Peru'da yeni bulunan genç kız mumyasıyla ilgili görüşleri sorulan ABD Başkanı Bill Clinton, gazetecilere esprili bir yanıt veriyor: ‘Eğer bekar olsaydım, bu genç hanıma çıkma teklif ederdim...’O sırada başkanlık uçağındaki köşesinde dinlenmekte olan Beyaz Saray sözcüsü Mike McCurry, yakın çevresindeki gazetecilere mırıldanıyor; ‘Belki de Perulu mumya, (Başkan’ın) şimdi yattığı mumyadan daha çekicidir...'Başka bir basın sözcüsünün işine malolabilecek bu cüretkar espri, McCurry'ye hiçbir zarar vermiyor. Çünkü Clinton'ın cinsel yaşamıyla ilgili ikide bir patlak veren krizleri o kadar iyi idare ediyor ki, kolay kolay gözden çıkarılamıyor.Bu bilgiler, Washington Post Gazetesi'nin medya muhabiri Howard Kurtz'un geçenlerde piyasaya çıkan ‘Spin Cycle: Inside the Clinton Propaganda Machine’ adlı kitabında yer alıyor. Beyaz Saray'daki basın operasyonlarını yakından izlemesine izin verilen Kurtz, kitabında ‘fırıldak ustası’ diye tanımladığı McCurry'nin, hem basını memnun edip, hem de Clinton'ı korumak için nasıl cambazlıklar yaptığını anlatıyor. Öncelikle, bütün Beyaz Saray muhabirlerinin kendisiyle çok özel bir ilişkisi olduğunu düşünmesini sağlıyor McCurry. Bir gazeteciyle konuşurken sesini alçaltıp, içeriden çok gizli bilgiler verirmiş gibi bir hava içine giriyor. Ya da basın brifingine çıkarken, başına kese kağıdı geçirip, ‘kimliği belirsiz kaynak’ şakaları yapıyor. ‘Bugün kafesinize kimse mama atmadı mı?’ diye gazetecilere takılıyor. Asla yalan söylemeyen, bilgi saklamayan McCurry'nin çok ince taktiklere dayanan kriz yönetimi şöyle işliyor:Oyalama taktiği: Bir gazeteci atlatma haber yakaladığı zaman, haberin suyu çıkana kadar iyice oyalıyor. Örneğin Newsweek muhabiri Michael Isikoff, Clinton'ın kampanyasında gönüllü çalışan Kathleen Willey'e Oval Ofis'te ahlaksız teklifte bulunduğunu, geçen yılın temmuz ayında öğreniyor. Hem de bu teklif, Willey'in avukat olan kocasının müvekkilinin 275 bin dolarını zimmetine geçirmekle suçlandığı için intihar ettiği günlerde yapılıyor. Ancak Willey, dergiye konuşmuyor. Isikoff da, McCurry'yi sıkıştırıyor. Sözcü yalanlamıyor ve ‘Şimdi siz ABD Başkanı hakkındaki dedikoduları haber diye mi vereceksiniz?’ diyerek oyalıyor. Bu arada haber CNN'den CBS'e kadar herkese ulaşıyor, böylece bir söylenti düzeyine indirgeniyor. Ancak Willey geçenlerde konuşunca skandal patlıyor.Televizyon taktiği: Skandalların daha geniş kitlelere seslenen televizyonda değil, sadece yazılı basında patlamasına izin veriliyor. Böylece zarar asgariye indirilmiş oluyor. Örneğin CBS muhabiri Rita Braver, Demokratik Parti'ye bağış verenlerin Beyaz Saray'da ağırlandığını öğrenince McCurry'yi arıyor. Ancak sözcü prime time haberleri geçene kadar olayı doğrulamıyor. Braver ertesi gün haberin Wall Street Journal'de manşet olduğunu görüyor. McCurry, gazetenin elinde daha fazla ayrıntı olduğu için haberi onlara doğruladığını söylüyor. Sıkıcı haber taktiği: 1996 yılında Clinton Yönetimi okullara 5 milyar dolarlık ek kaynak programı başlatırken bu haber bütün basına değil, sadece USA Today'e sızdırılıyor. Gazete, rutin değeri birkaç küçük sütun olan özel haberini manşet yapınca, günlerce konuşuluyor. Herkes ayrıntıları yayınlamak için bu haberin peşinde koşuyor.Mesafe taktiği: Clinton Beyaz Saray'da çalışan herkesle samimi göründüğü halde McCurry, Başkan'dan uzak duruyor. Yanıtını bilmediği bazı hassas sorular için Başkan'a gitmiyor. Örneğin bir gazeteci, ‘Başkan Beyaz Saray’da ağırladığı bir konuğundan 50 bin dolar almak için gece yarısı Lincoln Odası'na gitmiş, doğru mu?' diye sorduğu zaman, işin aslını merak etmiyor. Başkan'ın ‘Evet gittim, parayı da bornozumun cebine attım’ diye yanıt verebileceğini biliyor. Yani Clinton'la sırdaş ilişkisine girmiyor. Çünkü Clinton'ın sırdaşı olmak, ifade vermek üzere mahkemeden davetiye almak gibi bir tehlikeyi de içeriyor.