Paylaş
Kulağımız alışıktır “Savaş ve kavga” sözlerine... Hayatın her aşamasında bizim de vardır kavgalarımız... Hak ettiğimizi almak için savaşırız güya. Karnımızı doyurmak, sevdiğimize kavuşmak için de kavga ederiz. Bazen yoklukla savaşıyoruz, bazen elimizde var olanı kollamak için. Hırslanıyoruz, bileniyoruz bazen. Elimizde yokken başkasınınkini almakta gözümüz. Yetinmiyoruz... Elde varken bile gözümüz kayıyor, başkasının elindeki cezbediyor. Onu da istiyoruz. Daha çok istiyoruz. Adaletten uzaklaşıyor, tırnaklarımız uzuyor sonra da. Hayata tutunacağımızı sanırken başkasının etine tutunup yürümeye alışıyoruz. Matah bir şey sanıyor, davranışlarımıza da yansıtıyoruz. Kazanmak hep kazanmak diyor, bu halimizle övünüp duruyoruz. Savaşçı, kavgacı olmak takdir görüyor çünkü. Bedeli ne olursa olsun, sağlığımız da, geleceğimiz de, insanlığımız da feda olsun diyoruz. Oysa ki; ne diyor Farid Farjad “Güzel konuşmak, ince düşünmek, halden anlamak, sevmek. Düşeni kaldırmak, ağlayanı güldürmek, sarılmak. Hep bedava... Biliyor musunuz?”
UNUTULMUŞ TATLAR
Unuttuğumuz o kadar çok şey var ki; düşündükçe içim acıyor, kalbim sıkışıyor ama yine de düşünüyorum. Unutulmuş tatların başında “Samimi sevgi” geliyor aklıma, yani karşılıksız, hiçbir şey beklemeden, kalben sevmek. Hoşgörüyü unutmuşuz mesela, birbirimizi anlamayı, sükunetle sohbeti unutmuşuz... Sarılmayı, paylaşmayı unutmuşuz. Geleneklerin bize gıdım gıdım kazandırdığı içtenliği ve bu içtenlikle ruhumuza yansıttığımız saflıkla pişirdiğimiz yemekleri unuttuğumuz da geliyor aklıma. İnsan olabilmenin en önemli adımının mutfakta alınan adap ve eğitimle atıldığını da unutmuşuz. Yemeğe ve pişirmeye ayrılan zamanın boşa gitmediğini, tarlaya dikilen fideden, sofraya ulaşana kadar, sevgi, emek, sabır, hoşgörü gibi insani duyguların gelişiminden ve kazandırdığı değerlerden anlaşıldığını unutmamamız gerek. Onu da unutmuşuz.
ŞEF ALİ AÇIKGÜL
Neyse ki; kurduğu akademinin mutfağında öğrencilerine alaylı ve geleneksel eğitimler veren, son yılların en çok bilinen ve tüketilen peynirli yanık lezzeti ‘San Sabastian’ın da mucidi Şef Ali Açıkgül unutmamış. Çocukluğundan başlayarak, dönem dönem memleketi Malatya’da, Arapgir’de veya köyünde özellikle babaannesi Senem Açıkgül’den aldığı mutfak kültür ve adabını, bütün lezzetiyle okuyan herkesi unutulan geçmişe yolculuğa çıkardığı bir kitap hazırlamış. Geçmişten geleceğe pişirilen bu yolculuğu, tadıyla, kokusuyla adım adım yakından hissedeceğiniz ‘Unutulmuş Tatlar’ın büyüsüyle belki de geleceğinizi bulacağınız bir hazine, içinde ‘Kiraz yaprağı sarması’ var mesela, ‘Kömbe’ var, ‘Kayısı kavurması’ ve daha nice gizemli yemek var. Her evin kütüphanesinde değil mutfağında olmalı bu kitap, hem hayat, hem emek, hem de yemek var.
‘ÜSTKAT’TA HAYAT VAR
SON 40 yılın Ankara’sında, hem Ankara’yı hem Ankaralıyı yansıtan, kendine has, özgün menüsü ve atmosferi ile efsanevi pub ‘Kıtır Piliç’ var. Alışkanlığımız, tutkumuz aslında, biz eski gençler bir türlü vazgeçemiyoruz, Kıtır’dan da, sokağından da. Kıtır’ın bir kat üstü, yine bir Kıtır işletmesi Üstkat’a hiç çıkmamıştım. Sevgili Dide’ye sözüm vardı, son gittiğimde Kıtır’ı es geçip Üstkat’a çıktım. Meğerse hayat varmış, “Oh be” dedim. Tunalı gözüküyor, Kuğulu park gözüküyor, göz hizasındaki yeşil çamların saldığı doğa kokusu; hem iştah hem de keyif aşılıyor. Aşağıda yediğim ekmek arası yerine nefis kokoreçin şahane pizzası var, denedim ve bayıldım. Sevgili şef Burak Çelik’in ince hamurla açtığı pizza efsaneleşmiş de benim haberim yokmuş, utandım. Yerel ve butik içecek üreticileri için hazırlanan özel alanda, Anadolu’nun farklı yerlerinden geleneksel üretim tarzının sohbetlere kattığı kültürel zenginliğin farkına varıyorsunuz.
KAJUN BAHARATLI TAVUK
Son zamanlarda çokça yayılan Kajun baharat veya sosla pişirilen tavuğu yazmayı düşünüyor, iyisini bulmaya çalışıyordum. Sevgili Dide aşıya giderken, hayranlıkla giydiğim Kıtır’lı tişörtlerle birlikte tadayım diye Kajun baharatlı tavuk da yollamış, lezzetinden mest oldum. Yeni yeni yaygınlaşıyor sandığım Kajun baharatlı tavuğu “Yıllardır yapıyorduk zaten” dedi Burak şef. Çokça denemiştim, en iyisi yine Kıtır’da, pardon “Üstkat” demek istemiştim. Bu sefer gittiğinizde direkt Üstkat’a çıkın, Ankara’nın balkon muhabbeti güzeldir, yalnızsanız bilgisayarınızı alın; bir dahaki gidişimde ben öyle yapacağım, ruhum uyanıyor, aklıma güzel şeyler geliyor.
Paylaş