Fosil yakıt kullanımı yüzünden insanlığı bekleyen felaketleri anlatırken, bir de müjde verdi: Arnold Schwarzenegger karbondioksit saçan Hummer’ları bırakmıştı. O bunları anlatırken, Çırağan’ın bahçesinde Al Gore’u dinlemeye gelenlerin karbon canavarları yatıyordu.
Geçen salı günü Al Gore’un küresel ısınma manifestosunu dinlemek üzere Çırağan’a girerken fark etmemiştim. Ama çıkarken, kesin bilinçlenmiş bir şekilde, bahçede motorları çalışır vaziyette bekleyen canavarları gördüm.
4x4 arazi araçları ve diğer battal karbon canavarlarını.
İronik bir durumdu tabii.
Daha az önce Al Gore, karbon emisyon hacmini artıran bu araçların küresel ısınmadaki rolünü anlatıyordu. İnsanlığa, buzul erimeleri, kasırgalar ve sellerle, kuraklık, açlık ve on milyonlarca mülteciyle geri dönecek küresel ısınmadaki rolünü.
Hatta California Valisi Arnold Schwarzenegger’in konuşmasını, şöyle ağzını doldura doldura taklit edip "Senin filmini seyrettikten sonra Hummer’ı başımdan attım" dediğini aktarmıştı.
Arnie, "Uygunsuz Gerçek"i seyrettikten sonra aniden bilinçlenmişti. ABD medyasından da takip ettiğim kadarıyla Hummer filosunu hidrojen ve biyoyakıt ile çalışacak şekilde modifiye ettirmişti. Terminatör’ün geçtiği yollar artık egzozundan saçtığı kızartma yağı kokuyordu.
Üstelik o Hummer’lar birebir Arnie’nin eseriydi. 1991’de Körfez Savaşı’nda kullanılan Humvee’leri görünce bunların sivil tipinin üretilmesi için General Motors’a baskı yapmış ve Hummer’lar dünyaya gelmişti. Arnie şimdi, Hummer’ın biyoyakıtla çalışan versiyonunu üretmesi için GM nezdinde ikinci bir ikna atağına geçmişti. Çünkü teknoloji mevcuttu.
TÜRKİYE’NİN KARBONUAl Gore konferansını dinlemeye gelen iş dünyasının seçkinleri arasında neyse ki Hummer getiren yoktu. Bunlar normal otoların üç katı kadar karbondioksit salıyor. Ama, bahçedeki GM, Ford ve Benz’lerin gaz kapasitesi Arnie’nin Hummer filosuna neredeyse eş değerdi. Üstelik Al Gore iki saat süren akıcı, dinamik ve esprili sunumunda Türkiye’nin atmosfere salınan ve küresel ısınmaya yol açan gazlarda giderek artan payını grafikli olarak göstermiş ve Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nü henüz imzalamamış olduğuna da parmak basmıştı.
Tabii, dünyanın en fazla karbon emisyon hacmine sahip ülkesi ABD’nin de Kyoto’yu imzalamadığı gerçeğini vurgulayarak.
Gore’un konferansı, iki Oscarlı belgeseli "Uygunsuz Gerçek"te de yaptığı o espriyle başladı: "Ben aslında ABD Başkanı olacaktım." 2000 başkanlık seçimini mahkeme kararıyla Bush’a kaybetmişti ya, hayli zamandır politikadan uzaktı. Saçları ağaracak kadar uzun zaman geçmişti. Hatta gezilerinden birinde karşılaştığı bir kadın, "Saçını siyaha boyarsan, aynı Al Gore’a benzeyeceksin" demişti.
Sunumdaki çarpıcı "gerçekler" filmdeki gibiydi: Himalayalar hızla eriyordu ki, dünya içme sularının yüzde 40’ı buradan geliyordu. Kutuplardaki erimeler dev buzul kütlelerini okyanusa gömüyordu ki, bu böyle giderse Antarktika’daki kırılmalar okyanusları kabartıp birçok kenti sular altında bırakacaktı.
Beri yanda ısı artışıyla birlikte yağışlar azaldığı için şu an dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan kuraklık aşırı boyutlara varacak ve hızla çölleşecek ülkeler arasında Türkiye de yer alacaktı.
Ancak Ay’a insan gönderip, faşizmi yenen, sivil haklar için mücadele veren insanlık küresel ısınmanın üstesinden de gelebilirdi. Krizle gelen değişim fırsatını değerlendirip, aklını ve yüreğini ortaya koyarsa.
ABD’DE YEŞİL MODASI Küresel ısınmaya karşı mücadelesine yıllar önce başlayan Al Gore’un belgeseli ve konferansları, eğittiği bin kadar misyoneri sayesinde ABD’de yeni bir bilinç oluşuyor. USA Today-Gallup anketine göre halkın yüzde 60’ı global ısınmanın dünyanın iklimini değiştirdiğine inanıyor artık.
ABD’ye yayılan yeni bilinç sayesinde Toyota, hibrid oto satışlarıyla bir numaraya yükselince GM ve Ford da hibrid yarışına girdiler. Chrysler’in de katılımıyla Washington’a temsilciler gönderip, karbondioksit emisyon hacmini azaltacak teknolojileri desteklemesi için hükümete baskı yapmaya başladılar.
Federal yönetim son günlerde küresel ısınma realitesine yakınlaşmakla birlikte henüz somut adımlar atmaktan uzak. Al Gore, federal düzeydeki bu tutuma karşın ülkenin doğu ve batısında art arda birçok eyaletin karbon emisyon hacimlerini sınırlayan yasalar çıkarmaya başladığını anlatıyor.
Bu eyaletler içinde Arnie’nin California’sı da var. Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi. Geçen yıl, eyalette çevre kirliliğine yol açtıkları için Toyota, Nissan, Ford, Honda, Chrysler ve General Motors hakkında dava açtı. Son derece radikal bir yasayı meclisten geçirdi. Federal izne tabi bu yasa, karbondioksit emisyonlarının 2020 yılına kadar yüzde 25 oranında azaltılmasını öngörüyor.
SEKSİ MÜCADELE California Valisi Arnie geçenlerde Newsweek’e kapak oldu ve ABD’de küresel ısınmayla mücadele eden bir figür haline geldi.
Al Gore, ABD’deki bu toplumsal değişime damga vurduğu halde yine de mütevazı. Konferansın sonunda "Eğer siz başkan olsaydınız, bugün dünya daha mı farklı olurdu?" sorusuna verdiği cevap şöyleydi: "Başkan olsaydım, ben de farklı hatalar yapıyor olurdum."
Al Gore, mütevazı ama, Schwarzenegger öyle değil. O siyasi liderlikle show business’i birleştiriyor. Daha pazarlamacı. Geçenlerde bir üniversitede yaptığı konuşmada, "Bu yeşil hareketin pırıltılya ihtiyacı var. Tabana yayılması için daha seksi hale getirmeliyiz ki, herkes katılsın" diyordu.
Umarım Al Gore’un konferansı da kendisini 4x4 ile dinlemeye gelenler açısından yeterince seksapel taşıyordur. Aksi takdirde Schwarzenegger’i de İstanbul’a getirmek gerekecek.