbul’daki 300 kişilik korosu (Halide Edip’in nefis özetiyle: “Siz şarkı söyleyince Tanrı yeryüzüne sizi dinlemeye iner”), Ermeni aydın dostlarıyla Çankırı’ya gönderilişi...
ROL ARKADAŞI TOPRAK
Özbudak tek kişilik anlatısına Gomidas’ın hayatını dantel gibi işlemiş. Gomidas rolündeki Fehmi Karaaslan ile 40 kişilik Lusavoriç Korosu bu metni, Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nin içine yerleşmiş sade ama anlam yüklü bir dekor ve büyüleyici bir ışık tasarımıyla ayağa kaldırıyor.
Karakterin zenginliği, oyuncunun karaktere hâkim, çarpıcı beden ve ses performansı (Karaaslan oyunu Türkçe ve Fransızca olarak iki ayrı versiyonla oynuyor), koronun oyuna eklediği katman, hikâyenin asli parçası olmuş toprak (topraktan sesler toplayan, hayatı boyunca evini arayan bir adamın, rol arkadaşı olmuş toprak) bir araya gelince ortaya uluslararası kalibrede bir iş çıkmış. İnsanın, içinde sürüklendiğini hissettiği bir atmosfer yaratılmış. Dilerim oyun, Gomidas’ın kendisi ve müziği gibi dünyayı gezer uzun seneler.
Paylaş