Paylaş
GEÇTİĞİMİZ hafta sonunu, yıllardır görmeyi isteyip de bir türlü yolumu düşüremediğim bir şehirde geçirdim: Gaziantep. Şehirdeki ilk günümde, aklıma düşen tek bir dize... Cemal Süreya’nın “Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem, ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı” dizesi. Sadece kahvaltının mı? Bu topraklara yolunuz düştüğünde, o muhteşem dize; kendiliğinden biçim değiştiriyor. Diyorsun ki, kendi kendine; “Antep’in mutlulukla bir ilgisi olmalı.”
Değişim, 10 yıl önce başlamış
Şehirdeki ilk akşamı, içine girdiğimiz anda üzerimizde “Barcelona Plaça Real” etkisi yaratan; 95 yıllık taş konak BAYAZ HAN’ın yeni açılan modern meyhanesinde karşılıyoruz. Burası hafta sonları sadece ailelere açık ve Antepliler bu kurala çok saygılı. Öncesinde zaten müthiş bir restorasyonla baştan yaratılan tarihi “Bakırcılar Çarşısı”, “Almacı Pazarı” ve yeni açılan “Cam Müzesi”, “Bakır Müzesi” gibi tematik müzelerle yoğrulan eski Antep’i gezip “vurulmuşuz”. Bayaz Han’ın meyhane bölümünün karşısında, bugüne kadar gördüğümü en şık restoranlardan biri olan, iç içe geçmiş taş kirişlerin altında müthiş bir Antep mutfağı seremonisi sunan Bayaz Han Restaurant var. İşte o anda, o restorandaki bir iş yemeğinden ayrılan, şehrin güler yüzlü Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey ile avluda karşılaşıyoruz. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kim olduğu ile ilgili en ufak fikrim yok. Tüm nezaketi ile bizi ertesi sabah Belediye Başkanlığı’na kahve içmeye ve bir Gaziantep sunumu yapmaya davet ediyor. Şehirde sadece 2 günüm olduğunu hatırlayıp kibarca geri çeviriyorum. Olsun diyor, sabah fikrinizi değiştirirseniz arayın. 11.30’a kadar müsaitim, 11.30’da Kıbrıs Cumhurbaşkanımız geliyor. Gittiğinde diyorum ki, “ben acaba hangi şuursuzlukla, ne yaptım? Ne büyük saygısızlık ettim?”
Sabah tabii ki, Büyükşehir’deyiz. Ben ve 2 seyahat yazarı arkadaşım, ayağımızda Converse’ler, gerimizde sırt çantaları, tuhaf bir yüz ifadesi ile Başkanlık Sarayı’nda oturmuş çayımızı içiyoruz. Derken çok genç, eğlenceli ve günlerden cumartesi olduğu için kot pantolonla işe gelmiş, dinamik bir ekip giriyor içeri. Hepsi en az 2 dil biliyor. Başkanla birlikte, Gaziantep’in son 10 yılını anlatan bir sunum yapıyorlar. Çok uzun zamandır bu kadar şaşırdığımı hatırlamıyorum.
Çocuk dostu şehir
10 yıl önce şehrin en büyük kabusu, terk edilmiş, kimsesiz ya da ailelerinin reddettiği tinerci çocuklar. Önce Avrupa Birliği’ni ikna edip aldıkları fonla buraya müthiş bir Rehabilitasyon ve Meslek Kazandırma Merkezi inşa ediyorlar. İçinde buhar odasından, yatakhanesine, yüzme havuzundan dersliklerine her şey pırıl pırıl. Ve buraya gelen çocukları 8 ay boyunca uyuşturucuyu bırakıp meslek edindirene kadar burada misafir ediyorlar. Tek şart; bir kez kaçan, bir daha gelemiyor. Ve mucize gibi, kimse okuldan kaçmıyor. Bugün; kentte tiner müptelası çocuk yok.
Sonra Gaziantep’i “Çocuk Dostu Şehir” ilan ediyorlar. Şehrin göbeğinde ardı ardına açılan toplam 11 kilometre uzunluğundaki duvarsız, yemyeşil parklardan tutun da Disneylandvari tematik parklara, Turkcell işbirliği ile kurulan devasa “Gezegenevi”ne, giriş kapısına ve içindeki trene bayıldığım Hayvanat Bahçesi’ne (aslında hayvanların doğal ortamda yaşadıkları çok büyük bir park) hatta trafiğe kadar şehirde her şey, çocuklar için yeniden düzenleniyor.
Eski Antep küllerinden doğuyor
Derken sıra yıllar içinde köhnemiş, turistlerin bile girmek istemediği, pek çok dükkanın kapandığı tarihi Bakırcılar Çarşısı’na geliyor. ÇEKÜL Vakfı ile birlikte, 6 ay içinde tüm cepheleri bir örnek ahşap giydirip, tabelaları standardize edip, yollarını alt yapısını tamamlayıp “dönüştürüyor” burayı Başkan. Ve Bakırcılar Çarşısı adeta küllerinden yeniden doğuyor. Şimdilerde gelen turist ilk bu çarşıyı soruyor.
Ardından Türkiye’de gördüğüm en iyi müze olan Zeugma Müzesi açılıyor 2009’da. Ve daha nicelerini. Şehir giderek daha çok turist çekiyor. Antepli giderek daha mutlu yaşamaya başlıyor. Yatırım artıyor. Şehir güzelleşiyor. Bir gelen bir daha gelmek istiyor. Bunlar gibi daha 100 küsur proje, eksiksiz tamamlanıyor.
Diyeceğim şu; 10 yıl öncesine kadar Belediye’nin kapısından içeri girmemiş bir hekim olan, hayatımda hiç tanımadığım Dr. Asım Güzelbey ve ekibi; beni belediye başkanlarının da vizyon sahibi olabileceğine, tasarıma değer verebileceklerine, şehir planlamasından anlayabileceklerine ve istendiğinde yapılabileceğine inandırdı.
Temsil ettiği partiyi değil, temsil ettiği şehri ve o şehirde özgürce yaşama hakkını her şeyden üstün tuttuğunu kanıtladı. Gaziantep mucizesini gidin ve gözlerinizle görün. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Not: Gaziantep’teyken Dr. Asım Güzelbey; misyonunu tamamladığını ve zirvede bırakmak istediğini söylemişti. Doğruymuş.
Not 2: Cumartesi gününe sıkı bir Antep rehberine hazır olun! Nerede kalınır? Hangi kebapçıda yenir? Hangi müzeye gidilir?
Paylaş