Paylaş
‘Yüreğimiz güzelse dünya güzel, yüreğimiz kötüyse dünya kötü mü?’ düz mantık gibi gözükse de ‘Herkes yüreğiyle yaşar’ deyimine inanıyorum. Herkes kendi iç dünyasını şekillendirmekte ve şekillendirdiği dünyasında nasıl yaşaması gerektiğine karar vermekte özgür elbette. Kendi içinde kurguladığı dünyasındaki serbest yaşamı dışarı salıvermek, herkesin ortak değerlerle birlikte yaşadığı dış dünyanın dengesini altüst edebilir ya da tam tersi bir düşler dünyasına yolculuk da başlatabilir. Dünyanın geleceğini kurtarmak için çok fazla samimi olmasak da başlattığımız ‘sıfır atık’ düşüncesi ve sloganı gibi ama daha samimi bir düşünce yaratsak ve yüreklerde ‘sıfır kötülük’ diyerek yeni bir akım başlatsak mı? Mümkün mü? İnsanlar yüreklerini kötülükten arındırsa ve birbirleriyle iyi geçinse mesela… Doğadaki diğer canlı paydaşları olan hayvanlarla, ağaçlarla, denizlerle, toprakla sevgi bağı kursa… Ne olurdu yani! Güzelliklerle dolu bir yüreğimiz ve bunu kalben yansıttığımız dünyamız olabilseydi… Kanatlanıp uçabilecek saflık ve hafiflikte olabilmek çok mu zor… Hiç mi aklımızın ucundan geçmiyor temiz ve karşılıksız sevgi… İlle de ‘ben’ deyip her şeye sahip olmakla ki; olsak bile nereye gidiyoruz? İçimize nefret ekmişken dışarıya sevgi tomurcukları yaymak nasıl maharet oluyor anlayamıyorum…. Neden içimizle dışımız asla birbirini tutmuyor… Güzellikler neden bir türlü berraklaşmıyor… Hep bir bulanıklık zihinde, hep bir bulantı hayallerde… Kendi içimizdeki kötülüğü bir türlü yenemiyorsak bu ruhumuzdan mı yoksa hamurumuzdan mı acaba? Ve hatta gerçek şeytanlar olabilir miyiz, düşünen var mı hiç? Tövbe tövbe…
‘KELEBEĞİN RÜYASI’
“Umut; bir kelebeğin hayatı kadar kısa ve zamansızdır. Renkli kanatlarını çırpışları kadar narin ve cılızdır. Rüyası kadar sürreal (gerçeküstü) ve hipnotiktir. (bilinçdışı duygu)” Ne güzel bir cümle değil mi? Alın bu cümleyi hayatınızın her safhasına yerleştirin ‘Cuk’ diye oturur mutlaka… Ve hatta rahatlatacağına da eminim… Bir türlü barıştıramadığımız iç ve dış dünyalarımızla bağımızı da güçlendireceğini garanti edebilirim… Kelebek zarafetini hayatımıza yansıttığımızda kısa yaşamın ne kadar uzun ve derin bir anlam ifade ettiğinin de farkına varıyor insan… Yaşama anlam kazandırmanın güzelliklerle mümkün olduğunu kavrıyor ve hayatı yutkunurken bile lezzetinin tadını alıyoruz… Seramik sanatçısı dostum ‘Sevinç Köseoğlu Ulubatlı’nın, Tunalı Hilmi Caddesi’ndeki Ziraat Bankası’nın ‘Kuğulu Sanat Galerisi’ Salonu’nda başlayan ‘Kelebeğin Rüyası’ isimli seramik sergisinin manifestosundan alıntıladığım bu güzel cümleyi de sevgili Sevinç yazmış. Kelebek hafifliğine kavuşmanın bir yolu da yürüyüş olmalı. Sergi 14 Haziran’a kadar açık… Yolunuz Tunalı’ya düşer mutlaka… Umut, ‘Kelebeğin Rüyası’na nasıl aksetmiş görün derim.
IŞIL IŞIL BURÇE
Işıltılı da diyebilirim… Çekici ya da alımlı da denebilir… Ferah ferah… Aydınlık… Keyifli… Ve hatta ‘Gözalıcı’ kelimesi de çok uygun. Bu benzetme ve yakıştırmalar, Arjantin Caddesi’nde yeni açılan ‘Charm’ isimli bistronun Türkçe anlamları olabildiği gibi, evet hem kurucusu sevgili Burçe için hem de neredeyse her şeyini kendi elleriyle yapıp tasarladığı mekânı tarif ederken de kullanılabilir. Londra’da mimarlık okuyan ‘Burçe Geçit’ mimari deneyimini kullanarak kendisi gibi cıvıl cıvıl hazırladığı kokteyl barın içine girdiğinizde dünyanız da bir anda değişiyor. Kendinizi düşler diyarına gelmiş gibi hissederken, ışıl ışıl düşler görmeye başlıyorsunuz… Bistronun dışında içinde sokaklardan sahiplendikleri kedilerin de yaşadığı ‘İç bahçe’ adıyla hazırlanan yerleri de var… Sanki evinizin salonundasınız havası yaygın. Hamak, koltuk, kanepe o kadar rahat ki yayılıp uyumak fikri uyanıyor. Işıltılı ve minicik ‘Selfie’ odasının içinde adeta kayboluyorsunuz…
İÇLİ KÖFTENİN İTALYANCASI
Sevgili Burçe ve annesi Müjgan Hanım’ın birlikte çalıştıkları bistroda farklı lezzette imza kokteyllerin yanı sıra bu kokteyller için nefis eşlikçiler de var… Sicilya’nın pirinç dış katmanıyla hazırlanan meşhur sokak lezzeti ‘Arancini’yi dönüştürmüşler mesela. ‘Arancharm’ ismiyle, yine pirinç katmanın içine tiftiklenmiş et dolgusu ve Cafe de Paris sosu ile şahane bir lezzet yaratmışlar. Bizim içli köfteyi de çağrıştıran, çıtır çıtır ve leziz yemeği mutlaka tatmalısınız. Ispanaklı krep, anne böreği ve tartiniler de çok leziz. Kumkuatlı Cheescake’in tadı damakta kalıyor… Uğrayın.
Paylaş