Fransız modacıların elbiselerini ortalık yerde fiyakayla taşıyacak, ikon statüsünde şöhretler yok artık.
Ancak, yeni bir müşteri kitlesi var. Kadın politikacılar. Fransız kadınları zaten hoştur da, Sarkozy’nin kadın bakanlarında başka türlü uçarı bir hava esiyor. Ayakları yerden kesilecek gibi hafif, flörtçü bir halleri var. Davetlerde mutlaka tasarım giyiyorlar. Tuvaletler kiralık. Çünkü her birinin değeri binlerce Euro. Bir numaralı figür, Adalet Bakanı Rachida Dati. Beyaz Saray’daki yemek davetinde üzerinde 15 bin Euro değerinde ipek Dior tuvalet vardı. Maliye ve insan hakları bakanları da Chanel ve YSL giymişti. Model gibi incecik bu kadınlar, sürekli medyanın odağında olduğu için modacılar bayılıyor onlara. Biraz da Carla Bruni faktörü kızıştırıyor galiba onları. Sarkozy’nin de kadın bakanların kılık kıyafetini inceleyip yorumlarda bulunduğu söyleniyor.
Biz neden Fransız kadınları gibi olamıyoruz? Bu soruyu Türk kadınları olarak biz de sorsak iyi olur ama, soru bana ait değil.
Son günlerde Amerikan ve İngiliz basınından kadın yazarların kalemleri bu soruyla meşgul? Neden Fransız kadınları gibi her yaşta seksi, havalı, şık ve hoş ve de "ince" olamıyoruz? Kadın politikacılar, iş kadınları neden ciddiye alınmak için ille de erkek gibi takım elbise giymek zorunda kalıyor? Fransız muadilleri renkler, tüller, eşarplar arasında uçuşurken...
Fransız kadınları hoş halleriyle hep orada duruyordu ama, şimdi Paris siyaset sahnesindeki kadınların albenisi bu soruları tetiklemeye başladı.
The Observer yazarı, İngiliz kadın siyasetçileri, deli dolu Vivienne Westwood kıyafetleri içine yerleştirmeye çalışıyor hayalinde. Olmuyor tabii. Kaknem ve pasaklı görünümlü İngiliz kadınlarını o kalıba oturtmak ne mümkün. Yazar kendisi de itiraf ediyor; İngiliz kadınları kafasının çalıştığını göstermek için pejmürdeliği gurur vesilesi sayar diye.
Oysa Sarkozy’nin kadın bakanları öyle mi? Adalet Bakanı Rachida Dati, Elysee Sarayı’ndaki son davette öyle derin yırtmaçlı bir tuvalet giyiyor ki, first lady Carla Bruni bile gölgede kalıyor. İçişleri Bakanı Michelle Alliot-Marie’nin üzerinde kiraz rengi tek omuzlu tuvalet. Kültür Bakanı Christine Albanel de taftalar içinde. Ve bu kadınların tamamı 40’lı yaşlarda.
The Observer’ın yazarı Ruth Sunderland, "neden" sorularına şu yanıtı veriyor: Güç ve iktidar sahibi İngiliz kadınları, şık ve bakımlı göründüğü takdirde fazla parası ve zamanı olduğu düşünülür diye endişe ediyor. Cinselliğini öne çıkarmaktan da çekiniyor. Çünkü İngilizler kadın-erkek denkleminde "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" aşamasına gelebilmiş değiller. Kökende Fas-Cezayir karması Dati, hem dişi davranma hem de Dior’dan giyinme hakkını kendinde bulabiliyor.
Aslında Fransızlar, liberte meselesini o kadar da ileri götürmüş değiller. Çünkü Dati, leopar baskılı pembe Dior elbise, file çorap ve stiletto topuk siyah çizmelerle Paris-Match’a poz verdiği için hukuk camiasında, böyle hafiflik olur mu diye kıyamet kopmuştu. Sarkozy de fazla bling-bling göründüğü için okkalı eleştiriler alıyor.
Ancak kabinenin tasarım şuuruyla hareket etmesi, modacıları fazlasıyla memnun ediyor. Dati’yi giydiren Parisli tasarımcı Nathalie Garcon, "Cannes film festivallerinde tanık olduğumuz türden bir yıldız sistemi doğuyor siyasette" diyor. Dati ve Sarkozy, Montaigne Bulvarı’ndaki lüks Dior butiğinin müdavimi haline gelmişler. Sarkozy’nin kadın bakanlarıyla birlikte resmi gezilere çıktığı zaman, mutlaka kılık kıyafetleriyle ilgili yorumlarda bulunduğu da söyleniyor.
Nitekim geçen yıl Washington’a gittiklerinde hep birlikte Beyaz Saray’ı podyuma çeviriyorlar. Bush’un verdiği akşam yemeğinde, Dati 15 bin Euro’luk Dior giyiyor. Maliye Bakanı Christine Lagarde’ın üzerinde yarı şeffaf bir Chanel, Senegal kökenli İnsan Hakları Bakanı Rama Yade’de ise ipek-kadife karışımı bir Yves Saint Laurent.
Fransız tüketim uzmanı Dominique Culliver, siyasetçilerin sahneye çıkmasıyla büyük markaların hedef kitlesinin artık değiştiğini söylüyor; "Şöhretlerin sayısı azalıyor. Siyasetçiler tam zamanında imdada yetişti" diyor.
FRANSIZ KADINI YÜRÜR
Bir Amerikan blogunda "Fransız kadınlarından neler öğrenebiliriz" başlığı altındaki sorulara şu yanıtlar veriliyor:
- Bakım için haddinden fazla zaman harcamıyorlar. İyi bir saç kesiminin önemini biliyor, saçlarını yıkayıp çıkıyor, açık havada kurutuyorlar, az makyaj yapıyor, ağdayla manikürle fazla uğraşmıyorlar, abur cubur yemiyor, çok iyi cilt bakımı yapıyor, pahalı parfüm kullanıyorlar ve her yaşta seks yapıyorlar.
Şampanya markası Veuve Clicquot’nun direktörü Mireille Guiliano’nun best-seller’i "Fransız Kadınlar Niçin Kilo Almaz" da bazı ipuçları veriyor. Fransız kadınlarının, kruvasan yiyip şarap içerek nasıl şişmanlamadığını anlatıyor. Amerikalı, televizyon karşısında hızlı hızlı biteviye aynı abur cuburu tıkınırken, Fransız kadını beş duyusu ile yiyor ve yemeği ritüele dönüştürüyor. Farklı çeşitlerden azar azar ve yavaş yiyor. Koca bir kase makarnanın yeknesaklığı insanı sıkıyor ve daha fazla yemeye itiyor. Oysa fazla çeşit, porsiyon kontrolü ve tatmini beraberinde getiriyor. Fransız kadını herşeyi yiyor ama çok yürüyor. Amerikalı kadına göre üç kat daha fazla yürüyor.
VE HER YAŞTA SEKS YAPAR
Porsiyon kontrolü ve egzersiz sayesinde herşeyi yiyerek ince kalmanın keyfini çıkaran Fransız kadınlarının diğer bir ayrıcalığı da cinsel yaşamları. Geçenlerde 600 sayfalık "Fransa’da Cinsellik Araştırması" yayınladı. 18-69 yaş arasındaki 12 bin kadın ve erkek üzerinde yapılan araştırma, bu yaş grubundaki bütün Fransızlar’ın hiçbir dönemde olmadığı kadar aktif bir şekilde seks yaptığını ve kadınların cinsellikte hızla erkeklere yetişmek üzere olduğunu gösteriyor. Partner sayısındaki artışı ve cinsel faaliyetlerdeki yükselişi rakamlarla belirtmem gerekiyor. İşte en çarpıcıları: 18-35 yaş grubundaki kadınların sadece yüzde 3.5’i seks yapmadığını söylüyor. Aynı yaş grubundaki erkeklerin ise yüzde 6.2’si seksten uzak duruyor. 30-49 yaş grubu kadınlarda ortalama partner sayısı 5.1 çıkıyor. 1970 yılındaki rakam ise 1.5.
Erkeklerde ortalama partner sayısı 12.9. Ancak 1970’teki rakam da 12.8. Yani yükselme yok.
Ve 50 yaşın üzerindeki kadınların yüzde 90’ı aktif seks hayatı olduğunu söylüyor ki, en büyük hamle de burada. Çünkü 1970 yılında hálá düzenli seks yaptığını söyleyen 50 yaş üstü kadınların oranı yüzde 50’ydi.