Paylaş
Kaçırıldı.
Bedenine uyuşturucu enjekte edildi.
Birden fazla erkeğin tecavüzüne uğradı.
Türlü türlü işkenceye maruz kaldı.
Ne yazık ki yaşı da kendisi gibi küçük olan kızın bedeni bu vahşete dayanamadı, Sezgi hayata veda etti.
Daha doğrusu, insanlık dışı bir cinayete kurban gitti.
Yetmedi!
O aşağılık adamlar, onun cesedini parçaladılar.
Parçalanmış cesedini, çırılçıplak bir şekilde bir valizin içine koyarak Isparta’nın Gönen ilçesinde arı kovanlarının olduğu bir tarlaya attılar.
Allah belalarını versin!
Bunu yapanlar “insan evladı” olamaz...
Şimdi biraz düşünün, Sezgi Kırıt sizin çocuğunuz da olabilirdi...
Onun ailesinin halini düşünün...
Yaşam hakkı elinden alınan o kız çocuğunu düşünün.
Delirmemek elde değil!
*
Ama ne yazık ki, Sezgi Kırıt cinayetinin soruşturma aşaması bile 7 yıl sürdü.
Ancak 7 yıl sonra dava açılabildi.
Mahkemede, sanıkların ikrarı, gelen raporlar ve en önemlisi Sezgi Kırıt’ın ölmeden bir hafta önce çekilmiş fotoğrafıyla, olay yerinde çekilmiş fotoğrafları değerlendirme altına alındı.
Ve sanıklar, ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 28 yıla mahkûm oldular!
Buraya kadar tamam.
Peki sonra ne oldu?
Bir sorun bana...
Sanıklar karara itiraz etti...
Zaten hangi katil suçu kabul etmiş ki?
Üst mahkeme de o itirazı değerlendirmeye aldı. Ve maalesef vicdanları yaralayacak bir karar verdi!
Sanıkları tahliye etti.
Ama duruşma zaptında verdiği kararın gerekçesini bile açıklayamadı!
*
Düşünün...
15 yaşında bir kızın ölümüne sebep olanların, ona uyuşturucu enjekte ettikleri, zehirledikleri, parçaladıkları kanıtlanmış durumda...
Ama sanıklara tahliye karar çıkıyor.
Yani ortada bir “cinayet suçu” var.
Ama bütün suç öldürülen kıza yıkılıyor, nasıl bir mantıksa?! Tabii o küçük kız artık konuşamıyor çünkü ölüler konuşmuyor! Ama bizler konuşabiliyoruz...
Biz şunu da unutmuyoruz, her ne kadar üst mahkeme bu şekilde bir karar vermiş olsa da, Antalya 6. Ağır Ceza Mahkemesi o katillere ağırlaştırılmış müebbet artı 28 yıl ceza vermişti...
*
Sezgi Kırıt yok artık.
Ne mahkeme ne de başka bir kurum onu annesine, ailesine geri getiremeyecek...
O kız öldü, 15 yaşında yaşam hakkı elinden alındı ve onu öldürenlerin hepsi şu an serbest.
Nasıl oluyor, nasıl bu işler bu noktalara gelebiliyor, benim aklım almıyor!
Mahkemenin açıklık getiremediği en önemli hususlardan biri de şu:
Bu kıza uyuşturucu enjekte edildiği eğer sabitse -ki mahkemede bu dile getirildi- neden en azından uyuşturucudan dolayı bu sanıklar hakkında işlem yapılmadı?
Bu uyuşturucu sanıkların eline nereden geldi, kıza nasıl enjekte edildi?
Sezgi doğal yollarla öldüyse, neden yüzü gözü paramparça idi?
Hangimizin cenazesi paramparça? Hangimiz cenazemizi yerde bırakırız? Hangimiz cenazemizi kalkıp da Isparta’nın Gönen ilçesinde arı kovanlarının olduğu bir arsaya atarız? Bu davranış ancak suçtan kurtulmaya çalışanların davranışı...
Bu kız kendi başına ölmedi!
Kendi bedenini de kendi parçalamadı.
Doğal yollarla da ölmedi.
Eee?
O zaman niye bu adamlar serbest????
Sezgi Kırıt’ın ailesi, kalantor bir aile değil diye mi? Garibanlar diye mi?
Yazıktır, günahtır!
Herkes unutsa da Sezgi Kırıt’ı ben unutmayacağım.
Bu davada sadece Sezgi değil hukuk da öldü...
BU DA ŞAHANE HABER! ALANYA’DAKİ SAPIK ANTRENÖRE 65 YIL
7 ay 15 gün hapis
HEP kötü haberler verecek değiliz ya...
Bazen de iyi şeyler oluyor güzel ülkemizde.
Bir süre önce Alanya’da çalışan eskrim milli takım hocası T. İ.’nin kız öğrencilerine cinsel tacizini yazmıştım.
T. İ.’nin öğrencisi eskrimci bir kızın babasıyla röportaj yapmıştım.
A.U. kızının adı çıkar gibi abuk sabuk yanlış fikirlere kapılmadan, her şeyi bütün açıklığıyla anlatmıştı.
Bence çok cesur ve sıradışı bir baba.
Genelde biz böyle olayların hasıraltı edilmesine alışığız, o etmedi.
Olay zaten mahkeme aşamasındaydı.
Sonuçlandı.
Ve antrenör T.İ., yolsuzluk ve cinsel istismar suçlarından 65 yıl 7 ay 15 gün hüküm yedi.
Bütün sapıklara ders olması dileğiyle...
Aklından bile geçirme!
Aklından geçirdiğini hayata asla geçirme!
HAMİŞ:
Avukat Sibel Önder, canla başla şu an hayatta olmayan Sezgi Kırıt’ın sanıkları yargılansın diye uğraştı. Tehditler aldı yılmadı, davanın peşini bırakmadı. Başına gelmeyen kalmadı. Ama olmadı... Ben yine de cesur avukat Sibel’in bu işin peşini bırakmayacağından eminim.
Paylaş