Paylaş
Çünkü bir gün anne olacaksın, bebek arabanla kaldırımlardan rahatça geçmek isteyeceksin. Belki menüsküs ameliyatı olacaksın, bir süreliğine değnekle ya da tekerlekli sandalye ile dolaşman gerekecek. Ya da annen baban yaşlanacak en basitinden, şöyle bir akşam üstü gezmesine çıkaracaksın tekerlekli sandalyesinde
Oku bak o zaman, başına neler gelecek...
Engelli arkadaşla 1 gün
Geçtiğimiz kış, belki o 1 günü Ömür’le geçirmeseydim, bu yazıyı yazabilme cesaretini gösteremeyecektim. İstanbul’un orta yerinde, tekerlekli sandalyede ama zihni zehir gibi çalışan, üreten, üstelik genç, güzel ve akademisyen Ömür Kınay, benim sosyal medyadan arkadaşım.
İstanbul’un orta yerinde, keyifli bir gün geçirmek için buluşuyoruz. Ve o bir gün boyunca yaşadıklarım, Ömür’e ve Ömür gibi fiziksel engeli olan mahcubiyetim bitmek bilmiyor.
Neden mi utanıyorum? Biziz o biz. Kafadan engelliler cumhuriyeti kadim üyeleri.
Kaldırımlara tuhaf rampalar koyup öylece bırakmayı, engelli iletişiminden sayanlar.
Sonra da o rampanın üzerine araba park edenler. Sanıyoruz ki o rampalar sadece bebek arabalı anneler için. Ki onların geçiş hakkını elinden almaya da zinhar hakkımız yok!
Hiç kim bunlar diye etrafına bakınma, biziz o biz.
Semtlere, sokaklara, meydanlara yaptığı umumi tuvaletlerin içine, engelli kabini yapmayı aklına bile getirmeyenler.
Semt kafelerine, sabah kahvelerine, lokantalara, plajlara engellilerin de gelebileceğini ve tuvalete girmek isteyebileceğini akıl edemeyenler.
Atm’leri (nedense) bir kaç basamaklı platform üzerine inşa edenler.
Metrolardaki engelli asansörlerini, engellilerden önce kullanmayı kendine hak görenler.
Trafiğin vızır vızır aktığı noktalardaki yaya üst geçitlerini engellilerinde kullanmak isteyebileceğini aklından bile geçirmeyen belediyeler.
Engellileri yok sayanlar, görmezden gelenler, görmemeyi tercih edenler.
Peki haberiniz var mı Türkiye’de kaç MİLYON engelli yaşıyor?
Ve bu insanlar her gün neler yaşıyor?
En iyimser tahmine göre Türkiye'de 2 milyona yakın engelli yaşıyor
Bu sadece bildirilen rakam. Anadolu’nun, Karadeniz’in, Doğu Anadolu’nun köylerinde, kayıt altına alınamamış daha niceleri var.
Eğitimli olanlar dahil pek çoğu, aileleri tarafından genelde toplumsal yaşamdan uzak tutuluyorlar.
Bizim kamuda yararlandığımız hakların hemen hiç birinden faydalanamıyorlar. (Örnek mi lazım? Üst geçitler, alt geçitler, metro asansörlerini kullanan engelsizler)
Gerekli altyapı çalışmaları yapılmadığında, insanlar, boğuştukları zorluklar dolayısıyla kendilerini daha küçük bir dünyaya hapsediyor.
Bütün dünya sanki onların yokluğu üzerine inşa edilmiş gibi görünür.
Herkes kendi konforunu ve hayatını düşünürken, engellilere öncelik tanınması gereken yerlerde bile, bu durum kimsenin umurunda değil!
Biz Ömür’le birlikte tüm o günü ve tüm bunları yaşarken güzel bir şey de oluyor. Karaköy’den Ömür’ü taksiye bindirmek üzere kaldırıma doğru ilerliyoruz. Ve bakıyoruz ki, neredeyse 500 metre boyunca, Ömür’ün o kaldırımdan inebileceği bir rampa yok.
¨Dur diyorum sen hareket etme, ben bir taksi durdurayım, yardım isteriz.¨
O sırada bizi ve şaşkın ördek gibi bakındığımızı gören, 60’larında bir taksici amca duruyor. Benim hiç bir şey söylememe fırsat bırakmadan arkadaşımı ve tekerlekli aracını bir hamlede kaldırımdan indiriyor. Ve aracına doğru ilerliyor.
¨Dur, nereye, biz taksiye binecektik¨ diyorum. ¨Aa öyle mi diyor yaşlı adam.
¨Ben inemediğinizi görüp durdum, yardım edeyim istedim. Tabi, buyrun¨ diyor.,
Bu sefer de Ömür’ün taksiye binmesine yardımcı oluyor.
Ömür ve merhametli taksici uzaklaşırken gülümsüyorum arkalarından.
Ve diyorum ki iyi insanlar hala var. İyi ki var.
Paylaş