Paylaş
Seattle merkezli ünlü kahve zinciri Starbucks önümüzdeki yıldan itibaren Avrupa'da hamle yapmaya hazırlanıyor. Programda İspanya, Fransa, Almanya ve İtalya var. Ancak özellikle İtalyanlar bu işe fena halde bozulmuş durumda. Çünkü kahvehane konseptini daha 17'inci Yüzyıl'da yaratan onlar. Çünkü kahve İtalya'da bir içecek değil, bir yaşam biçimi.
İngilizler kahve gurmesi sayılmaz ama, Londra'da ağzının tadını bilen herkes mutlaka Starbucks'a uğruyor. Oxford Street cıvarındaki Starbucks'lar kapandıktan sonra bir süre daha açık kalmaya gayret eden diğer kahveler bu saatlerde de sinek avlıyor. Çünkü o akşam saatinde cumbul cumbulundan içeceğinize, kahve fikrinden topyekün vazgeçiyorsunuz.
Şimdi Starbucks Avrupa'ya yayılma stratejileri çiziyor. Starbucks'ın 1998'de girdiği İngiltere dışında, yani kıta Avrupası'nda ilk dükkan geçen ay Zürih'te açıldı. İsviçre'nin merkez olarak seçilmesinin nedeni, bu ülkedeki Fransız, Alman ve İtalyan ağız tadının test edilmesi. İlk sonuçlar alındıktan sonra gelecek yıl Almanya, Fransa ve İtalya'nın yanı sıra İspanya'ya doğru genişleme için start verilecek.
İşte bu start kararı İtalyanları çileden çıkarmış durumda. İtalya'da medya ve kahvenin tadımı ve ticaretiyle ilgili herkes iddialı nutuklar atıyor. La Stampa, ‘‘Biz İtalya'da herşeyin tamam olduğunu sanıyorduk. Meğerse Amerikan kahvesi eksikmiş’’ diye yazıyor. La Stampa'nın merkezi Torino'da ve bu kentte ahşap dekorlu çok şık kahveler bulunuyor.
Slow Food Hareketi'nin kurucusu Carlo Petrini, gerçek İtalyan kahvesinin salt sıcak bir içecek değil, bir hayat tarzı olduğunu belirterek, Avrupa'nın çokuluslu şirketlere karşı yerel kimliğini koruması için artık birşeyler yapılması gerektiğini söylüyor.
Şimdi İtalyanlar kahveye itiraz ediyor ama, McDonald's mutfağından çıkma quick-fix risotto ve pizzaları da onlar mideye indiriyor. İtalyan gastronom Eduardo Raspelli'nin ünlü bir sözü var. ‘‘Yemek yemek, üremek gibidir. İsterseniz tüpte de bebek yapabilirsiniz ama, bu işin eski usulü insana daha çok zevk verir’’ diyor. Ancak bu tür gurme deyişleri, aceleci İtalyanların bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.
TÜRKLERE DÜRÜM
Ama fast food zincirleri bunu hep başarıyor. Örneğin Türkiye'deki McDonald's ve Burger King. Bu iki zincir ne kadar çok müşteri çekerse çeksin, pazar payını genişletmek için yerel tat ve kültüre uygun yeni çeşitler çıkarıyor. McDonald's daha ilk günden beri ayran satıyor, Ramazan'da McPide çıkarıyor ve bir ara da Türk usulü köfteyle McExtra sattı. Burger King de tavuk ve köfteli dürüm satmaya başladı.
Bunlar Türkiye'deki yan mönüler. Hindistan, İsrail ve İskandinavya ülkelerinde ise yerel kültür ana mönüye daha fazla hakim oluyor. Örneğin İsrail'de Yahudi usulü et kesimine uygun Kosher Burger en çok satan ürün. Ayrıca hamursuz da mevcut.
Hindistan'da ise inek kutsal olduğu için, bütün Mc çeşitleri kuzu ya da tavuk etinden yapılıyor. Çünkü sığır etinden burger yaparsa Hinduların, domuz etine başvurursa Müslümanların molotof kokteylli saldırısına uğrayacağını biliyor. McDonalds'ın Hindistan'daki amiral gemisi tavuk veya kuzu etinden yapılan Maharaja Mac (Big Mac'a benziyormuş). Ayrıca Hint baharatlarıyla yapılan McAloo Tikki Burger ve vejetaryen pizza da çeşitler arasında. McDonalds'ın İskandinavya ülkelerindeki mönüsünde ise somon burger ağırlıklı yer tutuyor. Japonya'daki 3000 McDonalds lokantasının en gözde mönüsü de Teriyaki McBurger.
Rakamlarla kahve düşkünlüğü
İtalya'daki toplam 110 bin kahvede her gün yaklaşık 70 milyon fincan espresso içiliyor. Kişi başına yılda 600 fincan düşüyor.
30 yıllık geçmişi olan Starbucks'ın dünya çapında 4 bin kahve dükkanı var. Günde ortalama üç dükkan açılıyor.
Starbucks geçen 1 Nisan'da sona eren beş haftalık dönemde 252 milyon dolarlık net kazanç sağladı. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23'lük artışa işaret ediyor.
Amerikalılar yılda 700 milyon kupa Starbucks içiyor.
Amerikalıların Starbucks düşkünlüğüne en iyi örnek geçen yıl Sydney Olimpiyatları sırasında yaşandı. NBC Televizyonu'nun Olimpiyatlara gönderdiği ekip, beraberinde 3 ton Starbucks kahve götürdü.
Paylaş