Paylaş
Son günlerde yaşadığımız kan dondurucu olaylar, vicdanlarımızda açtığı yaralarla hepimizin hayatını derinden etkiledi.
Bu yıl şiddet konulu üç yazı kaleme aldım. Bunlardan ilki 29 Nisan 2024 tarihinde “Şiddet varsa, sevgi yoktur!” başlığıyla yayımlandı. Bu yazıda şiddetin genel tanımını yapmış ve şiddet türlerinden söz etmiştim. Ve şiddetin çok küçük yaşlara kadar yaygınlaşmış oluşunun beni çok endişelendirdiğini dile getirmiştim. 15 Eylül 2024 tarihinde “Gitgide insanlığımızı kaybediyoruz galiba” başlığıyla yayımlanan yazımda ise, etrafımızda yaşananları gördükçe ve yazılanları okudukça derin bir acıyla sarsıldığımdan ve olanlara inanamadığımdan söz etmiş; o tarihlerde yaşanan çeşitli olaylardan örnekler vermiştim. “Şiddet, hem dünyada hem de Türkiye’de giderek artıyor” başlıklı yazım ise 4 Ekim 2024’te yayımlanmıştı. Bu yazıda, insanlığın ve devletlerin en temel meselesi olduğu görülen gayri meşru şiddetin önlenmesi veya “şiddetsizliğin sağlanması” konusunun insanlığın ortak sorunu olduğunu dile getirmiştim.
Demek istediğim o ki; “şiddet” benim çok önemli bir sorun olarak gördüğüm ve mutlaka çözümlenmesi gerektiğine inandığım bir konu.
7 Ekim’de Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu tarafından son dönemlerde sokaklara taşan şiddet olaylarına ilişkin bir açıklama yapıldı. Açıklamada, kadınların ve çocukların katledilmesinin adının “kötülük” olduğu belirtilerek; “Bu kötülüğün üzerine gitmek, kendini güvende hissedebilen bir toplumda yasa koyuculardan uygulayıcılara tüm yurttaşların birlikte yürütmesi gereken bir mücadeledir. Ancak yasalarla korunan bir toplum güven içinde yaşamını sürdürebilir.” denildi.
Yine aynı bildiride, şiddetin her türüyle mücadelenin; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddet kültürünü ortaya çıkaran, besleyen ve sürdüren tüm kavramlarla birlikte ele alınmadığında sonuçsuz ve eksik kalacağı ifade edildi.
Ayrıca, pek çok köşe yazarı tarafından konu ile ilgili yazılar kaleme alındı; konu ile ilgili Bakanlıklarımız’ ca açıklamalar yapıldı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’ın şiddetin kök nedenlerini ortadan kaldırmak ve bu cinayetleri engellemek için ilgili tüm kuruluşlarla etkili bir iş birliği içinde yürüttükleri çalışmaların sürdürüleceğini ifade eden söylemi, çok önemliydi. Sayın Göktaş sözlerini “Sadece kadınları değil geleceğimizi etkileyen şiddetle mücadeleyi, sizlerle birlikte yürüteceğiz. Şiddetin karanlık gölgesini kadınların ve çocukların üzerinden kaldıracağız.” diyerek tamamladı.
İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya da; kadınlara şiddet uygulamaya kalkanlara, onların huzuruna kast edenlere rahat nefes aldırmayacaklarını söyledi.
Adalet Bakanımız Sayın Yılmaz Tunç ise; cezasızlık algısının toplumda huzursuzluğa yol açtığını ve bu sorunun çözümü için önemli adımlar atılacağını ifade etti. Bakan Tunç adalet sisteminin güçlendirilmesi, toplumun adalet beklentisinin karşılanması ve güven duygusunun artırılmasının kritik öneme sahip olduğunu ifade ederek; yargı reformu süreci içinde toplumun her kesiminin görüşlerinin dikkate alınacağını vurguladı. Sayın Bakan; bu bağlamda yürütülen çalışmaların, adalet sisteminin daha öngörülebilir ve gecikmeyen bir yapıya kavuşmasına katkıda bulunacağını belirtti.
Devletimiz’ in konu ile ilgili birimlerinin en yetkili ağızlarından duyulan bu açıklamalar, sanırım, bizleri biraz olsun rahatlatarak korkularımızı dindirdi. Ancak bizler, kadınların ve çocukların katledilmesinin adının “kötülük” olduğunu söyleyen Türkiye Psikiyatri Derneği’nin söylediklerine kulak vermeli ve bu kötülükle mücadelede yer almalıyız. Mutlaka, hemen hepimizin bu konuda yapabileceği bir şey vardır. Örneğin; ebeveynler erkek çocuklarını ileride eşine ve çocuğuna değer verecek bireyler olarak yetiştirebilirler, öğretmenler öğrencilerine “şiddet” olan yerde “sevgi” nin var olamayacağını anlatabilirler…
Kadın Cinayetleri Platformu verilerine göre; 2024 Eylül Ayı’nda erkekler tarafından 34 kadın öldürüldü, 20 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.
Eylül’ de öldürülen 34 kadından 12’si boşanmak istemediği, barışmayı, evlenmeyi ya da ilişkiyi reddettiği yani kendi hayatına dair karar almak istediği için; 2’si ekonomik bahanelerle, 1’i nefret bahanesiyle, 1’i de hedef olan kadının yanında bulunması sebebiyle öldürüldü. 18’inin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça; ve önleyici tedbirler uygulanmadıkça, şiddet boyut değiştirerek devam etmeyi sürdürüyor.
Geçtiğimiz ayı öldürülen 34 kadının 16’sı evli olduğu erkek, 4’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 4’ü birlikte olduğu erkek, 2’si oğlu, 2’si tanıdığı biri, 1’i akrabası, 1’i babası, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 1’i de tanımadığı biri tarafından öldürüldü. 2 kadının ise kendisini öldüren kişiyle yakınlığı tespit edilemedi. Eylül Ayı’ nda kadınların %47’si evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.
Kadınların 22’si evinde, 6’sı sokakta, 3’ü işyerinde, 1’i otelde, 1’i arabada öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü yer ise tespit edilemedi. Eylül Ay’ nda katledilen kadınların %65’i evlerinde öldürüldü.
Yine geçtiğimiz ay öldürülen kadınların 18’i ateşli silahlarla, 10’u kesici aletlerle, 4’ü darp edilerek, 2’si boğularak katledildi. Eylül Ay’ nda katledilen kadınların %53’ü ateşli silah ile öldürüldü.
Eylül Ay’ nda öldürülen kadınların %35’i 25-35, %29’u 36-65, %3’ü 15-18, %3’ü 19-24 yaş aralığındaydı. 66 yaş ve üstündeki kadınların oranı %12’ydi. Kadınların %18’inin ise hangi yaşlarda olduğu tespit edilemedi. Öldürülen kadınların %53’ü evli, %9’u bekârdı. Kadınların %38’inin medenî durumları ise tespit esilemedi. Öldürülen kadınların %65’i çocuk sahibi iken %3’ü değildi; geriye kalan %32’lik kesimin ise çocuk sahibi olup olmadıkları tespit edilemedi.
Eylül ayında görevi başındayken öldürülen polis Şeyda Yılmaz’ın failinin 26 farklı suç kaydı olduğu ortaya çıktı. Ayrıca, failin daha önce şiddet uyguladığı annesinin defalarca karakola şikayette bulunduğu belirlendi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2024 yılında öldürülen 31 kadının faili de daha önce adlî sicil kaydına sahipti. Suçluların cezalandırılmaması, kısa sürelerde serbest bırakılması ve cezalara cinsiyetçi indirimler uygulanması failleri cesaretlendiriyor. Aynı şekilde, Ankara’da boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürülen Döne Bozdemir’in failinin elektronik kelepçesi ve uzaklaştırma kararı vardı. Hatta tedbiri ihlâl ettiği için 3 günlük zorlama hapis cezası verilmişti. İzmir’de Berrin Yılmaz’ı öldüren failin ise hem çeşitli suç kayıtları bulunuyordu hem de hakkında arama kararı vardı. Tüm bunların yanında Sinem T. kendisini bıçaklayan faile çocuklarını göstermediği için cezaevine girdi. Fail ise Sinem’i bıçakladığı için 9 ay ceza almıştı. Sinem çocuklarını korumak isterken cezaevine girdi. Bu durum adaletin nasıl tersine işlediğini gözler önüne seriyor.
Kanımca kadınlara karşı suç işleyenlerin caydırıcı cezalar almaları, kadınları koruma mekanizmalarının ise daha etkin bir şekilde yürütülmesi gerekiyor…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileğiyle…
Not: Kaleme alacağım bir sonraki yazıda, Eylül 2024’te öldürülen kadınların isimlerini ve özet hikayelerine yer vereceğim.
Paylaş