Yoksa sizin kalbiniz mi kötü?

SENİN YAHUDİ KÖKENLİ OLDUĞUNU BİLİYORUM

Dubai şeyhinin Yahudi kökenli olmasıyla, senin çarşamba günkü yazın arasında bir bağ var mı? Senin de Yahudi kökenli olduğunu biliyorum, bu vesileyle bu konuyu da sorayım istedim. (Alex F.)

- Maşallah! Siz de her şeyi biliyorsunuz, size her şey malum. Köşe yazıları filan okuyup vakit kaybetmeyin, kafadan düşündüğünüzü söyleyin, nasıl olsa doğrudur... Zannediyorsanız yanılıyorsunuz! Bir araştırma yapacaksanız doğru dürüst yapın. Yahudi kökenli filan değilim. Olsam dükkan sizin, niye inkar edeyim?

COŞKUN VE ÇÖLAŞAN BAĞNAZ VE TUTUCU

Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan, aslında eleştirmeye çalıştıkları zihniyet kadar bağnaz ve tutucu. AKP iktidara geldiği günden beri, ‘İşte şimdi şunu yapacaklar, işte şimdi buna engel olacaklar’ hezeyanı tüm gücüyle sürmekte. Ama bakıyorum, bu söylenenler hep ‘Bir gün muhakkak’ kategorisinde muhafaza ediliyor. Bu arada AKP iktidarı, hiç kimsenin yapmadığını yapıp, İstanbul Modern için çözüm üretiyor. Taraflı bakmaya şartlanmış gözler, tüm bu gelişmeleri görmemeyi tercih ediyor. Buna isterseniz ‘selective thinking’ de diyebilirsiniz. Bu arada, ailemde anneannem dahil, başı örtülü hiç kimse olmadı, AKP’ye de oy vermedim. ‘İşte onlardan biri’ kolaycılığına kaçanlar için açıklamak ihtiyacını duyuyorum. Ama ilk seçimde oyumu AKP’ye vereceğim! Zira Türkiye’deki aç ve işsiz insanlara şu ana kadar en çok imkan yaratan iktidar onlar oldu. Fikir özgürlüğünün bir nebze geliştirilebildiği iktidar onlar oldu. Ve bütün bunların savunucusu olması gereken sosyal demokratlar tarafından bu kadar ilkel bir şekilde eleştirildikleri halde, sükûnetlerini muhafaza edebilen iktidar, yine onlar oldu. (Hakar S.)

- Öyle düşünüyorsanız öyledir. Ama ben sizin gibi düşünmüyorum! Ben ne sosyal demokratları ne de AKP’lileri toptan övmek ya da toptan yermek yanlısı değilim. Her iki tarafın da doğruları, yanlışları var. Ben kendimi hiçbir tarafa, hiçbir kutba ait hissetmiyorum. Sadece kendi aklıma ait hissediyorum. O yüzden de aklım yettiğince, kendi doğrumu bulmaya çalışıyorum. Sizin gibi AKP’ye kefil olamam yani. Bazen öyle şeyler yapıyorlar ki, imam hatipler konusunda, türban konusunda, YÖK konusunda, içki konusunda... İnsan isyan sınırına geliyor. Bırakalım, herkes kendi bildiği yolda yürüsün.

SİZİNLE KAHVE İÇMEK BENİM İÇİN ÜTOPYA

Yazılarınızla ve tipinizle ilgimi çeken bir yazarsınız. Ama son yazılarınızda AKP taraftarı gibi davranmaya başladınız. Bekir Coşkun’dan sonra şimdi de Emin Çölaşan’a bir mesaj yolluyorsunuz. Niye? Bu arada, sizinle bir kahve içmek benim için bir ütopya. Ne dersiniz? (Kerem K.)

- İnanınız, ütopyanız ütopya olarak kalsa daha iyi olur! Hayatta en başarılı konumlardan biri efsane olabilmektir. Sizin için efsane olmaya devam etmek istiyorum. AKP taraftarı asla değilim. Söylemeye çalıştığım iki şey var: 1. Türkiye’nin AB’ye üyeliğinden yanayım, Bekir Coşkun’la konuştuğumuz buydu. 2. Dubai sermayesinin Türkiye’de yanlış değerlendirildiğini düşünüyorum. Emin Çölaşan’a da samimi düşüncemi yazdım. Bu kadar.

ÖNCE ULAŞIMI HALLET SONRA CANIMI YE

Şeyh geldi, ‘Ben 5 milyar dolarlık yatırım yapacağım, dünyanın en yüksek gökdelenini İstanbul’a dikeceğim’ dedi. İstanbul belediyesi de, kendisine ait olmayan araziyi şeyhin emrine verdi: ‘Al yap kardeşim.’ Bu kadar amatör bir yatırım projesi görmedim. Bu nasıl iş? Batı’da böyle bir proje geliştirmeden önce çevre, yol ve ulaşım imkanları incelenir, sonra karar verilir. Bakınız, Mecidiyeköy’e Perpa yapıldı, çevre yolları olmadığı için halen boş. Olimpiyat Stadı yapıldı, gelip gitmek çile. Formula pisti yapıldı yine aynen. Sen bir kere ulaşım işini hallet, ondan sonra gökdelen yap. (Muzaffer D.)

- İyi güzel de, bu söylediklerinize şunu de eklemek lazım: Türkiye, işsizliğin en çok olduğu ülkelerden biri. İnsanların rahatını, konforunu düşünüyorsunuz da, neden işsiz insanların çektiği acıyı ailelerin yaşadığı zorlukları hesaba katmıyorsunuz. Önemli olan yatırımın gelmesiyse, ‘O zaman böyle yapmayın, şöyle yapın’ dersiniz. Sizin tavrınız öyle değil ki, Arap sermayesi gelmesin diye ter ter tepiniyorsunuz. Sonra da öyle değilmiş gibi yapıyorsunuz. Ben de sizin samimiyetinize inanmıyorum!

SEVGİLİN, EL MAKTUM’UN ŞİRKETİNDE Mİ ÇALIŞIYOR

Geçenlerde bir arkadaşım Bekir Coşkun’la yaptığınız röportaj için bana bir e-mail gönderdi: ‘Ümit, bu Ayşe Arman kısa devre yaptı herhalde. Ya da kocası Dubai’de çalışıyor. Sakın ola Türkiye’de yatırım yapacak olan El Maktum’un şirketinde çalışıyor olmasın. AKP yalakalığını boşuna yapmıyordur!’ Bu e-mail’den bir gün sonra Emin Çölaşan’ı Dubai’ye davet edip, ‘Sevgilim iş için seyahat mi ediyor, hooop biz de iş için İstanbul’a geliyoruz, röportaj yapıyoruz. Sevgilim eve mi dönüyor, hooop biz de röportajlar cebimizde, eve dönüyoruz...’ diye müjdeleyince, arkadaşımın e-mailine de cevabı bizzat vermiş oldunuz! (Ümit Ş.)

- Sizi de arkadaşınızı da tebrik ederim! Özel hafiyelik konusunda sertifika vermeyi düşünüyorum. Yalnız hafiyelik yapacaksanız, doğru düzgün araştırın, oturduğunuz yerden, ‘Öyleyse öyledir’ sersemliğine düşmeyin. Sevgilim El Maktum’un şirketinde filan çalışmıyor. Böyle bir iddiayı ispatlamadan sağda solda sallarsanız, kötü niyetli bir iftiracı konumuna düşersiniz. Benden söylemesi.

AMCAN, ORTADOĞU’DA İŞ YAPIYOR, O YÜZDEN Mİ

Dubai Prensi’nin Türkiye’de iş yapmasına kimsenin diyeceği yok. Fakat plansız, programsız, altyapı hazırlığı olmadan... Bu yazı sanki o bölgede iş yapan amcanız Ali Arman’ın ve sizin Dubai şeyhine daha sempatik görünmeniz için yazılmış gibi. Ne dersiniz? (Serdar M.)

- Çüş derim! Amcamın nerede iş yaptığını bile bilmem. Ama Dubai olmadığını biliyorum. İşi buralara bağlamak komplo teorisi ve kötü kalpli düşünme kabiliyeti açısından bir doruğu temsil ediyor. Sizin gibi düşünmüyor mu biri, ya şudur, ya budur, yani mutlaka kötü bir şeydir. Bu işler öyle olmuyor güzel kardeşim!

SİZ AYRI DÜNYALARIN İNSANLARISINIZ

Emin Çölaşan’ı Dubai’ye davet etmeniz abesle iştigal! Seyahat etmekten hoşlanmaz. Aslında ‘Hoşlandığı konular nelerdir?’ diye sorarsanız, şöyle bir geçmişe doğru uzanın bakalım, ne kadar renkli, ne kadar farklı yazı bulacaksınız. Hayat üzerine, yaşamın renkleri üzerine, Aydın Doğan’la tavla oynamasından, bir de Çırağan’da hamam tellalına masaj yaptırmasından başka herhangi bir detay hatırlayabiliyor musunuz? Onun konuları bellidir, minik kuşu ona haberler getirir, o da köşesinde yayınlar. Bence o minik kuşu kabahatlidir! Çünkü hep sıkıcı haberler getirir. Siz ayrı dünyaların insanlarısınız boşuna uğraşmayın. (Mehmet A.)

- Bugün karşı olma günüm. Ben size de karşıyım! Doğru değil. Emin Çölaşan’la aynı denizlerde yüzen balıklar olmasak da, o, bu denizlerin görmüş geçirmiş usta bir kalemidir. Üstelik, insanlar hangi konularda yazmak isteyeceklerini seçebilirler. Seçim onlara aittir. Kendilerini ifade etme özgürlükleri de vardır, kimse onlara karışamaz...
Yazarın Tüm Yazıları