Taciz

Geçen pazarki röportajın yankıları sürüyor. Maltepe Üniversitesi’ne bağlı Marmara Hastanesi’nin yoğun bakımında tacize uğradığını iddia eden Elif’in ve bu işin peşini bırakmayan, sonuna kadar mücadele edeceğini söyleyen annesi Filiz Kılıç’ın röportajı üzerine, mail üzerine mail geliyor.

Hepsi de bize tacizin ne kadar büyük bir toplumsal sorun olduğunu gösteriyor. Gelecek hafta bu meseleyi, bir Adli Tıp profesörüyle enine boyuna tartışacağız.

Beş sene önce, bir yakınımızı İzmir’deki bir hastanenin acil servisine kaldırdık. Yattığı odada, boynundan aşağısı tutmayan ancak bilinci yerinde bir genç kız yatıyordu. Bir gece hastane ayağa kalktı. Neden mi? Çünkü bizim hastamızın uyuduğunu zanneden bir hastabakıcı, o zavallı kıza tacizde bulunmuş. Kızcağızın göğüsleriyle ve cinsel organıyla oynuyormuş, gözlerinden akan yaşlara aldırmaksızın. Bizim hastamız da, kolundaki serumları söküp, hastabakıcının gırtlağına yapışmış. Sonuç mu? Hiçbir şey olmadı. Görevli, apar topar hastaneden yollandı, olayın da üstü kapandı. Bizim hastamız da halüsinasyon görüyordu kim bilir! Mesleklerine laf gelmesin diye pisliklerin üzerini örtenleri kınıyorum ve tacizin her türünü lanetliyorum. (Füsun B.)/images/100/0x0/55eb6699f018fbb8f8beb60e

- Evet zaten amaç da bu, tacizin her türünü lanetlemek ve tacizcilerin cezalandırmalarını sağlamak. Ki... Kimse bir daha böyle bir rezilliğe kalkışmasın. Anlattığınız olay felaket ötesi. İnsanlığından utanıyor insan.

SEVSİNLER SİZİ!

Kuzum, siz nerde yaşadığınızı sanıyorsunuz? Bu ülkede düşene bir tekme daha atarlar. Eminim "Bu anne kızı nasıl olur da düşürürüz?" diye bekleyen şerefsiz doludur ortalık. Söyleyin, çok mu gerekliydi anne kızın isimlerini yazmak ve o fotoğraflarını yayınlamak? Güya kızın yüzünü mozaiklemişsiniz, sevsinler! Yakın zamanda çocuklara yönelik bir taciz kitabı yayınladığımız için bu konu üzerinde ciddi araştırmalar yaptım. Uzmanların birçoğunun görüşü, bu konuda mağdurların "yalan söylemediği" doğrultusunda. Bu olayın da doğruluğuna inancım büyük. Anne kızı gösterdikleri cesaretten dolayı kutluyorum ama meseleyi ele alış biçiminizden dolayı sizi kınıyorum. Allah korusun benim kızımın başına böyle bir şey gelseydi, asla o fotoğraflarını çektirmezdim. (Erdoğan Y.)

- Yukarıda Allah var, 5000 kere filan sordum anne Filiz K.’ya, "Emin misiniz çekelim mi Elif’in fotoğrafını?" diye. O da gözlerimin içine bakıp şöyle dedi: "Benim kızım utanılacak bir şey yapmadı. Hukuken gerektiği için yüzünü kapatmak zorunda kalacaksınız, bana kalsa ona bile gerek yok. Bizim saklayacak, gizleyecek bir şeyimiz yok. Aksine örnek olmak istiyoruz." Erdoğan Bey söyleyin bu durumda siz ne yapardınız? Tahmin edemeyeceğiniz kadar hassasiyet gösterdim, "Alya’nın başına gelse ben bu kadar cesur olamayabilirdim" dedim, o yüzden müthiş bir anne kız onlar. Ve yapayalnızlar, onlara destek olmamız gerekiyor.

HASTANE SUÇLU

Ben bir hekimim. Bu hastaya sahip çıktığınız röportajınız için sizi tebrik ediyorum. Genel bir kural olarak, kadın hastalıkları ve doğum servislerinde, hastayla birebir iletişimi gerektirecek hizmetlerde erkek hemşire kullanılmaması gerekir. Aynı kural, çocuk hastalıkları servisi, hastanın şuurunun kapalı olabileceği psikiyatri, yoğun bakım, acil ve ameliyat sonrası müşahade servisleri için de geçerlidir. Ancak hasta ameliyat masasındayken ya da ekip çalışmasını gerektiren işlemlerde, oksijen tüpü taşımak, masayı ayarlamak gibi kas gücü gerektiren şeylerde tabii erkek personele ihtiyaç var. Bir de hatırlatmakta fayda görüyorum. Bırakın bu olayda olduğu gibi ruh sağlığı yerinde olan kişileri, paranoid şizofren hastaların psikiyatrik değerlendirmelerinde bile, tıbbi kural şudur: "Kişinin iddiası, aksi kanıtlanana dek hekim tarafından doğru kabul edilmelidir." Evet, şahidin olmadığı, yalnızca iki kişi arasında gerçekleşmiş olan bir taciz olayında gerçeğe ulaşmak kolay olmayabilir. Ama şimdilik "suçlu" olan, tacizi gerçekleştirdiği iddia edilen erkek hemşiredir. Bu olayda 1- Başhekimlik veya mevcut idare, erkek hemşireleri yanlış yerde görevlendirmiş olduğu için açık olarak sorumludur. 2- Daha tehlikeli olan sorumsuzluk da, kendi kabahatlerini görmeyip, bu yanlışı sürdürmeye devam edecek olmalarıdır. (Dr. Oral S.)

- Hekimler kendi meslektaşları konusunda objektif olamazlar görüşümü değiştirdiniz. Ve bize çok önemli bilgiler verdiniz. Teşekkür ederim.

İKİ KERE DÜŞÜNÜN

Yazınız için sizi kutluyorum. Taciz, bu ülkede sosyal bir yara. Ve her yerde oluyor, hastanelerde de olması çok da şaşırtıcı değil. Bir tanıdığımın kızı şizofren. Düşünebiliyor musunuz o hasta kız, 3 kere hamile kaldı ve doğurdu. Zavallının hiç bir şeyden haberi yok. Yazık değil mi o doğan çocuklara? Genetik açıdan şizofren bir anneleri var. Hiç bilmedikleri de "sapık" bir babaları. Üstelik içinde yaşayabilecekleri bir yuvaları yok. Tacizcileri savunmadan önce iki kere düşünmek gerekiyor. İnsanlar, sadece başkalarının başına gelirmiş, kendilerine hiçbir şey olmazmış gibi davranıyorlar. Hepimiz insanız, her şey hepimiz için. (Şükran K.)

- Doğru söylüyorsunuz. Aktardığınız hikaye, çok üzücüymüş. Keşke yapılabilecek bir şey olsaydı. Filiz ve Elif’in davası bu yüzden önemli. Sembol davalar bunlar. Hüseyin Üzmez davası gibi. Takipçisi olmalıyız. Suçluların hak ettikleri cezayı aldığına ikna olmalıyız. Ki taciz, tecavüz gibi suçlar azalsın.

TACİZ HER YERDE

33 yaşında bir hekimim. Kıza inanıyorum. Çünkü 17 yaşında bacaklarımı okşayarak taciz eden, saygıdeğer hocamın yaptıklarını ancak yeni yeni anlatabiliyorum. Yıllarını hastanelerde geçirmiş hademe ve hastabakıcılar, erkek doktorlar ve hemşireler, size ölü seviciler, tacizciler hatta ambulansa Rus kadın atan personele kadar bir dünya olay anlatabilir. Bunlar vardır, her sektörde olduğu gibi bizim sektörde de yaşanıyordur. Kadınlara meme muayenesi yapan beyin cerrahı var bizim hastanede! Diyeceğim o ki, başhekim yanlış davranmıştır. Memurum ben, adımı verirsen yakarlar. Selamlar. (A. K.)

- Hoşuma gitti bu kadar açık olmanız, o beyin cerrahını da merak ettim.

SİZİ KINIYORUM

Ben adı geçen hastanede 1999-2003 yıllarında ihtisasını yapmış, şu an başka bir hastanede çalışan kardiyoloji uzmanıyım. Konu üzerindeki hassasiyetinizi çok iyi anlıyorum fakat anlatılanlara inanmadım ya da inanmak istemiyorum. Taciz olayı doğru bile olsa, olayı tek taraflı olarak sadece anne kızın söyledikleriyle yansıtmanızı doğru bulmuyorum. Suçlanan kişiyle görüştünüz mü? Ben tanımıyorum ama o gece oradaki 3 görevliden en eli yüzü düzgün olanı olduğunu biliyorum. (Dr. Ş. B.)

- Sizce tek taraflı mı verdim olayı? Bugün bile tacizde bulunduğu iddia edilen kişi ile görüşmeye çalıştım. Ulaşamıyorum. İstese bana ulaşır, o da bana ulaşmıyor. Başhekimin tavrı belli. Ne yapayım sizce?

ÖZÜRLÜYE TACİZ

Yaklaşık bir yıl önce, İstanbul’da bir devlet hastanesinde yatan özürlü kızımıza yapılan tacizi anlamış, hastabakıcıyı nöbetçi doktora şikayet etmiştik. Bize böyle bir şeyin asla olamayacağı, hastamızın abarttığı söylenmişti. Biz odaya öğle vakti girdiğimizde, hastabakıcı yatağın adeta üzerindeydi, odaya girdiğimizi görünce, çarşafı düzeltir gibi yaptı ve kaçarcasına çıkıp gitti. Kızımız ise ağlıyordu, o adamın kendisini öpüp, okşadığını söyledi. Hemen hastabakıcıyı bulduk, bağırdık, çağırdık. Nöbetçi doktora gittik, gördüklerimizi anlattık. Fakat nafile. Eminim bir sürü hastanede, kendini bilmeyen bir sürü hastaya tacizler oluyor. Anlayamıyorum neden bu tür görevlerde sadece kadınlar çalıştırılmıyor? Ya da bu zorsa, görev dağılımı yapılırken, niye kadın erkek karışık bir ekip ayarlanamıyor?

- Evet. Şimdi düşünüyorum da, en azından Marmara Hastanesi’nin başhekimi Profesör Yaşar Tülbek diyebilirdi ki, "Belki de o akşam yoğun bakımda üç erkek personel bulundurmamız hataydı." Ama demedi.

KIZ KARDEŞİM

Bu genç hanım yalan söylüyor demiyorum ama üç yıl önce kız kardeşim, by-pass ameliyatının ardından 5 gün yoğun bakımda kaldı. Ve bize bir takım şeyler anlattı. Hemşireler kötü davranıyormuş, tavanlardan üzerine pislikler akıyormuş, yataklar kirliymiş, böcekler dolaşıyormuş. Bunları ciddi ciddi anlattı. Kendisi de inanıyordu söylediklerine. Anestezi doktorumuz bunların normal olduğunu, hatta Avrupa’da bu durumdaki bazı hastaların cinsel tacize uğradıklarını bile iddia ederek davalar açtıklarını söyledi. Bence bu olayı değerlendirirken bu tür olayları da göz önünde bulundurun. (Kemal A.)

- Teşekkür ederim mailinize. Gelecek hafta anestezi doktorlarının görüşlerini de okuyacaksınız.

YA HALÜSİNASYONSA

Yaklaşık 10 yıllık hekimim. Bilinç bulanıklığı olan hastalarda bu tür cinsel içerikli halüsinasyonlar sık sık görülmekte. Özellikle anestezi sonrası ayılırken. Tabii burada, bu hastanın hakikaten böyle bir şey yaşayıp yaşamadığını bilebilmemiz şu anda mümkün değil. Gerçek, geniş kapsamlı bir psikiyatr muayenesinden sonra ortaya çıkarılabilir. Eğer böyle bir inceleme sonucu erkek hemşire suçlu bulunursa, tabii ki cezasını çekmelidir, buna denecek bir şey yok. Ama bilin ki bize aktardığınız bu hadise, hastanelerde başımıza gelmesinden en çekindiğimiz konuların başında geliyor. Maalesef, bu tür hastaların halüsinasyon görme sıklığı, taciz sıklığından kat kat fazla. Sizler elbette yazacaksınız ama bir gün siz de o yoğun bakıma düşebilirsiniz ve erkek personel size de sonda takmak zorunda kalabilir. Hatta, siz de yoğun bakımda halüsinasyon görebilirsiniz. Bunlar mümkün şeyler tıpta. Yoğun bakımda sondalı bir hastaya tacizde bulunulması iğrenç bir şey. Ama kanımca taciz edilecekse de, orası, hiç de cazip bir yer değil! Bilmem anlatabilir muyum? (Dr. Zeki Y.)

- Hayır anlatamıyorsunuz! Tacizci için mekanın çok da önemli olduğunu sanmıyorum! Fakat "Bu tür hastaların halüsinasyon görme sıklığı, taciz sıklığından kat kat fazla" cümlenizi ciddiye alıyorum. Ama bu da o gece hastaya verilen raporla çelişiyor.

NİYE MİNİ ETEK

Yoğun bakımdayken bir insanın başına böyle bir şey gelmiş olması korkunç bir olaydır. Ben de bu genç kıza inanıyorum, inanmak istiyorum. Ama yani nedir o fotoğraflar, mizansenler? Niye kalabalık bir caddede mini etekle poz veriyor? Ya da öyle poz verdirtiliyor? Bu tür fotoğraflar olayı basitleştiriyor, mağdurun inandırıcılığını yitirmesine sebep oluyor. (Cansu.)

- Hoppala! Elif’in giysileriyle bu olayın alakası ne? Taksim’de The Marmara Oteli’nin altındaki kafede buluştuk. Röportajı yaptık, fotoğraflar da bir yere gitmeye vaktimiz olmadığı için orada, Taksim Meydanı’nda çekildi. Mizansen filan da yok. Ben kimseye röportaja gelirken, şöyle şöyle giyinin demiyorum, ne isterlerse onu giyerler. Elif de yüzlerce, binlerce genç gibi giyinmişti. Eteği benim dikkatimi bile çekmedi. Çoraplar ve altında botlar. Eeee? Uzun bir pardösü sizin için daha masum bir görüntü mü? Bu tartışma saçma bir yere gider. Size hiç katılmıyorum.

PLANSIZ VE HESAPSIZ

Ben bu anneyle kıza inandım. Onları takdir ediyorum, cesaretlerini de tebrik ediyorum. Şöyle de bir tespitim olacak: Taciz gibi çok hassas bir konuda bir anne 17 yaşındaki kızını ortaya çıkarıyor. Kızının mini etekle gazetenin kapağında yer almasında bir sakınca görmüyor. Bunun tek açıklaması olabilir: Onlar gerçekten samimi. Plansız, hesapsız ve muhasebesiz bir yaşam sürüyorlar. Aksi takdirde hikayelerini desteklemek için kurban rolüne uygun, daha ezik bir görüntü tercih ederlerdi. (Banu.)

- Filiz ve Elif’in buluşmaya gelirken ne giyeceklerini düşündüklerini bile sanmıyorum. Gerçekten samimi insanlar. Herhangi bir strateji dahilinde davranmadıklarına da eminim. Ama yani siz de nelere dikkat ediyorsunuz, hayretlere düşüyorum.

BİZİM SUÇUMUZ

Tacizin çeşitli şekillerine maruz kalmamız aslında bizim suçumuz. Çünkü olay büyümesin, rezillik olmasın diye hep susuyoruz. Yeter artık, susmayalım. Çünkü o zaman erkekler, meydanı iyice boş bulup bu işi doğal görmeye başlıyorlar. Tacizle ilgili sesler yükseldikçe, en basiti, ortaokulda merdivenlerde popolarına parmak atılan kızlarımız, şikayete gidebilecekler. (Berrin.)

- Süpersiniz! Aynen. Budur. Poposu "ellendiği" için bir kız başını yere eğmemeli, utanmamalı, "Bu ülkede erkekler böyle yapar!" diye düşünmemeli, bunu yapan erkekler cezalandırılmalı.

AMERİKA’DA TACİZ

Ben de anne ve kızına inananlardanım. Kimse bu konuda kolay kolay yalan söylemez. Ancak ben bu iddiaların tartışılması kadar, kanıtlama yollarının da geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Biz yabancı film ve dizilerde hep ne görürüz? Taciz veya tecavüze uğrayan kadın, şikayette bulunursa hemen üzerinden delil toplanır. Parmak izi, meni örneği, boğuşma izleri vs. vs. Bunlar toplanmadan kadının duş almasına izin verilmez, bu deliller toplanırken de hastanın yanında bir sosyal işler görevlisi veya psikolog bulunur. Ben Amerika’da yaşıyorum, burada saldırılara karşı eğitimlere katıldım. Bu eğitimleri polis 10 dolara veriyor ve derslere erkek katılımı yasak. Ama söylenen şeylerden biri de Allah korusun böyle bir durumda kalınırsa delil toplanması için hemen polise başvurmak, duş almamak, elbiseleri atmamak. Söyleyin bana bunlar konuşuluyor mu bizim ülkemizde? Dahası Adli Tıp dışında bu delilleri toplama yetkisi yok devlet hastanelerinin. Adli Tıp 17.00’de kapanıyor. Diyelim birisi sabaha karşı tecavüze uğradı, delillerin toplanması için sabahı bekleyecek, devlet hastanesine giderse kendisine müdahale edilecek ama delil toplanamayacak. Halbuki gereken tek şey her büyük hastaneye belli sayıda delil toplama kiti verilmesi ve birkaç sağlık görevlisinin 1-2 saatlik bir eğitimden geçirilmesi. Ben bu konuda Kadın Platformu’na, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı’na mesajlar attım. Ne basit bir şey, ama yapılmıyor. Sonra da iş "O yalan söylüyor!" "Hayır öteki yalan söylüyor!" noktasına geliyor. Bu işin peşini bırakmayın lütfen. (Burcu U. M.)

- Çok çok teşekkürler. Bütün bu sorunları gelecek hafta bir uzmanla tartışıyorum zaten.

ACAYİPLİK VAR

Gece evinizde uyurken birden tuvaletiniz geldi, tuvalete gittiniz ve kafam kadar bir karafatma gördünüz. Uyku sersemliğiyle olay karşısında vereceğiniz tepki yüzde 100 "İmdaaaat kocam, çocuğum, yetiş!" olacaktır. Bu taciz olayında dikkatimi çeken, mağdur edildiğini iddia eden kişinin, olay karşısında reaksiyon göstermemesi. Bağırmıyor, yataktan kalkmıyor, elindeki serumu yere ya da cama fırlatmıyor. Hiçbir şey yapmıyor. Sizce bu işte bir acayiplik yok mu? (Salim T.)

- Hayır yok. Herkes her olayda aynı tepkiyi vermiyor. Ben mesela hamamböceğinden korkmam. Ne olacak şimdi? Bağırmam da. Tacize uğrayan kişi, ortalığı velveleye verecek diye bir şey yok.

HİÇ Mİ UTANMADINIZ

Yayımlamış olduğunuz fotoğrafları bir iletişimci olarak yorumlamak istiyorum. Birinci fotoğraf "Kızım Olmadan Asla!" , ikinci fotoğraf "Her Şey Ailem İçin", en güzeli de üçüncü fotoğraf; "İstanbul’da Kaybolan Bir Genç." Sizi tebrik ediyorum üç karede üç dizi konusu çıkartmışsınız. Ben bir gazeteci adayı olarak utandım. Siz bu fotoğrafları çekerken ve üzerinde oynarken hiç mi utanmadınız? (S.T.)

- Valla söyleyebileceğim tek şey, sizden gazeteci zor olur, güzel kardeşim! Senih o fotoğrafları çok da kısa bir zamanda çekti, ışık düşüyordu, aklımıza gelen son şey de "O karede şöyle, bu karede böyle dursunlar"dı. Öyle bir hesap yoktu yani. Annenizle siz yan yana nasıl durursunuz, sarılmaz mı anneniz size? Bir de siz nereden iletişimci oluyorsunuz, iletişim fakültesinde okumak yetmez güzelim, ukalalık etmeden 40 fırın ekmek yemen gerekiyor!
Yazarın Tüm Yazıları