Paylaş
Takipçilerinin “Mezuniyet töreninde ne giymeliyiz? Düğün mevsimi geldi ne tavsiye edersiniz?” sorularına yetişmeye çalışan Aslan’ın işi eğlenceli görünse de çok kolay değil.
İnstagram’da birçok alternatifi olmasına rağmen sosyal medya fenomenliğini kimseye bırakmayan Aslan’ın başladığı günden bugüne, çizgisini korumuş olmasının büyük önemi var elbette.
Hülya Hanım’la söyleşiye geçmeden önce kısaca sizlere tanıtmak istiyorum.
Hülya, Vanlı bir ailenin kızı. Üç kardeşi var. 2 yaşındayken ailesi ile birlikte İstanbul’a göç ederler. Maddi ve manevi zorluklarla adapte oldukları İstanbul’da yaşamlarını sürdürürken 2001 yılında babasını bir trafik kazasında kaybeder.
Hayat mücadelesine annesi ve kardeşiyle birlikte devam eden Hülya, babasının hayata karşı dik duruşunu ve “Kimseyi kendinden üstün görme!” nasihatini hayat düsturu olarak görür. O’nun idolü ve kahramanı babasıdır.
Hülya liseyi bitirdiğinde ailesine yük olmamak için çalışma hayatına atılır ve üniversiteyi dışarından bitirir. Özel bir bankada çalışma hayatına başlar. 3 yılı aşkın bankada çalışır.
Bir süre sonra, tema çekimlerine katıldığı bir dergiden editörlük görevi teklif edilir. Bu süre zarfında İstanbul Moda Akademisi’nde moda editörlüğü, styling ve stil danışmanlığı gibi eğitimler alır.
Çeşitli dergilerde moda editörlüğü, stil editörlüğü ve Huzur Sokağı adlı dizinin stil danışmanlığını başarılı bir şekilde yapmıştır.
Aslan, bugün kendi ofisinde, sosyal medyanın yanı sıra birçok markaya danışmanlık hizmeti vererek onların sektöre ilk adımlarına ön ayak olmaya devam etmektedir.
Genç yaşta birçok başarıya imza atmış bir kadınsınız. Benim en merak ettiğim başarınız, alanınızda hiç kimsenin sizi rakip olarak görmemesi, üst olarak kabul edip, takdirle bahsetmesi. Bunu nasıl başardınız?
Sektöre 2011 yılının sonlarına doğru giriş yaptım. Çalıştığım dergi, alanında ilk olmasıyla birlikte büyük bir açığın karşılığıydı. Henüz instagram yoktu, yaptığımız röportajlar, moda çekimleri her kesimden insanın dikkatini çekti. Moda, hayatımın büyük bir kısmına yayılmaya başladı. Moda kitapları, defileler, dergiler ve dünya trendleri ile beslenerek tüm bunları stilime ve dergideki yazılarıma aktardım.
Stilime ve önerilerime güvenen bir kitle oluşmaya başladı. Bir süre sonra sosyal medyanın da etkisiyle daha geniş kitlelere yayılmaya başladım. Ama hiçbir zaman “Binlerce takipçim olsun, fenomen olayım.” gibi bir derdim olmadı. Amacım nitelikli işlerde projelerde yer almaktı. Birlikte adım attığımız birçok firma bugün markalaşma yolunda emin adımlar atarak mağazalarını açıyor, demek ki doğru stratejiler belirliyoruz. Zeminin bu denli sağlam olması bugün bilinçli bir kitlenin de desteğiyle bizi yukarıya taşıyor. Tabi ki her şeyden önce nasip
İnstagram’da 300.000 üzerinde muhafazakâr giyimle ilgili kişisel veya kurumsal sayfalar var. Sizce bu normal mi?
Sayı çok fazla tabi ki. 6 yıl öncesine kadar muhafazakâr kadının giyim kuşam alternatifi çok kısıtlıydı ama doğrusunu söylemek gerekirse şuanda da bir zehirlenme yaşıyor. Aynı tarz binlerce sayfa, aynı tarz binlerce ürün ve tasarım bilgisinden uzak firmalar. Çok değil birkaç yıl içinde birçoğu elekten elenecek ve sadece özgün olan, talebi doğru karşılayan markalar hayatta kalabilecek. Acı ama gerçek…
Sizce, Sosyal Medya Muhafazakâr camiaya ne kattı?
Muhafazakâr camia çok geniş bir kavram, kendi branşımdan yola çıkarak moda algısını ele alayım. Öncelikle zevklerine farklılık kattı, tek bir hashtaghle birçok alternatifi görme fırsatı yakaladılar. Bu giyimlerine, yaşamlarına, düğünlerine, sofralarına yansıdı. Tabi bu tüm dünya için geçerli. Öte yandan, minik minik, terzi kızlar çıktı, etekler, tunikler dikerek önce yakın çevrelerine sonra da sosyal medya aracılığıyla müşterilerine satmaya başladılar. Bugün inanamayacağınız kadar iyi satışlar yapıyorlar. Yani özetle sosyal medya, çalışan, giyinmeyi, güzel yaşamayı seven kadının yaşam alanı olmaya başladı…
Muhafazakâr camianın stil ikonu olarak görülüyorsunuz. Bunun getirdiği bir yük var mı size?
Olmaz mı? Keskin çizgileri olan bir camiaya hitap ediyorum. Giydiğim kıyafetin boyundan, yemek yediğim yerin güvenilirliğine kadar her noktaya dikkat ediyorlar. Bende hassasiyetleri olan bir kadınım, bu yüzden de çok fazla onları kızdıracak toplara girmiyorum.
Sadece muhafazakâr markalara veya kişilere mi danışmanlık yapıyorsunuz?
Aslında ilk başta böyle başladı ama zamanla çok farklı alandaki markalarla iş birlikteliği yaptık. Hiç böyle bir ayrımım olmadı, tarzını beğendiğim, kadına fayda sağlayabilecek birçok projenin içinde yer aldım. Tüketimin ve modanın kesimi yok diye düşünüyorum…
Yabancı basının da size ilgisi çok. En son Financial Times de çıkan haberiniz vardı. Nasıl değerlendiriyorsunuz dış basının ilgisini?
Başladığımız günden bu yana yoğun ilgileri devam ediyor. Şaşırdıklarını her defasında aynen şöyle dile getiriyorlar "Biz başörtülü kadını evinde oturan çocuklarına bakan asosyal insanlar zannederdik, bu kadar sosyal olup bir de üstüne üstlük modaya yön veren kişiler olduğunu görmek size olan ilgimizi arttırıyor." diyorlar. Tabi ki başörtülü kadının moda ve tüketim çılgınlığını da çok iyi gözlemliyorlar. Tüm bu olanların iktidarla bağlantısını irdeleyerek Türkiye’nin son 14 yıldaki değişimine işaret ediyorlar. Yabancı basında yer almak bana çok gurur veriyor ve yüreklendiriyor.
Ortadoğulu kadınlar sizden danışmanlık hizmeti almak istiyorlar mı?
Ortadoğu halkı, Türk modasını çok yakından takip ediyor, inanılmaz bir Türk hayranlıkları var. Ama kendilerine has da bir tarzları var. Çok fazla bunun dışına çıkmak istemiyorlar. İş birlikteliği yaptığım markalarla buluşturuyorum onları, hem toptan hem de perakende olarak iyi alışverişler yapıyorlar.
İnstagram’da kombin paylaşırken nelere dikkat ediyorsunuz?
Benim için görsel kalite çok önemli, estetik kaygıları olan biriyim. Her şeyden önce beni takip edenlere ve sonrada çalıştığım markalara olan saygımdan en iyi fotoğraf ve en nokta vuruş yazılarla paylaşım yapmaya dikkat ediyorum. Paylaşımlarımda kullandığım renkler ve bu renklerin karşı tarafın algısını yönetmemde önemli etkisi var. Bunun yanı sıra binlerce genç kızın da beni takip ettiğini ve örnek aldığını göz önünde bulundurarak giyim tarzıma ekstra özen gösteriyorum. Bone, oje ve bilek boyları hassas kodlarımız.
Kıyafet paylaşımında İslami ölçüler dışında kriterleriniz var mı? Mesela kalitesini beğenmediğiniz bir ürünü takipçilerinize tavsiye eder misiniz?
Asla etmem… Hatta sektörde beni bilenler, “Hülya, beğenmediği hiçbir şeyi giymez ve önermez.” der. Bu, insanların bana güvenmesi ve takiplerinde süreklilik kazanmak adına çok önemli bir şey. Mağazalar ve butikler benim paylaştığım firmaları, beni referans alarak raflarına koyuyor. Bu güvene biraz daha kazanmak adına zarar veremem…
Muhafazakâr camianın “Şık”larından birkaç isim söylemenizi istesem?
Zeynep Babacan ve Sare Davutoğlu’nu çok zarif buluyorum. Eklemeden de geçemeyeceğim düğün hazırlıkları içinde olan biri olarak, Sümeyye Erdoğan’ın gelinliğini çok beğendim. Malum şuan ilgi alanım gelinlikler (gülüyor).
Tecrübelerinizi sosyal medya dışına taşımayı düşünüyor musunuz?
Amacım uluslararası platformlarda modasever kadını temsil etmek ve daha çok global markayla iş birlikteliği yapmak. Kabıma sığamıyorum, yeni markalar, yeni projeler beni çok heyecanlandırıyor. Nitelikli sosyal sorumluluk projelerinde yer almak istiyorum. Kendi markamı çıkarmak da hedeflerim arasında. Ayrıca bir hayalim daha var ama o sürpriz…
Sürprizlerini ve bir stil ikonu olarak gelinliğini merakla bekliyoruz…
Paylaş