Paylaş
Sosyal Medyada bir festival tanıtımı gördüm. Sahibi kimdir, nedir derken karşıma Mikail Şahin Uçar adında genç bir adam çıktı.
Aslen Sivaslı olan Uçar, 20 yıldır halı-mobilya ticareti ile meşgul. Bir yıldır “Harem İstanbul Fest” adı altında, genç ve girişimci tasarımcılarla alıcıları kendi deyimiyle “VIP bir ortamda” buluşturuyor.
Kendisiyle hâlen devam etmekte olan Festival’de buluştuk. Hem söyleşi yaptık hem festivali gezdik.
Bir erkek olmasına rağmen, kadın dünyasında ne işi var, sorduk o da cevapladı.
Unutmadan; Uçar, herkesi Ramazan ayı boyunca Eyyüp - Feshane’de sürmekte olan festivallerine davet ediyor. "Herkese kapımız açık, gelin bizi tanıyın" diyor.
Festival yapma ihtiyacını neden hissettiniz?
Daha önce böyle festivaller yapılıyordu. Harem İstanbul Fest olarak 1. yılımız ve 4. festivalimiz. Sosyal medyada etkin, tasarımcı bir iki arkadaşla birlikte organize olduk ve alışverişi VIP ortamında yapalım dedik. Üreticiyle tüketiciyi bir araya getirirken ayrıca sosyal medya girişimcilerini de onlarla buluşturalım istedik. Muhafazakâr kesimin sesini bir yere duyuralım istedik. Her iki hedefi de başardık.
Kadın egemenliğinin olduğu bir yerde erkek olarak neden varsınız?
Benim derdim muhafazakâr kadının modadan ziyade ekonomik özgürlüğünün olmaması. Sektöre kalite ve bir duruş getirmek istedik. Bizim ölçülerimiz var, defile yapmayız mesela.
Neden? Defileye karşı mısınız?
Evet, karşıyım. Muhafazakar ismin modası olmaz.
Sizin şu an yaptığınız moda değil mi?
Biz festivalde genç girişimcileri tanıtıyor; butiği, firması olan kişilerin ürünlerini satıyoruz.
Tasarımcıların işi yeni yenilik değil midir? Bu da modanın bir parçası.
Biz sınırları zorlamıyoruz ama. Yani sınırlarımız var ve bunun dışına çıkmıyoruz. Biz muhafazakâr modaya karşıyız. Böyle olması da gerekli aksi durum 1400 yıllık İslâm kültürünü bitirir. Biz bu düşünceden taviz vermedik ve çizgimizi bozmadık. Bizim önceliğimiz ticari değil.
Festivalinizden sadece tesettürlü kadınlar mı alışveriş mi yapıyor?
Hayır, festivalimizde her kadının alacağı ürünler var.
Sosyal medya birçok tesettür giyim mağazalarını geride bıraktı. Bir organizatör olarak bunun sebebi nedir sizce?
Entelektüel dünya Sosyal Medya üzerine kurulu. Şu an İnstagram’daki satışların Türkiye ekonomisine katkısı çok büyük. Tesettür giyim mağazaları bir koyup beş kazanmanın derdindeler. Hâlbuki sirkülâsyondan kazanabilirlerdi.
Sosyal Medya’dan satış yapanların vergi gibi bir mükellefiyetleri yok. Sizce bu biraz da haksız rekabet değil mi?
Tabii ki haksız rekabet var ama şöyle düşünün; bir ev hanımısınız, eliniz dikişe yatkın, evinizde küçük tasarımlar ve dikişler yapıyorsunuz ama yaptığınız ürünleri satacak bir pazara ihtiyacınız var. İşte sosyal medyanın böyle bir faydası var.
Tesettür firmaları nasıl etkilenecek bu durumdan?
Geçen gün büyük bir tesettür giyim mağazasına gittik ve gördük ki fiyatlarını İnstagram fiyatlarına çekmişler. Kolay değil tabii, şu an İnstagram’da 300.000 üzerinde satış yapan sayfa var. Erkek giyim de var, gözlük de var, eşarp da var. Alternatif çok artık.
Peki, siz İnstagram’da muhafazakâr erkeklerin eşlerine destek olmak için bulunmalarını, reklam yapmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maneviyat eksikliği olarak görüyorum. Bence sosyal medyanın baskısı da var.
Muhafazakâr camianın eleştirdiği bir davranış biçimi değil miydi bu?
Peygamberimizin hadisi var bilirsiniz; “Kınadığınız şeyi yaşamadan ölmezsiniz.” Bizim camia da bunu yaşıyor. Muhafazakâr camia neyi eleştirdiyse (özentilik, harcama, poz vermeler falan) hepsi bizde var. Bunda sosyal medyanın etkisi çok büyük tabii.
Suçu sosyal medyaya atmak ne kadar doğru?
Maneviyat eksikliği diyelim. Bir de iktidarla birlikte güç zehirlenmesi yaşıyor camiamız. Paranın her şeyi kurtaracağını düşünen insanlarımız var artık.
-
Paylaş