Paylaş
Alternatif Yaşam Derneği’nin bir süredir engellilerin hayallerini gerçekleştirmek adına oluşturduğu Düşler Akademisi’nin en keyifli çıktılarından biri Social Inclusion Band, yani dezavantajlı grupları da içinde barındıran bir müzik grubu…
Kemal Mallı kendisi de sosyal dezavantajlı kesimden gelen yakışıklı bir genç. Eskiden sadece müzik dinlemeyi çok seven bir çocuk iken, Düşler Akademisi’nin DJ Atölyesi’nde ve müzik atölyelerinde aldığı müzik eğitiminin ve Alternatif Yaşam Derneği’nde yıllardır üstlendiği çeşitli görevlerin ardından Social Inclusion Band’in başına getirilmiş. 19 Ocak akşamı Babylon’un kapısında bizleri yeni sorumluluğunun gururuyla karşılıyor. Defalardır Social Inclusion Band’e ev sahipliği yapan Babylon ve kadrosu da artık engelli gruplarla çalışmanın doğallığını öğrenmiş. Hem mimari koşullar açısından gereken tüm uyarlamalar yapılmış hem de mekânın tüm ekibi her türlü durumu sıradan kabul eder olmuş.
Babylon’a girdikten sonra ortamın gerek servis kalitesi gerekse izleyici olarak herhangi bir Babylon konserinden farklı olmadığı görülüyor. Ve konser başlıyor… Grubun Müzikal Direktörü Şentürk Öztaş önce orkestra elemanlarını ardından da teker teker solistleri tanıtıyor. Daha önce gittiğim Social Inclusion Band konserlerinde engelli olan ve olmayanı kolayca ayırabilirken, bu kez bunu yapamıyorum. Yapılmış olan ince düzenlemeler sonucu, sahneye çıkan müzisyenlerin ve harika seslerin hangilerinin engelli ya da sosyal dezavantajlı bireyler olduklarını anlayamıyorum. Oysa herhangi bir engelli derneğinin bir etkinliğine gittiğimizde, üzülerek de olsa, kişinin performansından önce engeline bakarız. Sesini ve müzik yeteneğini dikkate almaksızın alkışlarız onu. Halbuki bu sefer müziğin keyfini çıkarttım. Ve yalnızca yaptıkları müzik için alkışladım Social Inclusion Band üyelerini.
Vokalde Şilay’ın harika sesini, Gökhan ve Caner’in birlikte söylediği pop şarkılarını, dokuz yaşındaki Çağla’nın konuk sanatçı Deniz Taşer ile yaptığı muhteşem düeti, Mehmet Akif ile Emrah’ın rap parçalarını ve Berksan ile ona eşlik eden Ekin’in ezgilerini dinledim. Bir yandan da şarkıları işaret dili ile söyleyen liseli öğrencileri izledim. Sahnede solist kendileriymişçesine öyle güzel yapıyorlardı ki işlerini, işaret dilini takip etmesem bile onları izlemekten büyük keyif aldım. Liseli bu gençleri ve heyecanlarını görünce, memleket ve gençlik ile ilgili umutlarım yine yeşerdi.
Çevremde keyifle dans eden seyircilerin arasından aşçı şapkalı biri kalabalık seyirci kitlesine kurabiye dağıtıyordu. Sanırım zihinsel engelli bir çocuk… Bir kurabiyeyi de bana uzattı. Kurabiyenin güzel ambalajı üzerinde “Düşler Mutfağı” yazıyordu. Bu da Düşler Akademisi’nin aşçılık hayalini kuran engelli ve sosyal dezavantajlı bireyleri tarafından hazırlanan bir ürünmüş.
Yüzümde gülücükler, diğer izleyicilerle birlikte dışarı çıkarken, ev sahibi Kemal Mallı görevini hakkı ile yerine getirmenin gururu ile uğurladı hepimizi. “Peki,” dedim Kemal’e, “bu sefer sadece iki engelli mi vardı ekipte?” Kemal, “Bunu sorduğunuza göre, demek ki başardık,” dedi. Bir süredir engellilerin engelini fark eden seyircilerin onları, işin kalitesine bakmadan, sadece engelli oldukları için alkışladıklarını izliyorlarmış. Bunun üzerine bazı düzenlenmeler yapıp seyircinin engeli değil sanatı görmesi için çalışmışlar. Aslında Şilay ve Gökhan görme engelli, Mehmet Akif ve Emrah Önal sosyal dezavantajlı bireyler, Caner ise zihinsel engelli imiş.
Günümüzde yeni engelli bilinci için benim bile şaşırdığım keyifli bir deneyim oldu. Ben dâhil herkesin konser için kapıdan bilet satın alarak girdiği, uluslararası kalitede bir müzik performansını izleyip eğlendiği ve “kim engelli kim değil”in hiç önemsenmediği bu gösteri için fikrin öncüsü Ercan Tutal ve harika ekibini tebrik ederim.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş