Paylaş
Doğarız, okuruz ve İstanbul’a göçeriz.
Göçenler göçmeyenlere anlatır.
Göçmeyenler göçenlere gıpta ile bakar.
Göçenlerin dışı seni, içi göçeni yakar.
Her yıl yüzlercemiz körolasıca Konstantin’in kollarına atarız kendimizi.
Ailemizi, anılarımızı, aşklarımızı, çocukluk bilyelerimizi, Barbie bebeklerimizi, Ege Denizi’ndeki ilk kulacımızı, ilk boğulma tehlikemizi ardımızda bırakarak... Daha büyük bir denizde, kocaman kocaman dalgalarla savaşmaya gideriz.
Gitmezsek aklımızın bir ucu hep o büyük denizde kalır.
Gidersek bu pis kokulu Körfez, mis kokulu hatırlanıp arkamızdan gelir.
Hele bir emekli olalım, kesin İzmir’e döneceğizdir.
Çünkü, emeklilik kocaman bir hayaldir İstanbullu İzmirlilerin kalbinde.
Yaşanacak onca yılı atlayarak emekliliği nasıl hayal eder bir hayat, bir kalpte?
İstanbul’u alt edip kefeni yırtanlar, simide gevrek demeyi unutsalar da zamanla; en takdir edilesi gruptur. Ama ne İzmir o eski İzmir’dir artık ne de o Egeli kalp sakin sakin atmaya devam eder.
“Taşikardi” İzmir’de olsa olsa bir marka adı olur.
İstanbul’da hayatın gerçeğidir.
İstihdam verelim, vizyonumuz evde kaldı
Bu şehrin koca koca sanayicileri, bakanları, iş adamları zannediyor ki, daha çok istihdam yaratmak gerek. Doğrudur. Daha çok istihdam yaratalım.
Daha çok aile şirketi kuralım mesela. Daha çok genç profesyoneli o aile şirketlerimize alarak doğduğuna pişman edelim. Vizyonumuz kalmadı, size aile şiketlerimizden verelim.
İstanbul’dan ithal ettiğimiz bir fikre, bir projeye, bir tasarıma, bir endüstriyel ürüne veya kocaman bir gaz bulutuna 100 para verelim de parlak fikirli İzmirli girişimciyi öldürelim. Üzerimize başımıza kıyafet alırken pazarlık etmek aklımıza gelmesin, ama çözüm ortağımızdan çözüm alırken yılanın başını ezelim.
Ticari hayatta birbirimize yaptığımızı hiç kimseye yapmayalım da dostlara kendimizi dayanışmada gösterelim.
Benim hala umudum var, iyi miyim?
Diyorsunuz ki bana, İzmir gelişecek, büyüyecek.
Köprülü möprülü otoyollar yapılacak İstanbul 4 saate inecek.
İç hatlar gıcır olacak, aktarma derdi bitecek.
Köyümüze daha çok turist, daha çok yatırımcı gelecek.
Ama siz, İzmir hakkındaki düşüncenizi bana özgürce söylerken, onlarca gazeteci de sırf memleket hakkındaki düşüncelerini söyledi diye içeride.
Kendim için ümitli olmak istiyorum. Doğacak çocuklarım için ümitli olmak istiyorum.
Gazeteci arkadaşlarım için ümitli olmak istiyorum. İzmir için ümitli olmak istiyorum.
Ülkem için ümitli olmak istiyorum.
Çünkü, yaşayacak başka yerim yok. Sizin var mı?
Dip not: Bu yazı geçenlerde izlediğim İzmirli şair Ertan Yılmaz’ın “Hicret İkilemesi” isimli kısa filminden sonra çıktı. İzmir-İstanbul arası beyin göçünü sıcağı sıcağına yaşamış genç bir insanın macerasını şahane anlatıyor. Biraz vakit ayırıp izleyin derim.
http://vimeo.com/26623310
Paylaş