Paylaş
Hiçbir şeyi çok abartmıyor. “Dan dun” her şeyi söylüyor. Oyuncu İlker Kızmaz’ın eşi, minik Naz’ın annesi. Aslı Kızmaz, bir sosyal medya kahramanı. Hem fenomen hem influencer. Ayrıca bir “dijital içerik ajansı” var. Markalara ya da kişilere projeler üretiyor. Ama ne iş yapıyorsun dendiğinde bir kalıba sokulmak istemiyor. Daha yeni çok baskı yapan ‘Benden Ne Olur’ diye bir kitap yazdı. O kitap beyazperdeye uyarlanacak, sinema filmi olacak. Kitap iyi, eğlenceli. Ama eşi ve kızıyla bu bayramda İtalya’ya yaptığı karavan tatili enfes!
- Sen sosyal medya sihirbazısın! Sadece güzel fotoğraflar değil, çok sıkı içerikler de paylaşıyorsun. Yaptığın işi nasıl tanımlıyorsun? Sen nesin?
(Gülüyor) Şahane soru! Son dönemde en sık karşılaştığım soru: “Sen nesin Aslı? Ünlü karısı mı? İş kadını mı? Sosyal medya ünlüsü mü? Yazar da mı oldun şimdi?” Cevap veriyorum: Tek bir işim, tek bir sıfatım yok benim. Canım ne zaman, ne olmak istiyorsa o oluyorum! Bir kalıbın içine hapsedilmek istemiyorum. İlle de bir şey söylemek gerekiyorsa, dijital içerik ajansım var.
- “Dijital içerik ajansı” tam olarak neler yapar?
Dijitalde iş yapmaya niyetlenen markalara ya da kişilere dijitalde projeler üretir. Bu bir dijital film de olabilir, bir Instagram post’u da. Bağlayıcı tek şey, mecrasının dijital olması...
- Şimdiye kadar kimlerle çalıştın?
En aktif çalıştığım kişi Enis Arıkan oldu. İki yıldır çalışıyoruz. Çok iyi bir yere geldik. O beni dinledi, ben de onu dinledim. Kardeş gibi olduk. Enis dışında ismini veremeyeceğim bayağı büyük isimlerle de çalıştım, çalışıyorum.
- Seninki sadece takipçi arttırma faaliyeti mi? Yoksa içerik tüyoları da veriyor musun?
Çalıştığım insanlar beni dinler, kendilerine yakışan doğru paylaşımları yaparsa, takipçi zaten artar. Menajerlik şirketleriyle de çalıştım. Oyuncularına, müzisyenlerine dijital hizmet verdim. Oturdum, hepsine saatlerce bu işin aslında ne olduğunu anlattım. Sonra onların istekleri doğrultusunda planlar çıkarttım. Her paylaşımlarını kontrol edip ne yazmaları gerektiğine kadar anlattım ve destek oldum. Hesaplarını kendimce bir noktaya getirdikten sonra da projeler üretip markalarla işbirliği yapmalarını sağladım.
- Her kapına gelenin sosyal medyasını yönetiyor musun?
Asla! Hatta o kadar çok insanı geri çeviriyorum ki! Bir kere sevecek bu işi ve kendini koyacak. Markalar da öyle herkesle çalışmak istemiyor. Dizide oynuyor, 1 milyon takipçisi var, “Hadi bana dijital proje bağla...” Bu işler öyle olmuyor. O 1 milyon kim? Seni sadece dizin için mi takip ediyor? Bazen 4 milyon takipçisi olan insan, 300 bin takipçisi olan insandan mesela daha az dönüş yaptırıyor. Bunun nedeni o takipçilerin onun sadece kara kaşı, kara gözüne hasta olması, ne yiyip ne içtiğine değil!
- Bu işin püf noktası ne?
Enerji... Samimiyet... “Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin!” Kabul edelim, havalı tiplerden hepimiz artık çok sıkıldık. Bir takipçim bana şunu demişti: “Aslı, sen hiç havalı değilsin ama yaptığın işler çok havalı!” Haa işte tam da böyle olması gerekiyor.
- Bir markanın, bir kurumun sosyal medyası olmadan ilerleyebilmesi bu çağda mümkün mü?
Diyecek bir lafı yoksa, orayı sadece ilan ya da TV reklamlarını gösterdiği yer olarak kullanıyorsa, geçmiş olsun, çağı yakalaması mümkün değil! Bütçe ayıracak, interaktif olacak, yaratıcı olacak, risk alacak, cesur olacak...
DÜZÜM, ATARLIYIM YÜKSEĞİM, ‘DAN DUN’UM
- Gelelim marka olarak Aslı Kızmaz’ın hikâyesine...
Tam olarak şöyle: Ben hamile kaldım. Bir gün bikiniyle bir fotoğrafımı koydum. Uyudum. Sabah bir uyandım, altında binlerce yorum. “Edepsiz, namussuz, bir de hamilesin...!” Hepsi troll hesap. Üşenmedim hepsini tek tek sildim. Normal olarak o fotoğrafı da silmek gerekirdi. Ama ben n’aptım? Bu sefer, suyun altında bikinili fotoğrafımı koydum! Altına da döşedim. Ama güzel döşedim! “Sabah kadar küfür et, beni susturamazsın, sindiremezsin!” anafikrinde... O yazı ve fotoğraf o kadar büyüdü ki bir anda deli gibi takipçi gelmeye başladı. Sonra da işte, “Aslı Kızmaz” diye biri girdi kimilerinin hayatına...
- Sence insanlar seni neden takip ediyor?
(Gülüyor) Çok düzüm çünkü. Biraz atarlıyım, yükseğim, “dan dun”um... Güzel, zengin, ünlü, muhteşem anne, muhteşem eş gibi görünme kaygım yok. Bir başarı şarkısı gibi gezmiyorum ortalarda. Bence bunu seviyorlar.
- Kocanın ünlü bir oyuncu olmasının etkisi var mı?
Kesin vardır. Yoksa ilk etapta insanların dikkatini çekmezdim.
- Şahane küçücük bir kızının olmasının etkisi var mı?
Naz’ı son tatil dışında sosyal medyamda çok tutmamaya gayret ediyorum. Bu kış öyle bir karar aldım. Annelik durumu insanların ilgisini çeken bir şey. Ama ben hep şunu söylüyorum: Abartıyorsunuz. Evet, anneyim ben. Ama milyonlarca anne var. Çok da abartacak bir durum yok. Market sırasında kavga çıkıyor mesela, kadın oradan bağırıyor: “Anneyim ben!” Tamam ablacım annesin okey de olayla bir alakası yok. Ben bu işi çok büyütmüyorum, insanlar da onu seviyor galiba.
DOĞUMDAN SONRA DİREK DANSIYLA KİLO VERDİ!
- Doğumdan sonra fazla kilolarını direk dansıyla verdin, bu da mesela takipçini arttıran bir şey miydi?
(Gülüyor) Bunun bile cılkını çıkarttılar, “Vay beee direk dansı yapan anne... Cesaretli anne...” Ya da “edepsiz anne”... Ne alakası varsa! Türkiye’de zaten genellikle ya “bayan”sın ya da “anne”!
BALAYINA DA KARAVANLA ÇIKMIŞTIK!
- Bayram tatiliniz şahaneydi! Karavanla maaile İtalya’ya gittiniz... Hem macera hem de “proje” miydi?
Bu bizim 5. karavan seyahatimiz. Balayına da karavanla çıkmıştık. Bizim tatil anlayışımız bu. İlker evlenmeden önce 5 yıl karavanda yaşamış, o aşıladı bana. Şimdi ben de bayılıyorum. Biz zaten bunu hep yapıyoruz, markalar da bizimle olmak istiyor haliyle. Şimdi büyük bir çekme karavan alacağız, sen asıl bizi seneye gör!
- Ne öğretiyor bu seyahatler sana?
Ooo say say bitmez! Tahammülü, az tüketimi, sessizliği... Ama en önemlisi, ailecek o kadar güzel anılar biriktiriyoruz ki dünyalara bedel!
- İlker sosyal medyanın bu kadar hayatınızın içinde olmasına hiç itiraz etmiyor mu?
Yıl 2019, ben 36 yaşındayım... İtiraz? Bizim evliliğimizin temelleri, dinamikleri çok farklı...
- Sürekli fotoğraf çektirmek baymıyor mu?
Sürekli değil ki! Benim fotoğraf çektirme ve onu paylaşma anım 4 dakika. “İlker beni şöyle çeksene!” Hoop çekti, iki ışık aç, filtre koy, yorumu yaz, yükle. Cırt diye oluyor. Ya da telefonu bir yere koyup zamanlayıcıyla çekiyoruz... Herkes bizim tüm hayatımızı bildiğini düşünüyor ama aslında biz ne kadarını bilmelerini istersek o kadarını paylaşıyoruz...
- Sence bu sosyal medya bağımlılığımız nereye evrilecek?
Dün İlker’e dedim ki “Biz küçükken hamileler falan sigara içermiş ve bu çok normalmiş!” Biz dehşete düşüyoruz ve bununla dalga geçiyoruz ya şimdi, “Bu nasıl sorumsuzluk! Aymazlık!” diye. Gelecek nesil de bizim sosyal medya bağımlılığımızla dalga geçecek. Ama neye evrilecek hiçbir fikrim yok...
DENE... DENEMEDEN BULAMAZSIN!
- ‘Benden Ne Olur?’ diye bir kitap yazdın. Kimileri çok sevdi, kimileri gömdü... Sen de zamanında “Benden ne olur?” diye sordun mu kendine? Karabasanlar yaşadın mı? Bu kitabı aslında sistemi eleştirmek için mi yazdın?
Aynen öyle! Benim de kafam karışıktı. İşe başlayana kadar ne olacağımı, neyi yaparken zevk alacağımı bilmiyordum. Zaten okuduğum okulun işini de hiç yapmadım.
- Peki senin gençlere önerebileceğin bir şey var mı?
Dene! Denemeden bulamazsın! Risk al! En fazla 2 ay kira ödeyemezsin! Dijital çağdayız artık, kimsenin bir şeyi olmana ihtiyacın yok sesini duyurmak için! Sen yeter ki dene!
- Kahramanın Sertap Bal sen misin?
Hayır. İlham aldığım bazı şeyler var. Ama ben değilim, kesin bilgi yayalım!
- Yazdığın kitabı ve kendini ne kadar ciddiye alıyorsun?
Kitabımı ciddiye alıyorum. Beğenirler beğenmezler umurumda değil, ben çok emek verdim. Kendimi ise ciddiye almıyorum. Gelişine vuruyorum!
Disiplinsizliklerimden besleniyorum
- Sertab Bal’ın hikâyesi şimdi beyazperdeye taşınıyor. Senaryosunu da sen yazıyorsun. Senaryo yazmak her babayiğidin harcı değil, korkmuyor musun?
Zaten beceremedim! Özlem Gürses’in kitabında dediği gibi “Bazen olmaz”. Olmadı, yazamadım. Şimdi başkaları yazıyor. Ama ağustos ayında senaryo okuluna başlıyorum, taktım kafaya, öğreneceğim o işi de...
- Sertap Bal’ı kim canlandırsın istersin?
Aklımda 2 kişi var. Hatta birine yazarken de mesaj atmıştım. Ama söylersem Fatih Aksoy beni topa koyar! Zaten iş benden çıktı, yapım şirketimle beraber karar vereceğiz. Bir senaryo çıksın da...
- Sen de oyunculuğu deneyecek misin?
Yok... Oyunculuk, full disiplin işi. Bense disiplinsizliklerimden besleniyorum!
- YouTube kanalın nasıl gidiyor?
Çok iyi! Çok eğleniyorum orada. Şahane bir oyun alanı!
- Herkesin hayali, bir YouTube kanalı açıp köşeyi dönmek. Bu mümkün mü?
Valla, ben YouTube’dan daha 5 kuruş kazanmadım. En son baktım, 100 video koymuşum, 120 dolar gelirim varmış. YouTube’dan illa ki köşeyi dönmek istiyorsanız, 2-10 yaş arasına içerik üretin, bakın orada büyük para var!
Paylaş