Paylaş
Yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle 71 yıllık yaşamında türlü eserler, onlarca kitap ve makale yazmıştır. Ama, günün birinde yarattığı ağzı pipolu gölge kahraman Sherlock Holmes’un ünü, yazarın diğer eserlerini gölgede bırakmıştır. Hal böyle gelişince, Sir Arthur Doyle, Sherlock Holmes’u bitirmeye tabiri caizse öldürmeye karar verdi. Hatta o günlerde bu fikrini şöyle dile getirdi : ‘ Holmes’u öldürmeyi düşünüyorum. Hikaye bitsin gitsin istiyorum. Aklımı daha iyi şeylerden çeliyor’. Ve, 1893 yılında İngiltere’nin nice yağmurlu günlerinden birinde Sherlock Holmes öldü. Sir Arthur, yarattığı ve artık tahammül edemediği kahramanı öldürmüştü.
- - -
Tabii ki, Sherlock Holmes gibi hayali ama gölgesi gerçeğinden daha güçlü bir kahraman ölemedi. Daha doğrusu, Sherlock Holmes hayranları, dedektifin öldüğüne bir türlü inanmadıkları için, ayaklandılar. Ve, ömrünün son yıllarında aşık olduğu eşinin ölümünün ardından depresyona girip kendini ‘ Spiritüelizme’ veren Sir Arhur Conan Doyle , 8 yıl sonra Sherlock Holmes’u tekrar hayata döndürmeye karar verdi. Ve, 1901 yılında Sherlock Holmes yeniden doğdu..
- - -
Sherlock Holmes’un yeniden doğması sadece kağıt üzerinde kalmadı, ünlü dedektif yıllar sonra beyazperde de can buldu. Hayali dedektife bu sefer, ünlü İngiliz yönetmen Guy Ritchie’nin elleri değdi. Geçtiğimiz günlerde Londra’da bir araya geldiğim Guy Ritchie, sorularıma şu cevapları vererek merak giderdi:
Tarihin en ünlü dedektifine yine eliniz değdi. Aslında, ilk Sherlock Holmes’u seyrederken, diğerlerinin geleceğinin kokusunu almıştım. Neden Sherlock Holmes?
Doğru hissetmişsin. Benim çocukluğum, Sherlock Holmes kitaplarını okuyarak geçti. Holmes’un neredeyse yüzlerce macerasını ezbere biliyordum. Holmes’un, Dr Watson ile ilişkisini, olaylar karşısında verdiği tepkileri, sevinçlerini, uçuk kaçık yanlarını, farklılığını..Sherlock Holmes’u o kadar çok seviyordum ki, günün birinde onunla bir platformda buluşmak istiyordum sanki. Ve o günün birinde, yönetmen koltuğuna oturunca, Sherlock Holmes’un maceralarını beyazperdede işlemek kaçınılmaz hale geldi.
İlk filmden sonra ikinci Sherlock Holmes’u çekmek stres yarattı mı sizde?
Açıkcası stresten çok, planlama ve ekip işine dönüştü. İlk filme benzer bir film yapmak istemedim haliyle. Michele Mulroney ve Kieran Mulroney, senaryoyu yazdılar. Çok güzel bir ekip oluşturduk. Hikayeye farklı açıdan baktık. Noomi Rapace, Jared Haris ve Stephen Fry ekibe dahil oldu. Daha fiziksel, aksiyon sahneleri güçlü şaşırtan ve renkli bir film yapmak istedim.
Fiziksel ve aksiyon sahneleri güçlü bir film dediniz. Oyuncular bu sahnelere nasıl hazırlandılar?
Doğrusunu söylemek gerekirse, özellikle Robert ve Jude, film başlamadan aylar önce kendilerini kampa almışlardı. Benim onlara pek bir şey söylememe gerek yok zaten. Diğer oyuncular ki, Noomi Rapace’in sahneleri de fiziksel güç gerektiren sahnelerdi..Onlar da film çekimleri içinde büyük bir disipline girdiler. Özellikle, Çingene müziğinin çaldığı dans sahnesinde neredeyse 3 gün durmadan dans edildi, çekim yapıldı.
Sherlock Holmes ve Dr Watson’un ilişkisi gerçekten çok özel bir ilişki. Bu ilişkinin erotik mesajlar verdiği de çok konuşuldu. Siz, Robert Downey Jr ve Jude Law’ın beyazperdede yansıttığı enerjiyi nasıl buluyorsunuz?
İlk Sherlock Holmes filmi, Oscar adayıydı. Çok konuşuldu. Bu sefer söylediğim gibi opera müzikleri, çingene müzikleri, aksiyonu bol olan panoraması geniş bir film oldu. Filmin başarısında, seyirci tarafından doğru algılanmasında tabii ki Robert Downey Jr ve Jude Law’un büyük, çok büyük katkısı var. Bu filmden önce yakınlıkları yoktu. Onlarla konuştuğunda anlatırlar. Ama, birbirlerini öyle anlar ve tamamlar oldular ki, bu enerji beyazperdeye de müthiş yansıdı..Sherlock Holmes, Dr Watson ilişkisine gelince ki, burada çok güçlü bir ilişki var. Bu tür güçlü ilişkilere dair her şey söylenebilir. Ama, gay iması, benim çok da üzerinde durmadığım bir konu.
Ama filmde bazı sahnelerde açık seçik göndermeler ve mesajlar var. Öyle değil mi?
Sahneler, filmin bütünlüğünde garip kaçmadı. Benim de gözüme hoş geldi. Ekibin de, bu nedenle erotizm var mı yok mu, mesajlarından ziyade, konuya ve diğer unsurlara odaklandığını düşünüyorum. Ama seyirci böyle bir mesaj alırsa, bunu izleyicinin hayal dünyasına bırakmakta fayda var.
Türkiye’ye geldiniz mi? Sherlock Holmes’un Türk hayranlarına mesajınız var mı?
Türkiye’ye hiç gelmedim. Aslında, İstanbul’ u çok merak ediyorum. Gelmek de istiyorum. Şu kadarını söyleyeyim, çok güzel olduğunu duydum.
Bu arada, yaptığımız istatistiklere göre en çok Sherlock Holmes hayranı, Türkiye’de varmış..Bu bizi şaşırttı.
Gerçekten mi? Bunu bilmiyordum?
Yok şaka. Böyle olmasını isterdim ama. Türkiye’deki Sherlock Holmes hayranlarına selamlarımı söylemek isterim. Umarım filmi beğenirler. Biz de yenilerini yaparız.
www.facebook.com/AysegulEkinciOfficial
www.twitter.com/EkinciAysegul
Paylaş