Dakırdalak

Başlık sizde neyi çağrıştırdı bilmiyorum ama ben epeyce düşünüp alakasız şeylerle ilişkilendirmeye çalışmıştım kendimce. Eski dostum Ahmet’le Sakarya Caddesi’ne uğrayıp, taze sardalye aldıktan sonra Ankaray’la evinin bulunduğu -Ankara’nın eski ve güzel mahallesi- Beşevler’deki evine gittik. Ahmet’in sevgili eşi Ayşen, güzel kızımız Yağmur’la birlikte, sardalyenin yanına mükellef bir sofra hazırlamışlar. Sofradakilerin çoğu bilindik şeyler. Ancak, bir tanesini tanımakta zorlandım.

Haberin Devamı

Çatalımın ucuyla kenardan karıştırarak içindekileri çözmeye çalışırken “Dakırdalak” dedi Ahmet. “O ne?” demeye kalmadan “Isırgan otu da deniyor” diye müdahale etti Ayşen. Güldüm tabii tersi olacaktı aslında ‘yaygın adı ısırgan otu ama dakırdalak da deniyor’ olmalıydı.
Ayşen, Ödemişli. “Bizim orada dakırdalak deriz” dedi. Tadına baktım, dikenleri gıdıklayarak boğazımdan geçerken ısırganın saldığı aroma keyif verdi açıkçası. Muhteşem armoniyi yakaladım hemen.
“Bu sadece ısırgan otu değil” dedim Ayşen’e. “Pırasa da var, çökelek de” dedi. Bir çatal daha aldım, “Zeytinyağı ve limon da var” derken güldü, “Olma mı?” dedi yerel ağızla.
İlgilendiğimi görünce detaylarını,“İki bağ ısırgan otu, bir tane pırasa kullandım. Isırganlar küçük yapraklı, körpe olmalı. Büyük yapraklıların suyu çekilmiş oluyor, kartlaşıyor. Isırganlarla, pırasaları minik minik doğruyoruz, çökelek serpiştirip karıştırıyoruz (lor da olur), zevke göre sızma zeytinyağı ve limon, dilerseniz biraz tuz. Dakırdalak hazır” sözleriyle anlattı.
“Çiğden yaptığınıza göre bu salata olmalı” sözüme ise “Yo, Ödemiş’te doyumluk yeniyor” yanıtını verdi.
“Sıcacık köy ekmeği ile iyi gider, doyumluk da olur” diye içten içe düşünürken, “Saç pidesi de yapıyoruz bundan. Siz gözleme diyorsunuz” sözüyle dakırdak sohbetimizi noktaladık.
Anadolu’yu seviyorum!

BAHAR OTLARI

Haberin Devamı

ŞİMDİ tam zamanı...
Üşenmeden kırlara çıkmanın, güzel bahar havasını soluyarak yeşermeye başlayan yenilebilir yabani otları toplamanı zamanı tabii ki. Tarla ya da küçük dere kenarlarında, ısırgan otu, horoz ibiği, madımak, eşek marulu, kuzu kulağı, hardal otu, dede sakalı, arap saçı, radika ve daha onlarca çeşit otla karşılaşabilirsiniz. Ankara bu açıdan çok şanslı.
Mogan Gölü ve çevresi, Eymir gölü, Karagöl, Çamlıdere... Gidilebilecek yerlerden bazıları.
Hem spor yapmanın, hem de yabani otlarla tanışmanın keyfini çıkarın. Üşengeçler, semt pazarlarında bulabildikleriyle yetinsinler.

KAYIN MANTARI

Dakırdalak

Haberin Devamı

ANKARALILARA “Kazan’ın nesi meşhur” diye sorsanız, önemli bir bölümü “Eti meşhur” der. Son zamanlarda semt pazarları ve marketlerde sıkça rastladığım öbek öbek istiridye mantarının Kazan’da üretildiğini pazarcı esnafı ile sohbetimde öğrendim. Kayın ağcı kütüklerinde doğal ortamı sağlanarak üretildiği için Kayın mantarı da deniyor. “Kazan’ın eti meşhur” dedim, “Bu da et” dedi. “Hem bu daha sağlıklı” diye de ilave etti. Genelde mantarı soğanla soteleriz, mevsimine göre katıklarını koyar yeriz. Pazarcı ağabey farklı bir yol önerdi, “Mangalda ızgarası süperdir” sonra “Ekmek arası yap, ince doğranmış piyaz soğan, pul biber, kekik ve azıcık tuz ekle afiyetle ye” dedi. Şaşırmıştım, “Mantarı da ekmek arası yaptık ya, helal bize” diye söylenirken, “Akşamüstü gel mangala istersen” dedi. Vaktim yoktu “Başka sefere” derken, aklım kaldı haliyle

Haberin Devamı

Dakırdalak

SUHO MESO

Tütsülenmiş veya islenmiş Boşnak etinin Boşnakçası Suho Meso. Kurutulmuş et anlamına geliyor, ayrıca. Dananın; bonfile, kontrfile ve antrikot etleri tuza yatırılıp birkaç ay bekletilince zamanla tüm suyunu bırakıyor. Meşe koru hazırlanıp, bir oda içinde tavana asılan etler ağır ağır tütsüleniyor. Bu işlem bir ay civarı tekrarlanıyor ve sonuç ‘işlenmiş et’ yerine, ‘islenmiş et’ tabii ki diyorum. Şili Meydanı’nda yeni açılmış bir mekanda rastladım Suho Meso’ya. İçeri girdiğimde kapıda yazan Müdavim isimli pidecinin, pide salonu ile alakası yoktu, daha çok bir pizza dükkanı görüntüsü vardı dekorunda. Açık fırın ve hazırlık ünitesini izleyebiliyorsunuz, pizzacılar gibi, ama pide yapılıyor. Ege pidesi ağırlıklı, lahmacun da, Karadeniz pidesi de var. Menüyü incelerken Mesolu yağlı pideye rastladım. “Meso nedir” sorusuna cevap kısaydı “Boşnak eti” dedi, detay vermedi. Ustaya yanaştım, “Nasıl yapıyorsun” dedim, “Karadenizli kolot’la, Boşnak Meso’yu everiyoz, ye de gör nasıl oluyormuş” dedi. Mıhlama sevenler kolot peynirini bilir mutlaka, Meso’yla iyi bir evlilik olmuş, deneyin derim.

Haberin Devamı

SÜLBİYE’DEN HABER VAR

Geçen yazımda Sülbiye’yi ararken yaşadıklarımı yazmıştım. Belli ki sevgili okurlarım bu durumuma üzülmüş. “Sülbiye yemeğe bekleriz” şeklinde çok nazik davetler aldım. Sülbiye bahane olur, bir araya gelip daha nice Anadolu yemeğini çekiştirebiliriz. Belki bir mutfak topluluğu da biz kurarız.
Kimbilir...

Yazarın Tüm Yazıları