Yaşsızlıkla lanetlendik!

Devamı da geldi...

Gülse Birsel’le sahne röportajları yapıyorum.
Çünkü çok eğleniyorum.
Çünkü sorduğum sorulara verdiği spontane ve sarkastik yanıtlar, sadece seyirciyi değil, beni de güldürüyor.
Eee hem zeki hem komik kadının hali başka oluyor!

BEN onu tanıdığımda 19’dum.
O ise 18.
1000 yıl önce yani!
Bir Numara Yayıncılık, Aktüel dergisi...
Patronumuz Ercan Arıklı’ydı...
Bize şöyle anlatmıştı, “Yavrucum, müthiş bir kız buldum! Tam bu yüzyılın dergicisi, modern, güzel, şehirli, Boğaziçili, şöyle zeki, böyle iyi eğitimli, esprili, komik...”
Rahmetli, gerçekten de bilirdi bu işleri...
Bu piyasanın en iyi dergicilerini yetiştirmişti.

GRACE KELLY GİBİ KADIN

Az bile anlatmış Gülse’yi; geldi, rüzgâr gibi esti, sonra New York’a Columbia Üniversitesi’ne film okumaya gitti. Döndü, dergici oldu, Harper’s Bazaar, Esquire gibi dergileri yönetti, sonra televizyon macerası başladı.
Ve hepimizin bayılarak izlediği iki muhteşem sitcom yazdı.
Onunla birlikte, bu ülkede yeni bir mizah dönemi başladı. Gülse, hayatımıza değen, unutulmaz tipler yarattı.
Bence müthiş bir hayal gücü var!
Kadın, Grace Kelly gibi güzel ama hayal gücünün yanında güzelliği solda sıfır kalır!” diye anlatıyorum arkadaşımı....
Gerçekten Grace Kelly gibi geliyor sahneye...
Ve biz başlıyoruz röportaja...

ANNE, SEN BİRAZ YAVAŞSIN!

Bir sürü şey öğreniyorum verdiği yanıtlardan.
Mesela en son, “Sorma, yaşımızı ele veren tek şey, o akıllı telefonları kullanma ve aplikasyonları öğrenme hızımız!” dedi.
Haklı.
Mesela ben, Alya’nın hızının yanında nal topluyorum.
Ama pes etmiyorum.
Geçen gün, “Şu snapchat’i öğretsene” dedim.
“Gösterdim ya sana, beceremedin, sen biraz yavaşsın!” dedi.
Birden anneliğim tuttu, alındım da...
Hiç beklemediği bir tepki gösterdim.
“Çık dışarı bu odadan!” dedim, “Senden yardım istemiyorum, ben her şeyi kendim yaparım!”
Ve inanır mısınız, o hızla, kafamı gözümü yara yara shapchat’e girdim.
Gerçi o an çektiğim fotoğrafların, anında “hikâyem”e dahil olup, insanlara yollandığını bilmiyordum ama öğrendim.
İnsan sağını solunu kurcaladığı her şeyi öğreniyor.
Alya’dan daha aktifim şu anda!
Sonra geldi yanıma, hafif bir şaşkınlıkla, “Anne çok iyisin!” dedi.
“Ben YouTube kanalı da açacağım kendime!” dedim.
“Nasıl yani?” dedi, “O genç işi...”
“Yok, bu çağın işi!” dedim, “Genç-yaşlı kalmadı, kendini update edebiliyor musun, edemiyor musun? Senden belki daha yavaşım ama antenlerim açık, yenilikleri takip etmek benim de hoşuma gidiyor, hem beni diri ve canlı tutuyor.”
Anladınız siz, ben yakında bu YouTube işlerine de giriyorum.

BU İŞTE BİR YANLIŞLIK YOK

Bu arada Gülse, o sahne röportajında...
Birden beni çok güldüren bir şey söyledi.
“Bizim kuşakta, 20’yle 40 arasındaki fark yok oldu. Hepimiz yaşsızlıkla lanetlendik!” dedi.
E valla doğru.
Böyle da bir gerçek var.
Hatta 40 yaşla da sınırlı değil.
Banim ablam Suna Apa 50 yaşında, fıstık ki ne fıstık, “En fazla 35” dersin! gerçekten öyle...
Yaşta neymiş yani! Benim çoğu arkadaşım bu durumda, yani yaşsız!
Antiaging yöntemleri de sağ olsun tabii.
Aslında tam da Gülse’nin dediği gibi, biz hâlâ 20’liklerin giydiği her şeyi giyebiliyoruz. Skinny’ler, kot şortlar, taytlar, miniler...
Bir de enerjiğiz.
Madonna gibi yani. Biz çocukken de sahnede 3 saat dans ediyordu, şimdi de ediyor ve hep iyi.

YAŞA DEĞİL ENERJİYE BAKALIM

Gülse diyor ki, “Eskiden bizim yaşımızdaki anneler, döpiyeslerini giyer, incilerini takar, köşelerinde oturur, camdan çocuklarına, ‘Evladım sessiz olun, kafamız şişti!’ derdi. Şimdi öyle değil, bu yaşta top modellik yapanlar bile var, hâlâ dergilere kapak olanlar da...”
Sonra dalgasını geçiyor, “Ama bu işte bir yanlışlık var!” diye...
Bence yok.
Hayat uzadı, orta yaş da uzadı...
Eskiden 40’lı kadınlara “teyze” denirdi, artık bazılarına “abla” bile demiyorsun, ismiyle hitap ediyorsun...
Benim annem mesela bana ilham veriyor, şahane bir 73’lük...
Hâlâ taş, pilates yapıyor, sağlıklı besleniyor, resitallerini sahneliyor...
Kayınvalidem desen 89 ama hâlâ aktif...
E izninizle, 70 yaş sonrası böyle olursa, 40’lar da teenager gibi kalıyor!
Neyse ben diyorum ki, yaşa değil, enerjimize bakalım.
Onun peşinden gidelim.
Enerjimiz, isteğimiz olduğu müddetçe de her şeyi yapalım...