Paylaş
İklim değişikliği geleceğimizi tehdit eden ve küresel ekonomiyi temelden etkileyen en önemli ekolojik sorun.
2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması, 2015 yılında Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında; iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşma. BMİDÇS 21. Taraflar Konferansı’ nda kabul edilen Paris Anlaşması' nın uzun dönemli hedefi; endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasen, küresel sıcaklık artışının 2°C'nin olabildiğince altında tutulması. Paris Anlaşması kabulü üzerinden bir yıl geçmeden yürürlüğe giren ilk küresel anlaşma. Bu anlaşma 2020 sonrası süreçte iklim değişikliği tehlikesine karşı küresel sosyo/ekonomik dayanıklılığın güçlendirilmesini hedefliyor...
Türkiye, “Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi” nin 6 Ekim 2021 tarihinde TBMM Genel Kurulu’ nda kabul edilmesi ile anlaşmayı kabul eden ülkeler arasına girmiş oldu. Aslında Türkiye Paris İklim Anlaşması’ nı 22 Nisan 2016 tarihinde New York’ta düzenlenen imza töreninde imzaladı; ancak Anlaşma, 7 Ekim 2021’de yürürlüğe girdi.
İklim Haber ve Konda geçtiğimiz günlerde “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı” ile ilgili bir araştırma gerçekleştirdi. Söz konusu araştırma 14 Mart 2024 tarihinde yayınlandı. 2018’den beri her yıl iklim değişikliği farkındalığı konusunda toplumun nabzını ölçen verilere göre Türkiye’de her iki kişiden biri iklim krizi ile mücadelede asıl sorumluluğun Hükümet’ te / Cumhurbaşkanı’ nda olduğunu düşünüyor. Böyle düşünenlerin oranı % 55. Yerel yönetimler ise, %22 ile ikinci sırada geliyor. Belediyelerden iklim krizi ile mücadele konusundaki en büyük beklentiler, yenilenebilir enerji ve altyapı alanlarına yatırım yapılması. Ayrıca araştırma çalışmasına katılanların %75’ i yerel yönetimlerin iklim değişikliği için yeterli çabayı göstermediğini aktarmış söylüyor.
İklim Haber ve Konda Araştırma tarafından Türkiye çapında 2833 kişiyle hanelerinde görüşme yapılarak gerçekleştirilen anket çalışmasında; giderek derinleşen iklim krizinin Türkiye’deki etkilerine, rekor sıcaklıklara, Ülkemiz’ de iklim değişikliğine karşı gösterilen çabaların nasıl algılandığına ve bu kapsamda neler yapılması gerektiğine odaklanıldı. Araştırmanın dikkat çeken sonuçları şöyle:
- Toplumun %36’sı yenilenebilir enerji yatırımları, diğer % 36’ sı ise seller ve yağmurlara karşı altyapı çalışması yapılmasını; iklim krizi ile mücadelede belediyelerin yapması gereken en önemli iki çalışma alanı olarak görüyor.
- Görüşülen kişilerin %88’i geçtiğimiz yılki rekor yaz ayı sıcaklıklarını iklim değişikliği ile bağlantılı buluyor.
- Her dört kişiden üçü iklim değişikliğinin insan faaliyetleri ile bağlantılı olduğunu söylerken, iklim değişikliği konusunda endişeleri olduğunu da dile getiriyor.
- Araştırma kapsamında, iklim değişikliği algısına dair yöneltilen sorular belirli demografik kümelere göre incelendi ve geçmişten bugüne toplumun iklim değişikliği konusunda değişen algısı ele alındı. Elde edilen sonuçlar, Türkiye toplumunun, iklim krizi konusunda hemen hemen yeryüzündeki tüm toplumlardan daha ileride olduğunu gösteriyor.
- Eylül 2020 araştırmasından bu yana 4. kez sorulan, “İklim değişikliğine dair düşüncenizi şimdi okuyacaklarımdan hangisi daha iyi açıklıyor?” sorusuna verilen cevaplar incelendiğinde; toplumun %73’ ünün iklim değişikliğini insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak yorumladığı görülüyor. Bu fikre sahip olanların oranı; Eylül 2020’de %71, Aralık 2021’de %75, Kasım 2022’de ise %78’di.
- İklim değişikliği konusunda toplumun %72’ si endişeli veya çok endişeli olduğunu belirtirken; bu oranın kadınlarda %77, erkeklerde ise %68 olduğu görülüyor. Lise altı eğitim seviyesindekilerin %68’ i iklim değişikliği konusunda endişeliyken, bu oranın lise mezunlarında %71, üniversite mezunlarında ise %82 olduğu anlaşılıyor. Sosyal medya kullanıcıları da sosyal medya kullanmayanlara göre daha endişeli. Sosyal medyada iklim değişikliğine dair içeriklerin daha kolay erişilebilir oluşunun bu durumun ana sebebi olduğu söylenebilir. Sosyal medya kullanıcılarının %73’ ü endişeliyken, sosyal medya kullanmayanlar arasında bu oran %68’ e düşüyor.
- Toplumun %55’i iklim kriziyle mücadelede öncelikli olarak görevin Hükûmet’ te - Cumhurbaşkanı’ nda olduğunu düşünüyor. Toplumun sadece %22’ si bu konudaki sorumluluğun yerel yönetimlerde olduğunu ifade ediyor. Emekliler, üniversite mezunları ve modernler arasında iklim kriziyle mücadelede en büyük görevin Hükûmet’ e -Cumhurbaşkanı’ na düştüğünü düşünenlerin oranı Türkiye ortalamasında üstündeyken; ateistler ve inançsızlar arasında, bu şekilde düşünenlerin oranının tüm kümelerden daha yüksek olduğu görülüyor. Ateistlerin %74’ ü, inançsızların, ise %71’ i bu konuda en büyük sorumluluğu Hükûmet’ e -Cumhurbaşkanı’ na yüklüyor.
- Modernlerin ve geleneksel muhafazakârların %92’ si, dindar muhafazakârların ise %91’ i son yıllarda Türkiye’ de düzensiz hava olaylarının arttığını düşünüyor. Bu düzensiz hava olaylarının artışında iklim değişikliğinin rolü olup olmadığı sorulduğunda ise; modernlerin %88’ i, geleneksel muhafazakârların %81’ i, dindar muhafazakârların ise %74’ ü düzensiz hava olaylarının artışında iklim değişikliğinin rolü̈ olduğunu belirtiyor. Buna benzer bir durum, eğitim ve dindarlık seviyesine göre yapılan karşılaştırmalarda da görülüyor.
- Toplumun iklim krizine karşı yerel yönetimlerden beklentileri konusunda yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması ile seller ve yoğun yağmurlara karşı altyapıların güçlendirilmesi konuları ön plana çıkıyor. Bu konuda cevapları veren profillerin farkı da önemli bilgiler içeriyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmasını öncelikli iki çalışmadan biri olarak görenler daha genç, modern ve yüksek eğitimli bir profile sahipken; altyapı çalışmalarına öncelik verilmesini öne çıkaranların daha yaşlı, muhafazakâr ve düşük eğitimli bir profile sahip olduğu görülüyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren İklim Haber Yayın Yönetmeni Dr. Barış Doğru, Konda Araştırma ile bu yıl altıncısı gerçekleşen “Türkiye’ de İklim Değişikliği Algısı” isimli çalışmanın, büyük bir tutarlılıkla aynı verileri ortaya koyduğunu söylüyor.
Konda Araştırma’nın Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Ağırdır da, ister siyaset olsun ister iklim değişikliği, toplumun tamamını veya bir kısmını ilgilendiren konuları belli aralıklarla ölçmenin; değişimi anlamak, zamanla karar ve uygulama süreçlerine yol gösteren mühim bir rehber niteliğine dönüştürebilmek için önemli bir gereklilik olduğunu belirtiyor.
Anketin sonuçlarını yorumlayan araştırmacı Dr. Baran Alp Uncu da iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarının hissedildiği yerlerin başında kentlerin geldiğini hatırlatırken, şunları söylüyor: “Barınma, kamu sağlığı, hizmetlere erişim gibi konularda türlü eşitsizlikler, COVID-19 pandemisinde olduğu gibi ortaya çıkan krizlerin kapsamlı yıkıcılığıyla birleştiğinde; iklim değişikliğine bağlı sıcak hava dalgaları, seller ve aşırı hava olayları aynı zamanda büyük bir eşitsizlik ve adalet sorunu haline geliyor. Bu nedenlerle, iklim mücadelesinde yerel yönetimlerin alacağı rol ve görevler kritik öneme sahip.”
20 Mart’ta Ankara Ticaret Odası (ATO) Meclis Salonu’nda gerçekleşecek İklim ve İnsan Zirvesi’ nde dünyanın geleceği için yenilikçi çözümler masaya yatırılacak.
Açılışı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki tarafından yapılacak “İklim ve İnsan Zirvesi” kamu, özel sektör, STK, üniversiteler ve ilgili grupları bir araya getirecek… ATO Başkanı Gürsel Baran’ ın ve DEMSA Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetin Doğan’ ın da konuşmacılar arasında olacağı Zirve’ de; Bakanlık yetkililerinin yanı sıra, kamu ve özel sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları yöneticileri ve aktivistler yer alarak bilgi ve deneyimlerini paylaşacaklar, küresel sorunlara çözüm arayacaklar. İnsanın gezegene olan etkisi ile iklim değişikliğini masaya yatırarak, çözüm yollarını araştırmayı odağına alan “İklim ve İnsan Zirvesi”, bu kritik konuda tartışmaları teşvik ederek çözümleri hızlandırmayı hedefliyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türk Sanayici ve İş Adamları Vakfı (TÜSİAV), Türkiye Vegan ve Sağlıklı Yaşam Turizmi Derneği (TEVSAD) ve Yaşamdan Yana Derneği tarafından himaye edilen bu önemli etkinlik, küresel iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye' nin kararlılığını vurgulamak ve toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla düzenleniyor. 500’e yakın katılımcıyı bir araya getirecek Zirve’ de; katılımcılar arasında Hacettepe, Ortadoğu Teknik, Ankara, Bilkent, Medipol ve Başkent Üniversiteleri’ nden öğrenciler, ODTÜ Vegan, Hacettepe Vegan, Hacettepe Sürdürülebilir Kalkınma Topluluğu, Ankara Animal Save ve UNIVEG Türkiye gibi gruplar yer alacak.
Yaklaşan “İklim ve İnsan Zirvesi”, sürdürülebilirlik ve insanlık için kritik öneme sahip olan konuları ele almak üzere düzenleniyor. Zirve, veganlık alanında faaliyet gösteren markaların da sponsor olduğu bir platform olacak.
Ne mutlu bize ki hem Gezegenimiz hem de Ülkemiz için büyük önem taşıyan bu gibi sorunları masaya yatırıp çözüm arayışına girebiliyoruz.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş