Paylaş
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 28 Şubat sürecinde hükümeti devirmeye teşebbüs etikleri gerekçesiyle 103 kişi hakkında açılan davanın 75. Duruşmasında dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan ifade verdi.
“28 Şubat sürecinin en çok mağduriyetini çekmiş olanlardan birisiyim. 28 Şubat tutuklamaları başlarken ben de şikâyet dilekçesini taktim ettim. Bizim açımızdan üzüntünden başka bir şey değildi. Biz vatanımızı, milletimizi seviyorduk. İçimizde en fazla çalışan Erbakan Hoca’ydı. 2 yıl sonunda hükümetin devam edecek durumu yoktu. Medyada çıkan haberler vardı. Refah-Yol'u zora sokan sadece askeri yetkililer değildi. Medya da vardı. Bir yandan iş yapmaya çalışıyorsunuz, bir yandan askeriye dozunu artırarak, bir yandan da medya böyle gün geçirdi. Biz de “İstifa edelim.” dedik. Hayırlı olanı yaptık. Bir taraftan asker, bir taraftan Adliye Başsavcısı, bir taraftan Yargıtay Başsavcısı bizi istifaya götürdü.”
Kendisine iki defa sorulmasına rağmen “Gelinen noktada her insanda vicdan var, ben de insanım, şikâyetçi değilim.” dedi.
Sanıklar Kazan’a teşekkür ettiler ama duruşmada şikâyetçi olmayan Kazan, akşam saatlerinde mahkemeye bir dilekçe vererek, sanıklardan şikâyetçi olduğunu bildirdi.
Avukatı karar değişikliğiyle ilgili "Eve gidip biraz düşündükten sonra şikâyetçi olmaya karar verdi. Şevket Bey 82 yaşında ve hafızasında sıkıntı oluşuyor bazen. Buna bağlamak lazım." açıklamasını yaptı.
…..
Şevket Kazan Adalet Bakanı olduğu dönem İstanbul İl Teşkilatı’nda görevliydim. Kendisi sevdiğim bir siyasetçidir. O günler sıkıntılı ve zordu. Özellikle Fadime Şahin olayındaki üzüntüsüne yakinen tanık olmuştum.
Şevket Kazan, şikâyetçi olmadığını söylediğinde salonda birçok itirazlar olmuş.
O dönemdeki arkadaşlarım da kızdılar Kazan’a. Affetme/davacı olmama hakkına sahip olmadığını söylediler ve “Hakkımızı helal etmiyoruz!” dediler.
Sanırım kendisine yapılan bu tür baskılar sonucunda şikâyetçi oldu.
Ben şikâyetçi olmamasını takdir etmiştim. Geriye dönük hesaplaşmaların geleceğe faydası olacağına inanmıyorum zira.
Sırf Hürriyet’te yazıyorum diye gönül kırıklığı olan arkadaşlarım var. “Sen yaşananları unuttun mu?” sorusu her daim karşıma çıkıyor.
Anlıyorum onları, saygı duyuyorum ama budüşünceyi doğru bulmuyorum. Evet, zor günler geçirdik ve unutmadım yaşadıklarımızı. Ama kin de beslemiyorum o günleri bizlere yaşatanlara.
Biz yıllarca Peygamber’in hayatı okuduk, mücadelesini ve sabrını dinledik. O’ndan daha mı üstünüz ki affedemiyoruz, barışamıyoruz?
Biz hiç mi yanlış yapmadık?
Paylaş