Paylaş
Yaşamaktan haz aldığımız anların gerçek anlamda farkında olmuyoruz... Ve bir süre sonra da hayatın tadına varamamaktan endişe edip paniğe kapılıyoruz... Bu durumun asıl sebebinin kaçırdıklarımızı yakalamaya çalışmaktan kaynaklandığının farkında değiliz çünkü... Kaçanın geçtiğine, kaçmayanın henüz gelmediğine ikna olup şimdiyi hatırladığımızda içinde bulunduğumuz anın tadını almaya başlayacağız. An gelir... An geçer... Ve biz farkına vardığımızda ne yazık ki, anı olur… ‘An’ın ‘anı’ya dönüştüğü gibi, ‘hatıra’ da hatırlamaktan türüyor. Hatırlamak veya hatırlanmak bizi öylesine etkiler ki; tüm yaşamımız boyunca hedeflediğimiz unutulmama arzusunu canlı tutar. Tadını alamamaktan yakındığımız hayatın iz bırakan tarafıyla yüzleştiğimiz... Ve hatta gönüllerde filizlenen ölümsüzlüğün altının çizildiği ‘Hatırlı’ olma ayrıcalığı… Ölümden sonra yaşam veya “Ölsem de gam yemem” duygusu ile parıldayan ruhlarımız ve buna sebep bıraktığımız anılar.… Duyduğumuz bir şarkıyla harekete geçebiliyor… Yürüdüğümüz sokaklarda uyanıyor, oturduğumuz koltukta, vakit geçirdiğimiz insanlarla, birlikte yediğimiz, içtiğimizle canlanabiliyor... Duygularımız kabarıyor ve bizi alıp büyük bir hazla hatırladığımız o an’a ve hatırasına götürüyor… Hatırlamaya veya hatırlanmaya sebep anların ölümsüzlüğü, yaşanan o anı, anında hissetmekle mümkündür. Anıları birlikte biriktirdiğiniz ve paylaştığınız insanların hatırasını unutulmaz kılar. Öncelikle, güzel anılar biriktirmek için, iyi sebeplere sarılmak gerek… Sevdiklerinize sarılmakla başlayın mesela...
BAŞLANGIÇ, BİTİŞ VE SONSUZLUK ‘GENCAY’
‘Sonsuzluk’ ya da ‘ölümsüzlük’, insanoğlu var olmaya başladığı andan itibaren buna ulaşmak için derin mücadele verdiği bir hedef. Henüz ulaşmasa da mücadelesini yeryüzünde insan ırkından tek bir kişi kalana kadar sürdüreceği aşikâr… Bu durumu farklı bakış açısı ve yöntemlerle eserlerine yansıtan, bilimin geleceğe ve teknolojiye duyduğu katıksız inancı paylaşarak dünyayı yeniden inşa etmek arzusundaki ‘Zero Hareketi’ ve dünyadaki öncülerinden Türk sanatçı Gencay Kasapçı. Geleneksel Türk kadını figürünü zorlayan yapısıyla, 60’lı yıllarda İtalya’da aldığı sanat eğitimi, sonrasında Roma’da sürdürdüğü sanat yaşamı ve bu esnada tüm dünyada bilinir hale gelmesi…. Ve ne yazık ki sonsuzluğa uğurlandığı 2017 yılına kadar Türkiye’nin bunun pek de farkında olmaması gerçeği… Serginin direktörlüğünü Döne Otyam, metin yazarlığını Dilek Karaaziz Şener yaptı. Bilimle birlikte ‘Sonsuzluğun’ elde edilebileceği kurgusunu eserlerine yansıtan ‘Gencay’ın 28 Ekim 2023’te Ankara Erimtan Müzesi”nde başlayan ve 25 Şubat olan serginin bitiş tarihi 10 Mart 2024 olarak güncellendi. Sanatla birlikte ölümsüzlüğü kovalayanların bu sergiyi kaçırmaması gerek…
BİR JAPON GELENEĞİ “RAMEN”
Japonya’nın her bölgesinin kendine has pişirdiği ve neredeyse her sokağının köşesinde bulunabilen en geleneksel ve hatta dünyada ‘Sushi’den sonra en çok bilinen yiyeceği ‘Ramen’i bilmiyor ve tatmadıysanız kaybınız büyük. ‘Ramen’ Japon mutfağında erişteye verilen bir isim. Kemik suyu, ilik suyu, deniz ürünleri ve sebze suyu karışımı seçenekleriyle hazırlanan çorbanın içine konan Ramen erişteleri buğday unu, tuz, su ve sodyum karbonat (soda külü) malzemelerinden elde ediliyor. Yeşil soğan, füme tavuk veya kırmızı füme etlerin dışında, çorbaya kendi damak zevkinize göre ilave edeceğiniz malzemelerle zenginleştirebiliyorsunuz… Mevcut Uzakdoğu restoranların çoğu birbirine benzer ürünler yapıp servis ederken…
Türkiye ve hatta Ankara’da ilk defa sadece ‘Ramen’ pişiren bu restoranı 'Stüdyo Pizza'nın müdürü 'Sahra Tuncer' önerdi. İstanbul Mecidiyeköy’den sonra geçtiğimiz eylül ayında Büklüm Sokak’ta açılan Ramenci ‘Miso’ biz Ankaralılar için büyük bir sürpriz oldu. Ankara’nın ilk ‘Self Check Out (Kasiyersiz Kasa)’ hizmeti veren self servis restoranda, siparişi oturduğunuz yerden ve telefonunuzdan verebiliyorsunuz. Telefonunuza gelen numarayı restoranın ekranında gördüğünüzde kasiyersiz kasaya gidip kartınızı okuttuktan sonra tezgâhta dumanı tüten ‘Ramen’inizi alıp afiyetle yiyorsunuz. Restoranın işletme müdürü Ümit Poyraz’ın gençlerin bu teknolojik servisten memnun olduğunu ve yoğun ilgi gösterdiğini söylemesi beni şaşırtmadı. Kadın Şef Vahide Kurttaş klasik Ramen ile beyaz Japon pirinci ve nori (yosunla) üçgen hazırlanan ton balıklı ‘Onigiri’, yanında da “Kimçi (turşu)” önerdi. İçecek olarak Miso’nun kendine özgü ürettiği ‘frambuaz şerbeti’ yediklerime çok yakıştı… Mutlaka gidin… Garanti ederim… Sizin damağınıza da çok yakışacak…
Paylaş