Paylaş
Güzel ilimiz Van ve çevresi büyük bir depremle sarsıldı. Bu depremin acı haberi ise tüm Türk halkını derinden sarstı. Aslında, bu haberi duyar duymaz bir şeyler yazmak, acımı okurlarımla paylaşmak istedim. Ama sonra düşündüm ve biraz araştırma yaptıktan sonra yazmanın daha doğru olacağına karar verdim.
Yaşanan felâketin üzerinden bir hafta geçti. Artçı sarsıntılar ise hâlâ devam ediyor. Bölge halkı, tahmin edebileceğiniz gibi, oldukça perişan durumda. Peki ya engellilerin durumu? Sağlam insanların yaşamalarının bile çok güç olduğu bu koşullarda engelliler nasıl sürdürüyorlar acaba yaşamlarını?
Konu ile ilgili olarak, deprem nedeni ile bölgeye giden birkaç kişi ile görüştüm. Ne yazık ki engellilerle ilgili hiçbir önlem alınmadığını, engellilere özel bir yardım yapılmadığını öğrendim. Daha net bir bilgi alabilmek için Ankara’daki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nı aradım. Ama onların bu konuda bana verecekleri bir cevap yoktu; bölge kriz yönetimini aramamı önerdiler. Bana verdikleri bölge kriz yönetimi telefonlarını bir gün boyunca, ara vermeksizin, aradım. Ankara’dan bana verilen üç telefonun ikisi sürekli meşguldü, biri ise çalıyor ama cevap vermiyordu. Ben de yazımı gazeteci arkadaşlarımdan aldığım bilgilere ve kendi araştırmalarıma dayandırmaya karar verdim.
Doğu Anadolu engelli nüfusunun daha yoğun olduğu bir bölgemiz. Bunun en büyük nedeni ise akraba evlilikleri. Van’da da oldukça fazla sayıda engelli birey yaşıyor. Şimdi bir de deprem nedeniyle yaşanan, çoğunun geçici olduğunu umduğumuz sakatlıklar var.
Normal şartlarda bile temel ihtiyaçlarını karşılamada zorlanan engelliler, acaba bu zor koşullarda ne yapıyorlar?
Anayasa`nın 61. Maddesi’nde, “Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.” deniliyor. 12 Eylül 2010 tarihili Referandum’da ise; “evet” oylarımızla, “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” ilkesini ekledik Anayasamız’a.
Ancak, Van’da engelli çocuklar okula gidemiyor. Aslını isterseniz, Türkiye’nin tüm illerinde okula gidebilen engelli çocuk sayısı inanılamayacak kadar az. Okuyanlar hatırlayacaktır, 22 Ağustos’ta “Hakan Okumak İstiyor” başlıklı bir yazı yazmıştım. Hakan pırıl pırıl bir zekâya sahip, yalnızca kasları hasta olan bir çocuk.Çok zor yürüyor, merdiven çıkamıyor. Söz konusu yazımda yetkili mercilere seslenmiş, Hakan’ın ve Hakan gibi nice çocuğun sesi olmak istemiştim. Ne yazık ki kimse ilgilenmedi bu konuyla. Hakan bu yıl okula gidemiyor, eğitim hakkını kullanamıyor. Ve Hakan İstanbul’da yaşıyor… Yani Türkiye’nin en büyük kentinde… O bile öğrenim hakkından yararlanamazken, Türkiye’nin ücra köşelerinde yaşayan engelli çocuklar ne yapsınlar?
Geçtiğimiz günlerde serebral palsili çocuklara eğitim verecek bir okulun açılış töreninde konuşan Sayın Hayrünnisa Gül, engelli ve engelsiz öğrencilerin aynı koşullarda, birlikte öğrenim görecekleri okullar hedeflediklerini söyledi. Bu benim en büyük hayalim. O zaman, yalnızca engelli çocuklar öğrenim hakkına kavuşmakla kalmayacak; halkımızın engellilere bakışı da değişecek. Beraber okuyan, beraber oynayan çocuklar birbirlerini anlamayı, birbirlerine yardım etmeyi öğrenecekler. Acıma duygusu yerini “sevgi”ye bırakacak…
Gelin başımıza gelen bu büyük felâketten güzel bir şey çıkaralım. Yıkılan okulların yerine yenileri yapılırken, merdivensiz bir girişi, gerektiğinde kullanılacak bir asansörü ve engelli tuvaletini şart koşalım. O zaman, hiç olmazsa bedensel engelliler öğrenim hakkına kavuşabilir.
Umarım, bundan sonraki yardımlarda engelliler özel olarak düşünülür. Ve umarım, bu yaşadığımız son deprem felâketi olur.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş